AKP’ye sinirleniyorsunuz değil mi?
Sinirlenmeyin!..
Erdoğan’a öfkeleniyorsunuz değil mi?
Öfkelenmeyin!..
Hele yoksul halka hiç ama hiç kızmayın!
Kime kızın biliyor musunuz?
AKP’yi, Erdoğan’ı başımıza saran “aydın” geçinenlere kızın!
Sizi sürekli kandıran; ve hâlâ hiçbir şey olmamış gibi bilgiçlik taslayan bu kibirli “yeni aydınlara” kızın!
Sadece son 15 yıla bakın:
Bunların AKP kurulurken ne dediklerini biliyorsunuz.
Sonra “yanıldık” dediler.
Bunların Erdoğan için ne dediklerini biliyorsunuz.
Sonra “yanıldık” dediler.
Bunların Fethullah Gülen için ne dediklerini biliyorsunuz.
Sonra “yanıldık” dediler.
Bu adamların Ergenekon-Balyoz-Poyrazköy-Odatv vd. kumpaslar için ne dediklerini biliyorsunuz.
Sonra “yanıldık” dediler.
Bu adamların “Yetmez Ama Evetçi” olduklarını biliyorsunuz.
Sonra “yanıldık” dediler.
Ve son olarak…
Bu adamların son seçimlerde HDP için neler dediklerini biliyorsunuz.
Bugün…
HDP “özerklik” ilan edip PKK’ya destek çıkınca ne demeye/yazmaya başladılar:
“Yanıldık!”
İşte mesele budur.
Bu topraklarda sürekli yanılan/kandırılan “yeni aydın” tipiyle karşı karşıyayız.
Türkiye’nin en önemli sorunlarından biridir; saf değiştirmeyi meslek edinmiş “yeni aydınlar!”
Bu ülkenin salt siyasal-ideolojik despot sorunu yoktur; aynı zamanda “yeni aydının” hegemonya sorunu vardır!
Bugün…
Ülkede otoriter baskı rejimi varsa…
Ülkede Kürt sorunu kangren haline geldiyse…
Ülkede muhalefet “zararsız bir nesne” haline getirildiyse…
Ve en önemlisi insanımız bozuldu ise..
Bunun temel sebeplerinden biri; 3-4 yılda bir yanıldığını ifade eden “yeni aydın” güruhudur.
Bunlarla mücadele etmek şarttır. Çünkü…
Bunlar siyaseti etkilemeyi sürdürüyor.
Bunlar kamuoyunu etkilemeyi sürdürüyor.
Bu sorunu çözemezsek çıkış yolu bulamayız; günlük kısır polemikler içinde yitip gideriz…
O halde…
Meseleye en baştan başlamalıyız:
“Yeni aydının” düşünsel yoksulluğunun/ yani büyük yanılgılarının sebebi nedir?
“Yeni aydın” sorunu
Evet…
Bu toprakların son yıllarda çıkardığı “yeni aydın” neden daima yanılıyor?
Ne yani…
Dün… Odatv’nin genç gazetecileri yanılmıyor ve hakikatleri yazıp hapse giriyor da…
Bugün… BirGün gazetesinin genç gazetecileri yanılmıyor ve gerçekleri yazma uğruna hapse girmeyi göze alıyor da…
Gazetelerden ekranlara “ışıltılı vitrinlerde” sürekli yer verilen bu “yeni aydın” niçin sürekli yanılgı içinde?
Ve neden hep taraf değiştiriyor?
Kuşkusuz… Bunun tek sebebi yok.
Öncelikle…
“Yeni aydın”ın bir kişilik sorunu var.
“Yeni aydın”ın bir ahlak sorunu var.
Ve hepsinden önemli, “yeni aydın”ın bir kısırlık/üretememe sorunu var.
Bunlar işin özünde Osmanlı’nın son dönemindeki “tanzimat münevverlerine”benziyor. Şöyle…
Osmanlı münevverlerinin temel görevi, Batı’dan tercüme/ kopya ederek “kurtuluşun yolunu” bulmaktı!
