Birilerine göre; “Diktatör gelmiyor, gelemez. Tek adam yönetimi de kurulamaz. ‘Diktatör geliyor’ kampanyasının arkasında Amerika var. Çünkü; Amerika Türkiye’nin Avrasya’ya yönelişi nedeniyle telaşa kapıldı.”
Bu iddialarda doğruluk payı var mı? Yoksa, başka bir amaca yönelik olarak hedef mi saptırılıyor ve gizli bir mesaj mı verilmeye çalışılıyor? İzninizle; bu yazımızda bu konuyu incelemeye çalışacağız.
Tek Adam
Öncelikle, “Halk Oyuna” sunulacak olan anayasa değişiklik teklifinin ne getirip, ne getirmeyeceğine kısaca bakalım:
“Cumhurbaşkanlığı Sistemi” olarak sunulan 18 maddelik anayasa değişiklik teklifi; kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldırıp, tüm kuvvetleri (yasama, yürütme, yargı) “Tek adam”a devretmektedir.
Meclis’te bulunacak 600 Milletvekili, sadece dolgun maaşlarını alan ve namütenahi özlük haklarını kullanan, hükümsüz varlıklar haline gelecektir. Partisinin başında kalmaya devam edecek bu “Tek adam”, tarafsız ve bağımsız da olmayacaktır.
Allah Affetsin
“Tek adam”, sayısı belli olmayan tüm yardımcılarını, bakanları, asker ve sivil bürokrasinin tepe yöneticilerini atama imkanına sahip olacak ve bunların hepsi sadece “Tek adam”a karşı sorumlu olacaklar. İsterse, hiçbir engele takılmadan oğlu, damadı, kızı, gelini ve dayısı dahil istediği sayıda akraba-i taallukatı, istediği makama atayabilecek.
“Tek adam” istediği anda Meclis’i fesih edebilecek, Meclis tarafından sorgulanamayacak ve soru bile sorulamayacak. Meclis’in çıkardığı yasaları engelleyebilecek ve ülkeyi kararnamelerle yönetebilecek. İsterse, olağanüstü hâl (OHAL) ilan edebilecek ve başkomutan olarak kimin düşman, kimin dost olduğuna kendi karar verecek, savaş çıkarabilecek ama yanılır ve aldatılırsa “Pardon, Allah affetsin” diyebilecek.
Yüce Divan İmkansız
“Tek adam” istemez ise; yardımcıları ve bakanları yargılanamayacak ve hesap vermeyecek. HSYK’nın yarısını atayarak, yargıyı tamamen kendine bağlı hale getirecek.
“Tek adam” tüm bu yetkileri üzerine almasına rağmen; her türlü suçu işlese de hesap vermeyecek ve yargılanamayacak. Çünkü; “Tek adam”ı Yüce Divan’a gönderebilmek için, 400 milletvekili lazım. Seçimlerin aynı zamanda yapılması ve Cumhurbaşkanı’nın çoğunluk partisinin lideri olması durumu göz önüne alındığında, bu sayının bulunması pratikte imkansızdır.
Denge ve Kontrol Yok
Bir başkanlık sisteminin demokratik olup olmadığını anlamak için en önemli kıstaslar; kuvvetler ayrılığının olup olmadığı ve sistemin başkanı dengeleme ve kontrol etme mekanizmalarına sahip bulunup bulunmadığıdır. Getirilmek istenen sistemde bu kıstaslar, an alt seviyede bile karşılanmamaktadır. “Hiç yoktur”; daha doğru bir ifadedir.
18 maddelik anayasa değişiklik teklifi; esasında anayasamızın 50’yi aşkın maddesini değiştirmekte olup, bu tam anlamıyla bir rejim değişikliğidir. Bu değişikliği çağdaş anayasa hukuku, siyaset bilimi ve insanlık tarihinin özellikle son 200 yılı içinde yaşanan acılı, kanlı ve binbir çile dolu sayfalarından çıkardığımız deneyimle değerlendirdiğimizde; bunun su katılmamış “Diktatörlük Rejimi” olduğunu söyleyebiliriz.
ABD’nin Rahatsızlığı Yok
ABD’nin, Türkiye’ye “Diktatörlük Rejimi” getiriliyor olmasından dolayı bir rahatsızlığı yoktur. Tarih bize göstermiştir ki; ABD geçmişte ve bugün, “Diktatörlük Rejimi”ne hiç karşı olmamıştır. ABD, yalnızca hizadan çıkan ve kontrol dışı işler yapan diktatörlere karşı olmuştur. Çünkü bilinmektedir ki; bir ülke dışarıdan en kolay “Tek adam” rejimleri ile yönetilir, yönlendirilir ve taviz verdirilir. Hele hele o ülke; üretemeyen, gelir-gider dengesi bozuk olan, dış borç stoku fazla olan bir ülkeyse, yandı gülüm keten helva!
2003’de, Irak Savaşı öncesi ABD, Erdoğan’a iktidara gelirken verdiği desteğin karşılığı olarak savaşa katılmasını istedi ve o da “Yes Sir!” dedi. Ama Meclis buna müsaade vermedi, yoksa savaşın içindeydik. Ülkemizi yöneten iktidar iradesi; Mart 2011’de başlayan Suriye’deki vekalet savaşına, emperyalizmin arkadan ittirmesi ile balıklama dalmak, TSK ile Şam’a girmek ve Emevi Camii’nde namaz kılmak istedi. Engelleyen ise; Erdoğan’ın sağduyusu değil, sistemin denge unsurları oldu!
Cesaretiniz Yoksa Yolu Açarsınız
Yakın tarih bütün açıklığı ile göstermiştir ki; “Tek adam” rejimi ile istikrar bulmuş ve esenliğe çıkmış tek bir ülke bile yoktur. “Tek adam” rejimleri ile yönetilmenin karşılığı; kaostur, savaştır, yıkımdır, kan, kin ve gözyaşıdır.
Hiçbir diktatör, kendini “diktatör” diye tanımlamaz. Diktatörün yandaşları da diktatöre “diktatör” demez. Çünkü; diktatörlük övünülecek bir şey değildir. Ama diktatöre ve diktatörlük getireceği aşikar olan bir rejim değişikliğine; “Getirilmek istenen diktatörlüktür” diyecek cesaretiniz yoksa, diktatörlüğe gidişin yolunu açmış olursunuz.
Ya da “Diktatörlük Rejimi”nin ülkemize getireceği kaos ve savaş ortamını, iktidar gücünü yakalamak için bir fırsat olarak değerlendiriyorsanız; hedef saptırarak, anayasa değişikliği ile gelecek “Tek adam” rejiminin tehlikesine işaret edenleri emperyalist cephede bulunmakla suçlarsınız. Belli ki siz, utandığınız ve hesap vermekte müşkülat yaşadığınız için “hayır” diyorsunuz ama anlıyoruz, aslında siz “Evet” demek istiyorsunuz.
Bu Pazar Günü (5 Şubat 2017) Son Kale İlk Ve Son Adım Atatürk Derneği’nin ve Pazartesi Günü (6 Şubat 2017) Memleket Sevdalıları Derneği’nin düzenlediği organizasyonlarda anayasa değişiklik teklifinin ne olduğunu, ülkemizi bekleyen tehlikeleri ve tehditleri anlatmak ve sorularınızı yanıtlamak için Bursa’da olacağız.