NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
HAŞHAŞİLER Mİ…?
Bir Bilal vardı…
Bilal dediysek..
“Malum Bilal” değil tabi ki…
Bu Bilal…
Benim kardaşım…
Bilal GELGİ…
Kayserili…
Namuslu…
Çalışkan..
Kur-an dini İslam’a inanmış…
Dini bütün…
Alnının teri ile para kazanan…
Her türlü..
Döküm sobayı yapıp…
Türk ekonomisine katkı sağlayan…
Kayseri Organize Sanayi Bölgesinde…
Dosdoğru adamlığı ile…
Nam yapmış..
Bir Anadolu yiğidi…
Bilal GELGİ…
Ekonominin girdabında…
Hammadde bulamadığından…
İflas edip…
Öyle olmasına rağmen…
Borçlarını son kuruşuna kadar ödemiş olan…
Alnı ak..
Yüzü pak…
Bir Bilal…
Aynen…
Bilal-i Habeş gibi…
Hırsızlık yapmayan…
Soytarılık yapmayan…
Haram parayla…
Helal görüntüler vermeyen…
Yırtık ayakkabısıyla…
Dolaşırken…
Birden bire…
Avantadan…
Gemi filolarına sahip olmayan…
Olamayan…
Gecesini gündüzüne katmasına rağmen…
Asla…
Harama el uzatmayan…
Çalmayan..
Çırpmayan..
Çarpmayan…
Dosdoğru bir adamdı..
Bilal GELGİ…
Saygıyla hala anarım…
Bir de..
Orhan’ım vardı…
Kapıkule Gümrüğünde…
Arama memuru..
Mangal gibi yüreği olan..
Havadaki hırsız sineği dahi uçurtmayan..
Vatan…
Millet…
Bayrak…
Devlet aşkı ile tutuşan…
Gümrük Arama Memuru…
Orhan……
Benim Yiğit Kardaşım…
“Ne alaka ?” demeyin…
Çok alaka, çoooooook…
Yıl 1975…
Aylardan Haziran olsa gerek…
Akşama yakın bir vakit…
Gece bin beş yüz metreden…
Gündüz beş yüz metreden…
İsmine kurban olduğum…
“TÜRKİYE”…
Yazısının göründüğü…
Kulesinde nöbet tutan Mehmetçiğin…
Gözünü kırpmadan ve…
Hiç kımıldamadan…
Bulgar’a baktığı…
Girişin tam ortasında…
Altındaki topraktan tam yedi kere toprak öpüp…
Yediğim…
Haşmetli bir…
Mustafa Kemal ATATÜRK…
Büstünün bulunduğu…
“Hür ve Müstakil Türkiye Cumhuriyeti Topraklarına Girmiş Bulunuyorsunuz”…
İbaresiyle…
Gurur duyduğum…
KAPIKULE…
VARAN Otobüs İşletmesi’nin…
302 Mercedes otobüsü ile giriş yaptık…
Araç arama sahasına çekildi…
Her kes bavullarını sıra sıra dizdi..
Kontrol memurunun kontrol etmesi için…
Bavullar açıldı…
Arama memuru…
Kardaşım ORHAN…
“Gümrüğe tabi eşyası olanlar lütfen beyanda bulunsun efendim” dedi…
Kimsede ses yok…
Bavullar arandı…
Sıra otobüste…
Otobüs aranmaya başlayınca…
Malzemeler de çıkmaya başladı teker teker..
Hiç unutmam..
İkibinbeşyüz adet kapı kilidi…
270 adet çift aslan marka tırpan..
İki büyük ekran, bir küçük ekran renkli televizyon..
Bir adet dıştan takma deniz motoru…
Orhan’ım…
Otobüs kaptanına…
“Bu malzemeler ne ve kimin ?” diye sordu…
Kaptan Nihat…
Bir adamı işaret etti…
“Bu arkadaşın malzemeleri” dedi…
Orhan’ım…
“Beyefendi bunlar gümrüğe tabi, lütfen gümrüklerini ödeyin ve gelin” dedi…
Ben de gözlüyorum olayı…
Bakmıyorum sadece..
