Ülkemizdeki hukuk ve muhalefet boşluğunu dolduran İstanbul Barosu Almanya’ya tokat bir yanıt verdi.
Almanya Federal Meclisi, “1915 ve 1916 yıllarında Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere ve diğer Hıristiyan azınlıklara uygulanan soykırımın hatırlanması ve anılması” başlıklı tasarıyı kabul ederek tarihsel bir “çarpıtmaya” imza atmıştır.
Öncelikle belirtmek gerekir ki; parlamentoların, ekonomik ve siyasal çıkarlar doğrultusunda tarihi yeniden kurgulama, gerçek dışı kurgu üzerinden karar alma hak ve yetkileri bulunmamaktadır. Almanya Federal Meclisi, reel tarihi dışlayıp, ürettiği sanal tarih üzerinden hareketle, görev ve yetki alanına girmeyen bir konuda karar almıştır. Bu nedenle tarihsel gerçeklere tamamen aykırı bu karar hukuken yok hükmündedir. Osmanlı İmparatorluğunun ve Türk milletinin“soykırımcı” ilan edilmesi, Alman Parlamentosunun hakkı ve haddi değildir. Bu kararla Almanya, Türk milletini derinden rencide etmiş, aradaki tüm gönül köprülerini de tamiri mümkün olmayacak biçimde atmıştır. Bu tavır “dostluğa” ve “müttefikliğe” sığmayan, hasmane bir tutumdur.
Hiçbir ciddi tarihsel ve bilimsel referansa dayanmayan kararda;“Türkiye ile Ermenistan arasındaki ilişkilerin normalleştirilmesi ve iki halk arasında barışma sürecini ileriye taşıyacak faaliyetlerin desteklenmesi” çağrısı ise tam bir komedidir. Tam aksine bu kararla nesnel, bilimsel ve tarihsel araştırmaların önü tıkanmakla kalmamış, ekilen kin ve nefret tohumları sulanmıştır. Yine kararda sözde soykırımdan sadece Ermenilerin değil, “Asuriler, Süryaniler ve Keldaniler” gibi diğer Hıristiyan azınlıkların da etkilendiği” savı, iddiaların etnik temelin yanı sıra dini temele oturtulması, gerçekte kararın hangi politik saiklerle alındığına ışık tutmaktadır.
Kararda, sözde soykırımda Alman İmparatorluğunun “yüz kızartıcı rolü” ne yapılan atıf ve vurgu, Türk milletine yönelik iftiranın hazmettirilmesine yönelik sinsi bir taktiktir. Ancak bunun için bu denli uzağa gidilmesine de gerek yoktur. Bu çerçevede aynı Alman Parlamentosunun yakın geçmişte Cezayir’de, Yugoslavya’da, özellikle Bosna’da, Ruanda’da yaşanan soykırım ve etnik katliamlar, Ortadoğu’da süren savaş ve yıkımlar konusunda Almanya ve bazı batılı devletlerin emperyalist politikalarının teşhirine yönelik herhangi bir tasarrufunun olmaması son derece ilginçtir !
Alman devleti bu kararla, ülkesinde yaşayan, Alman ekonomik mucizesinde alın teri bulunan, birçoğu Alman yurttaşı olmuş üç milyon Türk’ü de hiçe saymıştır. Bu aşamadan sonra Alman politikacılarının soykırımcı ilan ettiği bu insanların yüzüne utanmadan nasıl bakacaklarını, onlardan nasıl oy isteyeceklerini gerçekten merak ediyoruz.
Ayrıca bu iftiranın eğitim programına alınarak, Almanya’da öğrenim gören gurbetçi çocuklarına atalarının soykırımcı olduğunun dikte edilecek olması, Almanya’nın Türkiye düşmanlığı üzerine inşa ettiği stratejisinin en açık göstergesidir.
Merak ettiğimiz bir diğer konu da mensubu oldukların millete, atalarına atılan iftiranın oylanmasında “evet” oyu kullanan Türkiyeli (!) vekillerin vicdanlarının sızlayıp sızlamadığıdır! Federal Meclise kapağı atmanın yolunun entegrasyon tornasına Türk girip Germen çıkmak olduğunun somut kanıtı olan bu vekil karikatürlerine, atalarının kemiklerini sızlattıklarını, Türk milletinin kendilerini gönül defterinden ebediyen sileceğini hatırlatmak isteriz!
Sonuç olarak Almanya bu kararla politikaya ve bazı lobilere esir olarak aslında kendi saygınlığını ve inandırıcılığını yok etmiştir. Kuşkusuz ki bunun sonuçları ile yüzleşecek, diplomatik, ekonomik ve psikolojik neticelerine katlanacaklardır. Türk Milleti, Almanya’nın bu ikiyüzlü tavrını, buna önayak ve destek olanları hiçbir zaman unutmayacak ve affetmeyecektir. Türkiye Almanya ilişkileri hiçbir zaman eskisi gibi olmayacaktır.
Emperyalist çıkarları için hukuk ve bilim dışı iftiranın sorumlularına tavsiyemiz, gerçek soykırımcıları görmek istiyorlarsa aynaya bakmalarının yeterli olacağıdır!
İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI