CHP Tunceli eski Milletvekili Kamer Genç’in hayatını kaybetmesine ilişkin konuşan Kılıçdaroğlu, yakınlarının kendisine haber göndererek Genç’in pazar gününe yetişmeyebileceğini açıkladı. Toplantılarını iptal ederek Kamer Genç’i hastanede ziyaret ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, bu ziyaretle Genç’i son kez gördüğünü söyledi. Kılıçdaroğlu, “Doktorlar birkaç saat içinde hayatını kaybedebilir demişti. Öyle de oldu. Dik duruşu vardı. En renkli siyasetçilerden birisiydi. Nazım’ın rüzgara karşı yürüyen pozu var ya o da siyasette rüzgara karşı yürüyordu. Acılarımıza sürekli farklı anlamlar katarak devam ettirebiliriz. Tıpkı Uğur Mumcu gibi. Onu da hiç bir zaman unutmayacağız. Bu ülke bize altın tepside sunulmadı. Ulusal Kurtuluş Savaşı’ndan doğduk. Yeni bir devrim yarattık. Babalarımızın devrimiydi. Cumhuriyeti kurarken bütün mazlum ülkelere örnek olduk. Eğer uygarlığı yakalayacaksak, emekti, işçilerdi, merdiven altında çalışan işçilerdi. Bunların bir araya gelip hak talep etmesi gerekiyordu. Ve bunun önünü açtık. Sendikalar kurduk. Sosyal demokrasiyi getirdik. Fakat henüz daha özgürlükçü demokrasi konusunda sınıfta kaldık. Bir Türlü mezun olamıyoruz. Çağdaş uygarlığa nasıl ulaşacağız? Bir hak talebine karşı o kişinin ağzını mı bantlayacağız. Bizim dördüncü devrime ihtiyacımız var. Özgürlükçü devrime ihtiyacımız var” diye konuştu.
“HER TÜRLÜ YASAL DEĞİŞİKLİĞE HAZIRIZ”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’na ‘Biz hazırız, siz de hazırsanız gelin demokrasiyi birlikte getirelim’ diye seslenerek yeni Anayasa vurgusu yapan Kılıçdaroğlu, “Diyoruz ki elinde sopa olan devlet istemiyoruz. Halkına hesap veren bir devlet istiyoruz biz. Çok darbeler yaşadık. Demokrasi yolunda büyük bedeller ödedi Türkiye. İdam sehpalarında siyasetçileri gencecik çocukları idam ettik. Darbeciler kendi yasalarını çıkardılar. Birinci sınıf demokrasi istiyorsanız gelin hep beraber darbe hukukundan Türkiye’yi arındıralım. Hiç kimse yargıya güvenmiyor. Soru şu, yargıyı bu hale kim getirdi. Eskiden bu ülkede adalet var derlerdi. Sadece büyük binaların üzerinde adalet yazıyor. İçinde adalet yok. Geçen gün bir AKP’li belediye başkanı soruyor ‘Hangi hakime gideceğim ben, adalete güvenmiyorum’ diye. Gelin adaleti her türlü vesayetten kaldıralım. Her türlü yasal değişikliğe hazırız” ifadelerini kullandı.
“TBMM GERÇEK ANLAMDA MİLLETİN MECLİS’İ OLMALI”
10 maddelik yeni Anayasa çağrısında atılması gereken adımlar sıralayan Kılıçdaroğlu, “Milli irade parlamentoya tam yansımalı. Gelin Siyasal Partiler Yasası’nı değiştirelim. Size açık çek veriyoruz. TBMM gerçek anlamda milletin Meclis’i olmalı. Lider sultasını kaldıralım diyoruz. Siz darbecilerden yanasınız, diyorlardı ama siz darbe hukukundan yanasınız. Düşünceyi açıklama özgürlüğü. Hem demokrasi diyeceksiniz hem de düşüncesini açıklayanı suçlayacaksın. Ya Allah akıl fikir vermiş. Ben düşüncemi söylüyorum kapı gibi önüme duvar çekiliyor. İfade özgürlüğünü ülkemize getirmezsek nasıl uygar bir ülke haline geleceğiz? Düşüncemizi açıklayacağız ki bir masa etrafında uygarca tartışalım. Ortak akıl dediğimiz kavramı güçlendirmek dediğimiz şey ortaya bir sentezin çıkmasıdır” dedi.
“MEDYA ÜZERİNE BASKI KURUYORSUNUZ”
Medya özgürlüğüne değinen Kılıçdaroğlu, “Bir ülkede medya özgür değilse halk özgür değildir. Halkın haber alma kaynaklarını tıkamışsınız demektir. Halk dedikodularla mı bilgi alacak? Haberleri izliyor, gazete alıyor. Medya üzerine baskı kuruyorsunuz yaparsan seni hapse atarım diyorsun. İç sorunlarımız. Kendi sorunlarımızı kendimiz çözmek zorundayız. Kendi iç sorunlarımızı çözemezse sorun uluslararası evreye evrilebilir. 30 yıldır sorun var. Çözüm yeri Meclis. Milli iradenin kabesi diyoruz. 30 yıllık sorunu çözemiyoruz. Akıl mı yok bizde. Tartışmalıyız özgürce. Niye kan aksın bu ülkede? Niye her gün şehitlerimiz gelsin? Neden sorunlar oy deposu haline getirilsin” açıklamasında bulundu.
