Başındaki örtü senin için “inancı”
temsil ediyor olabilir…
Ama demiştim sana; başına takıp da seni öne sürenlerin gözünde, siyasi
bir simge olmaktan öte bir şey
ifade etmiyor…
Allah korkusunu temsil etmiyor…
Vicdanı temsil etmiyor…
Fazileti temsil etmiyor…
Sevgiyi temsil etmiyor…
Barışı temsil etmiyor…
Şefkati temsil etmiyor…
Onların gözünde; hoş görüyü, insaniyeti, merhameti temsil etmiyor…
*
Öyle olsaydı; TOMA’ların önünde,
gaz bulutlarının arasında, polislerin
ayak altında, yerlerde sürünürken görmezdik seni ey bacım…
*
O türban; siyasi iktidarlarını kurmak
için din tüccarlarının, kadınların-kızların başına takıp öne sürdükleri bir siyasi simgeydi sadece…
Onlara göre anlamında; hoşgörü, insaniyet, vicdan, inanç yoktu…
Olsaydı, kıyamazlardı sana…
*
Öyle bir yere koymuşlardı ki siyasi sembollerini; sevdası her zaman
canından yüce, duyguları her zaman kendinden önce, bir tırnağı bin erkeğe bedel kadının başına…
Kendisi İtalyan kravat, Fransız stil ceket giyip, Monako züppeleri gibi donanırken, kadını tesettüre sokmasının tek sebebi vardı; saf toplumun din duygularını arkasına alıp kendi siyasi iktidarını kurmak…
Başardı da sayende bacım…
*
Türban onun için; oy demekti sadece…
Çıkar…
Zenginlik…
Güç…
Makam, koltuk, iktidar…
Tümünü elde ettiğinde, işte sen olsan da olur olmasan da… Ve seni yerlerde, elin yüzün kan içinde gördüğümde emin ol çok üzüldüm…
Çünkü biz kadınlarımızın tırnağına kıyamayız…
*
Bak bugün Dünya Kadınlar Günü,
bütün dünya milletleri kadınların
yüceliğini konuşurken, bizim önümüzdeki gazetelerde sen TOMA’ların önünde, gaz bulutlarının içinde, ayaklar altındasın…
Sığınacak bir adres vereceğim sana:
LAİK CUMHURİYET…
Demokrasinin, hukukun, özgür
bireyin, kadının, erkeğin el ele, eşit olduğu… Ayakta tutabilirsen; ilkelliğin, zulmün, hukuksuzluğun, diktatörün giremeyeceği yer…
Zalimin korktuğu şey…
*
Türbanın başında kalsın, yüreğini
al da gel ey bacım…