Gemi su alıyor.
4 yanından yarıldı.
Ekonomi kötüye gitti.
Terör isyana dönüştü.
Türkiye’nin dostu kalmadı.
Ülke insanı kutuplaştı.
Sorumlusu kaptandır!
Kaptan çabalıyor:
Ey Amerika!
Ey Rusya!
Ey Avrupa!
Ey paralel!
Ey medya!
Önüne gelene “Ey çekip…” geminin su almakta olduğunu gözlerden kaçırmaya çalışıyor. Zamana oynuyor. Şansına oynuyor. Tarihe oynuyor. Oynadığı her dayanağın menteşelerinden gıcırtı sesi gelmekte.
Saraya sarıldı.
Tutunamadı.
Muhtarlara sarıldı.
Tutunamadı.
En son davaya sarıldı.
Davamız!
Davamızda muhalefet yok!
Geçmişte en yakınında bulunmuşlar; kaptanın çapını sorgulamaya başladılar.
* * *
Tek tek anlatıyorlar:
50 kişi başladık.
Birlikte yola çıktık.
Birlikte emek verdik.
Birlikte ter döktük.
Armudun sapı dedi.
Üzümün çöpü dedi.
Ayağıma dolanıyorsunuz dedi.
Bana karşı çıkıyorsunuz dedi.
Fitnecisiniz dedi.
Dün abi diyordu.
Bugün “O zat” diyor.
Hepimizi partiden sildi.
Kenara, köşeye itti.
Ayaklarının altına aldı.
Davayı ezdi.
50 kişinin hepsini; “Ben varsam dava var, ben yoksam siz de yoksunuz, dava da zaten yok” anlayışına getirdi.
Biz ona söyledik.
“Everest Tepesi” dedik.
Tepesin ama orda durabilmen için bir dağa ihtiyacın var. Dağı ayağıyla, eliyle, çevresini sarmış yağcı dalkavukların sözüyle yok etmeye kalktı.
Davayı sulandırdı.
Gemiyi batıracak.
* * *
Geminin batacağı anlaşılınca “lüks kamara” da yerleşmişler; delikleri kapatacak sağlam bir yama aradılar. Yama tutar mı? Yamanın malzemesine bağlı. Bir de yamayı yapanın ustalığına.
“Gül yaması” bulundu.
Özenli yama.
Nazik yama.
3 yerinden yırtık ama.
Gezi olayları çıktı.
Yama yırtıldı.
Dolar kutuları çıktı.
Yama yırtıldı.
Sen benim yerime cumhurbaşkanı ol, ben senin bıraktığın başbakanlığa geleyim niyeti çıktı.
Yama yine yırtıldı.
Denize düşen misali…
Gemi batıyor.
Yırtık yamaya sarıldılar.
Gül’ün de 50 kişi gibi buruşturulup atıldığını unuttular.
“Gül yaması” hürmete bindi.
* * *
Sarayda buluştular.
3 saat konuştular.
“Troliçeleri” ben yamarım.
Sen deliği şuradan dik.
Bülent’in ağzını dik.
Hüseyin’in dilini dik.
Sadullah’ı kulağından dik.
Onları geminin lüks kamarasına yeniden alırız. Batan gemide kamara kavgası olmasın. Partimiz bölünmesin. Partide muhalefet olmasın. Kaptana biat bozulmasın. Partide muhalefet demek, parti içi demokrasi demek. Demokrasi bizim geleneğimizde olmadı, olmasın.
“Gül yaması” işte böyle!
Kaptan çabalıyor!
Ekonomi kötü:
Terör isyana dönüştü.
Türkiye’nin dostu kalmadı.
Ülke iyice kutuplaştı.
Paranoya bacayı sardı.
Tek sorumlusu kaptan; “Ey Amerika… Ey Rusya… Ey Avrupa…” diye bağırıp yine mağduriyete sığınıyor.
Mağduriyet yalama oldu.
“Gül yaması” da tutmaz.