Batı’da; ne fikir varsa, ne düşünsel tartışma varsa alıp İstanbul’a, Selanik’e, İzmir’e getirdiler.
“Yeni aydının” rol modeli, bu Osmanlı münevverleri oldu!
(Tercümeyi küçümsemiyorum; bunun “Kabe”ye dönüştürülmesine karşı çıkıyorum. Yani… Salt tercümeden “beslenmeye” karşı çıkıyorum. Ülkelerinin gerçeklerine sırtını dönen taklitçiliğe karşı çıkıyorum.)
Dün “tercüme münevverleri”, Osmanlı’yı yok oluşa sürükledi.
Bugün “yeni aydın”, Türkiye’yi yok oluşa sürüklüyor.
Bu meseleyi tartışmalıyız.
Bu topraklarda neden hiç filozof çıkmıyor?
Kitlelerin; bilgilenmeye-mücadeleye değil, inanmaya ihtiyacı olduğu dönemlerde ortaya çıkan bu “yeni aydın” sorununu irdelemeliyiz!
Konuyu açmalıyım. Ve…
Bir örnek vermeliyim…
Kim bunlar?
Kimi entel takılır. Adı; Ahmet’tir, Hadi’dir, Gülay’dır, Oral’dır.
Kimi dantel takılır. Adı; Sezen’dir, Halil’dir, Sinan’dır, Kadir’dir.
Okudukları ve yazdıkları; Radikal’dir, Taraf’tır.
Dergileri, Birikim’dir.
“Doğum tarihleri” aynıdır; insanlığın büyük yıkımlarından sonra ortaya çıkarlar.
Türkiye’de de öyle oldu.
Evet…
Birini örnek vermeliyim:
Adı, Murat Belge…
Türkiye onu 12 Eylül askeri darbesinden sonra tanıdı. Tek yaptığı çeviriydi.
Louis Pierre Althusser kıblesi idi.
Sonra, Althusser delirip karısını öldürdü.
Sonra, Sovyetler Birliği dağıldı.
Sonra, sol düşünce dondu.
Ve bizim “tercüme aydınımız” kopyasız bir başına kalıverdi.
Ne yapacaklardı?
Nereye bakacaklardı?
Tercüme uyuşturucu gibi alışkanlık yapmıştı; çevirisiz yaşayamazlardı.
Ne yaptılar dersiniz?
Tarih sahnesine yeniden çıkarılan neoliberalizm çevirilerine sarıldılar.
Sığınacak kale bulunmuştu.
ABD’deki Neo-Con’ların söylediklerini, yazdıklarını evirip-çevirip yeniymiş, kendi görüşleriymiş gibi yutturdular.
Türkiye’de “yeni aydın” (ya da “takiyeci aydın” mı demeliyim) işte böyle doğdu:
“Sivil toplumculuk” adına, “yeni muhafazakarlığı”/”yeni sağ’ı” desteklediler.
“Demokrasi” adına, -AKP’den Cemaat’e- karanlık dincileri desteklediler.
“Özgürlük” adına, ABD’nin Irak, Afganistan müdahalelerini desteklediler.
“Barış” adına, kimlik siyasetini desteklediler.
“İnsan hakları” adına, terörün meşrulaşmasını desteklediler.
Aydınlanma, ulus devlet ve Atatürk düşmanı olup çıktı “yeni aydın”…
Bugün ne diyorlar:
“Erdoğan da, Gülen de, Demirtaş da kandırdı bizi.”
Türkiye Kandırılanlar Cumhuriyet’i oldu; kandırılmayan kalmadı!
Hadi canım…
Kıblelerinin yanlış olduğunu görmüyorlar mı?
Bal gibi biliyorlar.
Bugün…
Erdoğan’dan Demirtaş’a ülkeyi karanlığa boğan her zihniyeti “demokrasi geliyor”/ “barış geliyor” diye selamlayıp;şimdi hiç utanmadan “yanıldık”demeleri hiç inandırıcı değil!..