Olay akşamı iftara 10 dakika kala eve gittiğimde eşimin suratını asık gördüm. Sebebini sorunca, cadde üzerinde kalabalık bir grubun bir işyeri içerisinde yola taşarak kaldırımı işgal edecek şekilde müzik dinlediklerini, bebek arabasıyla oradan geçerken zorlandığını söyledi. Eşim tepki gösterince kalabalıktan bir kişi kendisine ‘Beğenmiyorsanız gidin’ diyerek küfür etmiş. Eşime böyle bir olay yapılmasından ötürü sinirlendim. Olayın olduğu yere yalnız gittim. İşyerinin önünde 50-60 kişilik bir grup vardı. Dükkânın içinden müzik sesi geliyordu. İçerideki kalabalık alkol tüketiyordu. Dükkânın önüne gelince ‘Gündüz buradan eşim geçememiş, hakarette bulunulmuş. Burası bir mahalle’ dedim. Gruptaki kişilerden biri ‘Beğenmiyorsanız gidin’ diyerek küfür etti. Beni dükkânın içine doğru itelediler. İçeride bulunan işyeri sahibine anlattım ve müziği kapatmasını istedim. Kendisini dışarı çıkararak ortamı göstermek istedim. Birlikte dışarı çıkınca bir anda ortalık karıştı. Daha sonra yaşananları hatırlamıyorum.”
Gezi eylemleri sırasında, “Kabataş’ta bebek arabasıyla kaldırımda giden başörtülü bacımı taciz ettiler, küfrettiler, hatta deri yelek ve pantolon giymiş bazı adamlar üzerine işemeye kalktı” söylemi ve sonradan görüntülerle yalan olduğu ortaya çıkan ifadelere ne kadar da benziyor değil mi?
Savcılık ifadesinden alıntı yaptığımız bu lafları söyleyen kim peki?
Önceki akşam İstanbul Cihangir, Firuzağa’da bir Koreli’nin işlettiği plakçıda düzenlenen müzik etkinliğine“Oruç ve iftar vakti içeride içki içiliyor” diyerek saldıran, camı çerçeveyi aşağıya indiren, içeridekileri tartaklayıp, tokat atan, ne olduğunu bile anlayamayan gençlerden birinin kafasını yarıp kan içinde bırakan D.B. adlı saldırganın sözleri bunlar…
Firuzağa’daki saldırı olayına ilişkin video görüntülerinden tespit edilerek adliyeye sevk edilen şüphelilerden D.B. ve “arkadaşıma küfredildiğini duyunca yardıma gittim” diyen S.T., Çağlayan Adalet Sarayı’nda Nöbetçi Savcı’ya bu ifadeleri verdikten sonra serbest kaldılar. Hiçbir şey olmamış gibi yürüyüp gittiler…
Yukarıda alıntıladığım ve nedense insanda sanki birileri tarafından dikte ettirilip, ezberletilmiş hissi uyandıran bu ifadenin benzerlerini sanırım sık sık duymaya başlayacağız önümüzdeki süreçte.
Çünkü AKP, ne zaman iç ya da dış politikada çıkmaza girse, bu tür “kışkırtılmış ya da yönlendirilmiş” olaylar üzerinden sahte gündemler oluşturarak gerçek gündemi perdeliyor.
Bu da bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan eliyle yapılıyor.
Bu organize ve yönlendirilmiş olaylar, havuz medyasında karşılığını bulurken, toplumun aklıselim kesimlerinde ‘Gündem değiştirme stratejisi’ olarak yorumlanıyor.
Doğu ve Güneydoğu’da yaşanan çatışmalar…
Ardı arkası kesilmeyen şehit haberleri…
Suriye dış politikasının başarısızlığı…
Rusya ile yaşanan yüksek derinlikli kriz.
AB ile gelinen “istemezük” noktası Dolar & Borsa ikilemi… Ekonomik krizin dip sesinin yüzeye vurumu…
Sokaktan, kahveden, işyerlerinden, yazlıklardan, iftar ve sahur sofralarına taşınması…
Birden bire üç yıl öncesine gidilerek yine Kabataş benzeri ifadelerin Gezi ve Topçu Kışlası tehditleriyle perdelenmesi çabasını getirdi…
Erdoğan’ın koz olarak kullandığı Gezi Parkı’na Topçu Kışlası yine altı harlanarak köpürtülmeye başlandı.
CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in Cihangir Firuzağa’daki saldırıya ilişkin iddiaları önemli ve dikkat çekici.
Firuzağa’da gerçekleşen saldırının, muhafazakâr bir hassasiyet değil, tam bir organize iş olduğunu savunan CHP’li Tekin; “Yaşananlar, iktidar ve iktidara yakın iş adamları (Ethem Sancak) ile yakın oldukları bilenen şehir magandalarının ilk vukuatı değildir. Beyoğlu Belediye Başkanı’nın propaganda kokan açıklamaları bu şehir magandalarının belediyenin bilgisi dahilinde Tünel, Tophane, Galatasaray üçgenindeki esnafı düzenli olarak tehdit ettiği iddia ve şüphelerini güçlendirmektedir. Firuzağa saldırısı, emlak lobisine ve kentsel dönüşüm simsarlarına uygun ortam yaratma çabasıdır…” diyor!
Firuzağa’daki saldırı ve bizzat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Gezi Parkı / Topçu Kışlası üzerinden oluşturmaya çalıştığı gerilim, toplumun bir kısmını hayatlarına dair sorumluluk alma psikolojisine itme amacı mı taşıyor?
Yaşamsal kaygılarla ayağa kalkan kitlelerin karşısına toplumun diğer bir kesimini iterek “kişisel ikbal ve iktidarı sürdürmek” mi amaçlanıyor?
Cumhurbaşkanı Erdoğan ne yapmaya çalışıyor? Son dönemde tüm bu yaşananlar yoksa sonun başlangıcı mı?
Veysi Şahin
20 Haziran 2016