CHP’deki Atatürk posteri krizi trajediye dönüştü. Hırsıza değil, ihbarcıya bedel ödetiliyor.
Dinlediğime göre CHP içinden önemli bir isim Aylin Nazlıaka’ya şunu söylemiş:
-”Posteri indirene sadakat, Atatürk’e sadakattan daha mı önemli, açıklasana!
Nazlıaka şu karşılığı vermiş:
-”O ismi Sayın Kılıçdaroğlu’na söyleyerek açıklayacağım dedim ama Sayın Genel başkan ısrarla, ‘Açıklama, seni şeklen disipline verir, kınama cezası ile konuyu kapatırız. Aksi halde hadise büyür ve partimiz zarar görür’ dedi. Ben şimdi Kemal Bey’e nasıl hayır diyeyim.”
Bu dinlediklerim yönlendirme mi, eksik mi fazla mı bilmem ama Aylin Nazlıaka’nın Kılıçdaroğlu’na Atatürk resmini indiren ismi açıkladığı basında yazılıp çizildi. Öyle ise o ismi açıklamak artık Kılıçdaroğlu’nun görevidir.
Beton ekonomisinin sonu!
Türkiye’nin tasarruf açığı ve sermaye yetersizliği vakıa.
Öyle iken var olan kısıtlı kaynak üretim ekonomisine değil de yandaş müteahhitleri kurtarma adına betona yani inşaat sektörüne gömüldü.
Sonuçlar ortada, ekonomimiz gümledi.
Örneğin üretmediğimiz için ihracat geçtiğimiz ayda tamı tamına yüzde 21.2 geriledi. Enflasyon ise TÜFE’de yüzde 9.5! Merkez Bankasının net rezervi son bir yılda 60 milyar dolardan 28 milyar dolara geriledi ki bu Merkez Bankası rakamı.
Söylemedi demeyin bunlar ekonomideki kıyametin alametleridir.
Hippilik-Jazz-Atatürk-PKK ve aydınımız!
Bu ülkede Hippilik bile ilericilik sayıldı.
Bizim gençlik yıllarımızda Rock and roll daha sonra Jazz ve Blues seçkinciliğin parametresiydi.
Türkü, gazel, bozlak ve ağıt diyene peşin yafta köylülüktü.
Atatürk ise gardrop devrimcisi.
Milli-Üniter devleti savunmak faşizmdi.
Kürt ırkçılığını ve ayrışmayı savunmak ise demokrasi. Keza halkın kıymet hükümlerine saygı ise gericilik!
Tanzimat’tan beri üç aşağı beş yukarı bu hep böyleydi ki bunun adı sözde münevverin ihanetidir.
Gül-Arınç farkı!
Bülent Arınç, Tayyip Erdoğan’a meydan okurken Abdullah Gül niye mi susuyor?
Önce bir tespit; Abdullah Gül bütün emperyal mahfillerle can-ciğer kuzu sarmasıdır, Bülent Arınç değildir.
İkinci olgu, Bülent Arınç’ın bagajı sağlam yani Macit Gül misali iktidar tarafından hedef alınabilecek kamu ile iş yapan bir kardeşi yok.
Arınç, gönül ve coşku adamıdır, Gül ise sadece matematiktir.
Keza Bülent Bey sonunda geri adım atsa da bir yürek sahibidir, Abdullah Bey ise cesur değil hesap adamıdır.
Yargıdaki canlı bombalar
Yargıtay’daki bir dosyada nihai karar için Pensilvanya’dan emir istendi mi?
İstendiğini eski Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin “Benim dönemimde oldu” diyerek ortaya koydu.
Sadece Yargıtay’da değil bütün adliyelerde yüzler ve binler halinde FETÖ’cünün varlığını bizzat bu ülkenin Cumhurbaşkanı dillendirmedi mi?
Dillendirdi ise soruyorum gereken niye yapılmıyor?
Yahu bu FETÖ’cülerin her biri canlı bomba misali ki bu ispatlı. Öyle iken gereken niye yapılmıyor ve bu casuslar hâlâ neden meslekten atılmıyor?
Aydınlık