“DİN VE VİCDAN ÖZGÜRLÜĞÜNÜ ANAYASAL GÜVENCE ALTINA ALALIM”
CHP Lideri Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Devlet elinde sopa olan bir organ olmaması gerekir. İnancı ne olursa olsun kimliği ne olursa olsun bu noktada vatandaşına karşı kör olmak zorundadır. Gelen vatandaşın kimliğini devlet soramaz, inancını devlet soramaz. Onun yaşam tarzını soramaz. Net çağrı yapıyorum din ve vicdan özgürlüğünü Anayasal güvence altına alalım. Yasaklarla bir ülke büyümemiştir gelişmemiştir. Bir ülke 21’inci yüzyılda vahşi kapitalizme terk edilemez. Bir ülkenin ekonomisi rant üzerine inşaa edilemez. Adına biz sosyal devlet dediğimiz kavram üzerinde devletin yükselmesi lazım. O insan da hak temelli bir anlayışla hukuk sistemi içinde yerini almalı. Anayasa’mızın değiştirilmesi bile teklif edilemez maddelerinden birisi de sosyal devlet anlayışıdır”
“DAVUTOĞLU 10 MADDEYİ KABUL EDİYORSA ÜLKEYE ÖZGÜR DEMOKRASİYİ GETİRELİM”
Üniversitelerin bilgi üretmesi gerektiğini savunan Kılıçdaroğlu, konuşmasında şunları kaydetti: “Bilgi üretmeyen üniversiteye üniversite denilemez. Biz duvar çekiyoruz. Bir şeyi merak edeceksiniz, sonra soracaksınız bu neden böyledir diye. Bunları yapmıyorsanız aklınızı kullanacaksınız. Lisede bir öğretmenimiz vardı. Bildiğiniz bir nokta ise bilmediğiniz o noktanın dışındakilerdir. Eğer bildiğiniz bir daire ise bilmediğiniz onun dışının tamamıdır. Bildikçe ne kadar az şey bildiğinizin farkına varırsınız. Eğer Sayın Davutoğlu bu 10 maddeyi kabul ediyorsa bu ülkeye özgür demokrasiyi getirelim. Söylemle olmuyor ahlak temelinde yapmalıyız. Biz açık çek veriyoruz. Bizim milletvekili sayımız belli. Eğer siz bu düşünceler doğrudur diyorsanız kanun tekliflerini siz verin. Ama bu ülkeye çocuklarımıza borcumuz var”
“O MASADA TÜRKMENLER YER ALACAK MI ALMAYACAK MI?”
Önümüzdeki günlerde Uluslararası Suriye Konferansı’nın toplanacağını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Türkmenlerin görüşme masasında olması gerektiğini savunarak “Önümüzdeki günlerde Uluslararası Suriye Konferansı toplanacak. Israrla izlediğimiz politika yanlıştır demiştim. En büyük endişemi dile getirmek istiyorum. O masada Türkmenler yer alacak mı almayacak mı? Türkmenlerin yer almasını istiyoruz o masada. İlaç gönderiyorum, silah gönderiyorum, ‘Türkmenlere gönderiyorum’ diyordun. Rus uçağını düşürdük Türkmenleri bombalıyordu, diyordun. O zaman tüm bunları yemeyeceksin ve yutmayacaksın. Türkmenler o masada olacak. Biz onların haklarını savunuyoruz” ifadelerini kullandı.
“AÇIKLAMAZSAN SALI GÜNÜ CEVABINI ALACAKSIN”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la aralarında yaşanan tartışmaya değinen Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a salı gününe kadar süre verdiğini açıklayarak “Sayın Cumhurbaşkanı ile aramızda özel bir tartışma var. Geçen muhtarlarla buluşmasında benim kullanmaktan utanacağım sözcükleri kullandığı için ben onları kullanmıyorum. Benim yaptığım eleştirilerin içinde tek bir hakaret içeren sözcük yoktur. Ama o yapıyor. Bence hiç önemli değil. Kişi kendi iç dünyasında nasılsa o diline vurur. ‘Aslında bu zatın asıl karın ağrısını ortaya dökerim ama ben bu konuları konuşmaktan hicap duyuyorum’ diyor. Kendisine salı gününe kadar izin veriyorum. Şu karın ağrısı işini bir açıkla. Salı gününe kadar açıkla. Karın ağrısını gider. Emin ol ben sana salı günü sana hepsinin cevabını vereceğim. Tek tek belgeleriyle. Konuşurken karından atma yok. Açık ve net tüm belgeleriyle ortaya koyacağım. Karın ağrısı çekme, salı gününe kadar açıkla. Bakarsın salı günü ben sana teşekkür ederim. Ama açıklamazsan salı günü cevabını alacaksın” diye konuştu.