İslam dünyası için hala din ve mezhep, dünyevi yaşamın referansıdır. Çağdaş dünya için ise artık bunlar geride kalmıştır.
İslamofobi; kelime anlamı olarak “İslam Korkusu” demektir. Ayrıca;Müslümanlara ve İslam Dini’ne karşı duyulan nefret, ayrımcılık, düşmanlık ve kin besleme anlamına da gelir. Günümüzde İslamofobi, artarak yaygınlaşmaktadır. Bu korkunun tarihsel bir geçmişi olmasına rağmen; özellikle 1991’den sonra, artarak yaygınlaşmasının iki büyük nedeni vardır:
1. Batı’nın emperyalist politikaları,
2. İslam dünyasının, düşünce yapısı olarak, hala Orataçağı yaşıyor olmasıdır.
Gerçekte, Batı’da bir İslam korkusu yok! Ne demek mi istiyorum? Batı’nın devlet ve entelektüel aklı; İslam’ı ve Müslüman toplumları, ne fikren ne de fiziken kendine ve sistemine tehdit olarak görmüyor. Örneğin;İslam propagandası yapmak ve İslam’ı yaymaya çalışmak,Batı’da suç değildir.Hatta; bunu Vatikan’da,San Pietro Bazilikası’nın önünde bile yapabilirsiniz. Başınıza bir felaket gelmez ve takibata uğramazsınız. Aynı şeyi Müslüman ülkelerde yapamazsınız; yapmaya çalışanın başına çok ciddi felaketler gelir. Ayrıca; misyonerlik adı altında bu, suçtur.
YENİ TEHDİDE İHTİYAÇ VARDI!
Batı’da; İslamofobinin etkin olduğu yer, sokaklardır ve halktır. Bunun birincil sebebi, Batı’nın emperyalist politikalarıdır. Soğuk Savaş (1947-1990) bittikten ve Sovyetler Birliği çözüldükten sonra, yeni bir ortak tehdide ihtiyaç vardı. Yoksa; NATO’yu ve Batı’yı bir arada tutmak, mümkün olamazdı.
MEDENİYETLER ÇATIŞMASI
Bugün; “İslami Fanatizm” içerikli terör, bölgesel ve küresel olarak tırmanıyor ve yaygınlaşıyor. Bu da, Batı toplumları arasında İslamofobiyi tetikliyor. Bunun arkasında, bölgesel ve küresel hedefleri olan emperyalizmin yanlış değil, bilinçli politikaları var. Bunu görmeden yapılacak lanetlemeler ve atılacak adımlar, boşunadır.Batı’yı bir arada tutabilmek ve Doğu’nun kaynaklarını sömürebilmek için yeni düşman; “Radikal İslam”dır ve savaşın adı; “Medeniyetler Çatışması” olup, kurgusu 1990’lı yılların hemen başında yapılmıştır.
İslamofobiyi besleyen diğer neden ise; Müslüman toplumların hala Ortaçağı yaşıyor olması, Avrupa’nın 18. yüzyıldan sonra geçtiği çağdaş düşünce evresini hala yakalayamaması ve aydınlanmayı yaşayamamasıdır. İslam dünyası için hala din ve mezhep, dünyevi yaşamın referansıdır. Çağdaş dünya için ise artık bunlar geride kalmıştır.
MEZHEP SAVAŞLARI
Geçen hafta, Vatansever Birliği’nin davetlisi olarak, Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine katılmak için Almanya’daydım. Almanya’da yaşayan Türk toplumunun bölünmüşlüğünü, bir defa daha yerinde tespit ettim. En büyük sorun; dincilik, mezhepsel bakış açısı ve hala dini, dünyevi yaşamın referansı yapmaya devam etmek.
Avrupa da bu dönemi yaşamış. Avrupa; mezhep savaşlarını bitiren Vestfalya Anlaşması’na (1648) kadar, yaklaşık olarak nüfusunun üçte ikisini bu savaşlarda ve savaşların neden olduğu salgın hastalıklarda kaybetmiş. Hatta; anlaşma için bile bir araya gelmekte zorlanmışlar ve bu yüzden aralarında 45 km mesafe olan iki Alman şehrinde; Protestanlar Osnabrück’te, Katolikler Münster’de toplanmışlar. Vestfalya sonrasında sekülerleşmiş, yani dini dünyevi yaşamın referansı olmaktan çıkararak, kendi aralarındaki mezhep savaşlarını bitirmişler.
AKP İKTİDARI HORTLATTI
İslam dünyası ise; Vestfalya’dan yaklaşık 400 yıl sonra, mezhep savaşlarına hız vermiştir. Burada Batı’nın tetikleyici ve kaşıyıcı rolü, kesinlikle vardır. Ama İslam dünyası, eğer laikleşmiş ve dini dünyevi yaşamın referansı olmaktan çıkarmış olsa; ortada kaşınacak ve tetiklenecek hassasiyet kalmaz. İşte bu gerçeği,İslamdünyası bir türlü anlamıyor ve anlamamakta direniyor.
Türkiye, Gazi Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde yapılan Aydınlanma Devrimleri ile mezhepçiliği geride bırakmıştı! Ama 14 yıllık AKP İktidarı ile mezhepçilik, yeniden hortlatıldı.
SORUNU ANLAMAMIŞ GÖZÜKÜYORLAR!
Geçen ay Amerika’da, Washington’da el yazması Kur’an’ı Kerim Sergisi açıldı. Sergi ile eş zamanlı olarak, İslamofobi Paneli düzenlendi. Ülkemiz adına konuşanların söylemlerine baktım, sorunu anlamamış gözüküyorlar. Ya da anlamamış gözükmek, çıkarlarına geliyor.
Batı’nın devlet ve entelektüel aklı İslam’ın ne olup olmadığını iyi biliyor. Öyle ki; Batı’da İslamhakkında yapılan bilimsel araştırmaların sayısı, İslam dünyasında yapılanlardan katbekat fazla! Sorun; Batı’nın emperyalist politikaları. Sorun; İslam dünyasının laikleşmemesi. Bunların mutlaka anlatılması lazım. Batı’daki halklara ve sokaktaki insanına çağdaş yüzümüzü göstermek lazım. Bu da; Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar, ünü ulusal sınırlarımız dışına taşmış sanatçımız Fazıl Say gibi vitrin isimlerle yapılabilir.
Türker Ertürk
Odatv.com