Dikkat ettiniz mi Tayyip Erdoğan son dönemde ABD’yi, PYD/YPG gibi bir terör örgütünü Türkiye gibi bir müttefik ülkeye tercih etmekle suçladı ama kendisine hiçbir cevap verilmedi. Aksine, Amerikan yönetiminden gelen mesajlar, “Türkiye olmadan Musul harekâtına girişilemezdi” tarzında…
Bu işte bir gariplik yok mu?
Binali Yıldırım da “Bu örgüt, emniyet teşkilatına, yargıya sızarken susanların akılları belli ki şimdi başlarına gelmiş. CHP eğer sorgulayacaksa önce kendisinin bu örgütle ilişkisini sorgulasın” diye garip konuşmalar yapıyor. Yahu bu örgüte “Ne istediniz de vermedik” diyen kimdi?
***
Bu arada Bekri Mustafa‘nın, imamlık yapması gibi Tayyip Erdoğan da “tarih dersleri” veriyormuş!
Tarih dersinin konusu, Misak-ı Millî..
Irak’ın kuzeyi Osmanlı tarafından Musul vilayeti olarak kabul ediliyor ve bir vali tarafından yönetiliyordu. Ve bu bölge, Osmanlı’nın son Meclisi tarafından Misak-ı Millî sınırları içinde sayılmıştı. İngilizler Mondros mütarekesinden sonra işgal ettiği Musul’u, Lozan’da da vermedi. 1926’da imzalanan anlaşmayla, “Musul’da yaşayan Türk nüfusun hakkı gasp edilmeyecek, 25 yıl boyunca enerji kaynaklarının gelirinin yüzde 10’unu Türkiye alacaktır” gibi maddelerle Musul vilayeti, o zaman İngiliz sömürgesi olarak kurulan Irak’a bırakıldı.
Şimdi Tayyip Erdoğan, “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular” diyor ve Irak yönetimi de korkuya kapılıp Türk askerini Musul’a sokmak istemiyor ama Amerikalılar “Türkiye’siz olmaz!” diye açıklamalar yapıyor. Erdoğan ise 1923 psikolojisi yerine 15 Temmuz psikolojisini koyarak yeni bir devlet yapısı kurmaktan söz ederken, tam bu sırada Devlet Bahçeli başkanlık sisteminin önünü açıyor! Yani kayığını akıntı yönüne çeviriyor!
***
Fakat Kerkük’ten sonra Musul’un Barzani kuvvetleri tarafından işgali istenmiyor. Peşmerge, Musul’un çevresini işgal edecek ama şehre girmeyecek. Pazarlık böyle kurulmuş. Irak yönetimi bu yüzden “Türk askeri gelmesin” diye yaramaz çocuk gibi zıplayıp duruyor ve Şii milislerden meydana getirdiği ordusunu öne sürüyor.
Türkiye’de ise Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından camilerde gençlik kolları kuruluyor! AKP gençliğinin ve Osmanlı ocaklarına mensup gençlerin silâhlandırılması talep ediliyor! Artık ülkücü gençlikten bahseden yok. Demek ki artık “vatan-millet militanı” değil, “din militanı” gençlik isteniyor! Cemevleri de gençlik kolları kurarsa ne olacak? Bu işin sonu var mı?
***
Toparlarsak, bu adımların hepsi, aynı projenin ürünü!
Proje ise yakın vadede “Başkanlık sistemiyle birlikte Türk-Kürt federasyonu kurmak” olabilir. Amerikalıların, Erdoğan‘a ses çıkarmamalarının sebebi de bu proje…
Türk-Kürt federasyonu kurulması için Erdoğan‘ın “Kerkük-Musul bizimdi” diyerek halkı savaşa ikna etmesi gerekiyor ki başkanlık seçimini da kazanabilsin!
Türkiye’nin başındaki PKK terörü ile ulaşılmak istenen ara hedefin Türk-Kürt federasyonu olduğunu yazmıştım. Dün değerli dostum Turgay Tüfekçioğlu aradı. O da aynı endişe içinde olduğunu söyledi.
***
Bu işin sonunda “Kerkük-Musul’u aldık” diye 40 gün 40 gece bayram yapılırken, başkanlık seçimine geçilecek ve Türk’ün adının bile bulunmadığı, “İstanbul başkentli, Yahudi sermayesine dayanan yeni bir federal devlet” kurulacak. Proje bu!
Kürt federe bölgesinin başkenti Diyarbakır olacağından bir süre sonra bakmışsınız ki Lozan yerine Sevr haritası hayata geçmiş! Türklerin elinde bırakın vatanı, çayırı, tarlayı; bir kahvehane bile kalmamış!
Bu itibarla, başkanlık sisteminin yolunu açan Amerikan sisteminin elemanları, gerçekte Türk vatanında Türk’ün adının silinmesine hizmet ediyor!