Görmek için bakıyorum…
Adam…
“Memur bey, benim kim olduğumu biliyor musunuz ?” dedi…
“Kimsiniz efendim ?”…
“Ben Edirne Valisinin Kayınbiraderiyim”…
“Efendim siz gümrüğü ödeyiniz, sonra kayınbiraderlik sohbeti ederiz efendim”…
Uzatmayalım…
Bir ara “Seni sürdürürüm” lafı çınladı havada…
Orhan haykırdı…
“Oradan hamallar gelsiiiiiin”…
“Alın bunları depoya, beyan edilmemiş kaçak mal”…
Sonra adama döndü dedi ki…
“Beyefendi beni nereye sürdürebileceksiniz ki”…
“Ya Cilvegözü”…
“Ya da Gürbulak öğle değil mi ?”…
“Orada da Vatan Bayrağı dalgalanmıyor mu ?”…
“Gideriz be yiğidim”…
“Yeter ki bu işten sürgün yiyelim”…
“Bu görev bizim arımız namusumuz yiğidim” dedi…
Tüm mallara el kondu…
Gerekli tutanaklar da tutuldu…
Sonradan öğrendim ki…
Adam külliyetli bir para cezası ödemiş…
Ayrıca…
Gümrük ödentisi de ödettirilmiş…
Çökertilmiş…
Yani Edirne Valisinin kayınbiraderi olmak..
Hiç de işe yaramamış…
Heyhaaaaat..
O zamanlarda da..
“DER” lerle, “BİR” lerle…
Parçalattırılmaya çalışılan bir Türkiye vardı…
Şimdi de…
Hizmetti..
Mizmetti…
Tarikattı…
Marikattı…
Cemaatti…
Memaatti…
Bir sürü zevzeklikler var…
Peki…
Ya Kur-an dini İslam…?
Hep söz de…
Ve göstermelik…
Çünkü…
Hırsızın dini olmaz…
İmanı olmaz…
Allah’ı…
Kitabı…
Kur-an’ı olmaz…
Olsa zaten “HIRSIZ” olmaz…
Şimdi bir de..
HAŞHAŞİLER çıktı başımıza…
Hani şu…
Uzun süredir…
Terör örgütü olup da…
Terör örgütü olduğu bilinmeyen..
Hatta..
Daha da semirmeleri için..
Yardım ve yataklık edilen…
HAŞHAŞİLER…
Bu günlerde…
Sözde sağa sola sürülüyorlar…
Bunlar kaç kişiler…?
Neredeler…?
Bulundukları yerlere nasıl gelmişler..?
Makamları nasıl kapmışlar…?
Biliniyor mu…?
Bilinmiyor mu…?
Bilinmez mi…?
“Yanılmışız”…
“Aldanmışız”…
“Kanmışız”…
Ayaklarıyla..
Olay yumuşatılıp…
“Yardım ve yataklık” suçu…
Göz ardı ettirilmeye çalışılsa da…
Bu terör örgütü…
En ince detayına kadar…
Suç ortakları tarafından..
Biliniyordu…
Biliniyordu da…
17 Aralığa kadar iğne ucu değmemişti…
Hiç kimseye…
Kardeş kardeş geçiniliyordu…
Adama sormazları mı…?
“Efeeeeeeeeee”…
“Efeeeeeeeee”…
“Mehmet Ali Efe”…
“Mademki bu terör örgütünün Yargıtay’da ki ABİ’sini biliyordun da”…
“Bu güne kadar niye sustun be kardaşım ?”…
Yok, öğle bir dünya…
İğnenin hafif ucu girince…
“Yandım Allah” demenin acayipliğini herkes görüyor…
Komik…
Çok komik…
Susmak aptallık değil tabi ki…
Büyük Türk Milleti…
İbretle sessiz sakin…
Acı ve elemle…
Bu tiyatorayı…
Seyrediyor
Daha da önemlisi ve korkuncu…
“HAŞHAŞİLER TERÖR ÖRGÜTÜ” ile…
Şu anda hala…
İç içeyiz arkadaş…
Adamları oradan aldın buraya verdin…
Ne oldu…?
HAŞHAŞİLİKLERİ sona mı erdi…?
Bittimi…?
Eğer…
Şayet…
Bunlar…
HAŞHAŞİ iseler…
Devletin içinde terör örgütü barınır mı arkadaşım…
Hepsini tespit edip…
Ki hepsinin kim olduğu biliniyor…
Tamamı…
Devlet kapısından kovulmalı…
İşlerine son verilmelidir…
Şayet bunlar..
Yalancıktan HAŞHAŞİ iseler…
“Adamları niye görevlerinden aldınız”..?
“Yüce Türk Milleti ile”…
“Dalga mı geçiyorsunuz”…?
Demezler mi..?
Son söz..
Ya ağabeyciğim…
Haşhaşi’nin günahı var da…
Hırsızdan hiç kimse söz etmiyor…
Allah (C.C) aşkına söyler misiniz…?
“HIRSIZ ın hiç mi suçu yok arkadaş ya…?
Tek suçlu…
HAŞHAŞİLER Mİ..?
Saygılarımla
Cep No: 0 505 522 67 25