Yıllardır HDP’li belediyelerin teröre destek vermesine aldırış etmeyen siyasi iktidar, şimdi farklı yol izleyerek, OHAL kapsamında çıkardığı kanun hükmünde kararname ile Güneydoğu bölgemizdeki 28 HDP’li belediye başkanını görevinden alarak, yerlerine yeni görevlendirme (kayyım) yaptı. Bunun üzerine aralarında TR 705 kodlu milletvekilinin bulunduğu bazı yeni CHP milletvekilleri yaptıkları açıklamalarla bu olayı kınadılar. ABD Ankara Büyükelçiliği de “çatışma haberlerinden endişe duyuyoruz” içerikli bir basın açıklaması yaptı.
Görevden alınan HDP’li belediyeler için endişesini açıklayan ABD Ankara Büyükelçisi John Bass, sivil plakalı bir araçla Artvin’e giderek, kritik ziyaretler gerçekleştirmiştir. HES’ler üzerine yapılan bu ziyaretlerin, bölge halkını provoke etmeyi amaçladığı çok açıktır. HDP’li belediyeler araçlarla hendek kazarken, yol kazıp bombalar döşerken, PKK terör örgütüne yardım ederken HDP’ye ses çıkarmayanlar, belediye başkanlarının görevden alınmasına tepki vermektedirler. Bunun yanında İngilizlerin de üç aydır Güneydoğu Anadolu bölgesindeki aşiretlerin ayağına giderek, pazarlık yaptıkları bilinmektedir.
Ülkemizin her yanı ajanlar ve vatan hainleriyle çevrilip, örümcek ağlarıyla örülmüşken, kendi başarısızlıklarını saklayan siyasi iktidar, ekümeniklik çalışmalarına başlayan Fener Rum Patriğinin İzmir’e Episkopis atamasına göz yummuştur. Böylece Lozan Barış Antlaşması’nın çiğnenmesine sessiz kalınmıştır.
Lozan Barış Antlaşması’nı çiğneyen siyasi iktidarın, Lozan’a da söz edeceği belliydi. Yine bir muhtarlar buluşmasında Tayyip Erdoğan; “Tarihte bize ne yaptılar? 1920’de bize Sevr’i gösterdiler, 1923’te Lozan’a bizi razı ettiler. Birileri de Lozan’ı ‘zafer’ diye yutturmaya çalıştı. Her şey ortada. İşte şu an Ege’yi görüyorsunuz değil mi? Bağırsan sesinin duyulacağı adaları biz Lozan’da verdik. Zafer bu mu? Oralar bizimdi. Oralarda bizim camilerimiz, mabetlerimiz var ama şu anda hâlâ Ege’de kıta sahanlığı ne olacak, havada, denizde ne olacak bunları konuşuyoruz, hâlâ bunun mücadelesini veriyoruz. Niye? İşte o anlaşmada masaya oturanlar sebebiyle. O masaya oturanlar, o anlaşmanın hakkını vermediler. Veremedikleri için şimdi onun sıkıntısını biz yaşıyoruz” sözleriyle, imam hatip liselerinde nasıl bir eğitim aldığını göstermiş oldu.
12 ada Osmanlı Devleti’nin İtalya ile 1912 yılında yapmış olduğu Uşi Antlaşması ile diğer adalar ise 1913 Londra Antlaşması ile yitirilmiştir. Yani bu Ege adalarının hepsi çok övündükleri Osmanlılar zamanında elden çıkmıştır. Emperyalistlerin dize getirildiği Lozan’da, ülkemizin bağımsızlığı ve egemenliği imzalatılmıştır. Üstünde yaşadığımız bu toprakların tapusu alınmıştır. Bunları bilmeden konuşmak, boşunadır.
Tayyip Erdoğan’ın Ege’de Yunanistan’ın el koyarak, bayrağını çektiği 17 ada ile 135 kayalığın hesabını vermeden ve hezimetin ne olduğunu bilmeden Lozan hakkında konuşmaması gerekir. Üstelik 24 Temmuz 2016 tarihinde Lozan Barış Antlaşması’nın 93. yıldönümünde yayımladığı mesajında; “Lozan’ın içeriği ve cumhuriyetin ilkeleri bugün daha iyi anlaşılıyor” ifadesini kullanırken, hezimetten söz etmiyordu. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Antlaşması, 29 Ekim 1923 tarihinde cumhuriyetin ilanını sağlamıştır. Ama cumhuriyetten korkanların, Lozan’ı hezimet olarak görmeleri doğaldır.
Sesimizi duyacak kadar yakın adaları Lozan Antlaşması ile Yunanlılara kaptırdık diye söyleneceklerine, Lozan Antlaşması’na aykırı olarak, Yunanistan’ın Ege denizindeki adaları silahlandırmasını engelleyemeyenler, Güneydoğu’da PKK terör örgütünün de silahlanmasını önemsememişlerdi. İşte bugün geldiğimiz durum ortadadır. Ülkemizde işsizlik, açlık, yolsuzluk ve yoksulluk kol gezerken, çalışanın, emeklinin, esnafın durumu perişanken, terör her gün can alırken, bölünme ve iç savaş provaları yapılırken, askerimizin Suriye’de ne için, ne yaptığı belli değilken, hukuk tamamen kaldırılmışken, eğitim karanlık ortaçağ seviyesine geriletilmişken, kültür ve sanatın içine tükürülürken, kanun hükmündeki kararnamelerle keyfi olarak ülke yönetilirken, “güçlü Türkiye” masallarıyla “hezimet” saklanmaya çalışılmaktadır. Aydın Doğan ile Tayyip Erdoğan’ın damatlarının işbirliği, aralarındaki elektronik iletilerden belli olmuşken, tüm rezillikler 17-25 Aralık’taki gibi ortaya saçılmışken, beyinler “hezimet”e uğramışken, Lozan’a söz etmek, aymazlık ve sapkınlığın da ötesindedir. Hezimet, 15 yıldır ülkemizin getirildiği acıklı durumdur.
Tayyip Erdoğan hezimet arıyorsa peşinden gittiği Abdülhamit ve Vahdettin’e bakmalıdır. Onların yok ettiği ülkeyi Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurtardığını unutmamalıdır. Eşsiz liderimiz Atatürk’ün sözü belleklerden çıkmamalıdır: “Lozan Antlaşması, Türk ulusuna karşı, yüzyıllardan beri hazırlanmış ve Sevr Antlaşması’yla tamamlandığı sanılmış, büyük bir suikastın çöküşünü bildiren bir belgedir. Osmanlı tarihinde benzeri görülmemiş bir siyasi zafer eseridir.”
İlk Kurşun Gazetesi, 3 Ekim 2016.