Ünlü rockçı Kıraç “Beni en çok üzen, ülkede bir konser yapamıyorsun. Geçen sene bizim 50 konserin yarısı iptal oldu” dedi
Ben onun en sevdiğim şarkısıyla evlendim. “Endamın Yeter, Gözlerin Yeter…”
Bugün yeni kuşak “endam” ne demek biliyor mu, emin değilim ! Ama Kıraç’ı çok özlemişim.
Bir şarkıcı ile değil bir toplum bilimciyle konuşur gibiydim.
Kıraç’ın son single şarkısı Yolun Sonu çok sevildi.
Yakında bir single daha çıkacak, bir video klip hazırlığındalar.
“Yorulduk” diyor Kıraç, “bu inatlaşma, bu kutuplaşma bitirdi bizi”.
“Konuşmamız lazım, başka yolu yok….”
Özlem Gürses: Son single çok güzel; Yolun Sonu. Şarkı bir aşkı anlatıyor ama ben Türkiye için sorayım, sence geldik mi yolun sonuna ?
Kıraç: Bundan yıllar önce demiştim ki “Türkiye şelaleden yuvarlanacak”. Türkiye bana göre uçurumdan yuvarlandı, şelaleden de düştü.
Buna rağmen, ben Türk insanının bir potansiyeli olduğunu düşünüyorum.
ÖG : Yani toplum siyasetin çok ilerisinde mi diyorsun ?
K : Biz ne kadar kendi halkımızı çok eleştirsek de, cahil desek de bu toplumun binlerce yıllık bir birikimi var.
Önsezilerinin kuvvetli olduğunu ve siyasetin çok üzerinde olduğunu düşünüyorum.
Bizi kurtaracak olan da budur.
ÖG : Ümitlisin yani ?
K : İstatistiksel olarak Türkler binlerce yıldır sürekli yok olma aşamasına gelmişler ama bu toplumun içerisindeki, bizim algılayamadığımız dinamik kendini bir şekilde gösterir.
Bir Cem Karaca şarkısıyla bunu anlatmaya çalışayım : yüzbin kere tövbe eder, yine şarap içeriz biz !
Birazcık bir nefes almamız gerekiyor belki ama mutlaka kendi yolumuzu bulacağız.
ÖG : Ne öğrendik bu geçen süreçte sence ?
BK : Çok öncelere gitmemiz gerekiyor bunun yanıtı için. Yurtseverleri, aydın insanları, 1960’lı yıllardan itibaren bilinçli olarak böldüklerini düşünüyorum ben.
Bir şarkıcıdan bunları duymak biraz iddialı olabilir ama !
Ben bunu daha önce de söyledim “Atatürk’ün öldüğü gün Türkiye bağımsızlığını yitirmiştir.”
Ondan sonra da Türkiye’deki sol ve sağ birbiri ile konuşamaz hale geldi.
Önce Deniz’lerin idamı, sonra 80’li yıllarda darbe ve uygulamaları ile o aydınlık gençlik ve kadrolar yok edildi.
ÖG : Sen o tarihlerde nerdesin Kıraç ?
K : Ben Maraş’tayım. 72’de doğdum, 78 Maraş olaylarını yaşadım, darbede 8 yaşındaydım.
Maraş Olayları hatırlanmayacak bir şey değildi zaten ! Sokakta oyun oynuyorduk. Silahların patladığı anı hatırlıyorum ben. Hiç korkmamıştık, bu önemli bir şeydir.
ÖG : Niye korkmadınız?
K : Korkuyu bilmiyorduk çünkü ! Onun silah olduğunu düşünmüyorduk, helikopter filan geçiyor sanıyorduk.
Bu çok önemlidir benim hayatımda, şu an saniye saniye hatırlıyorum bak. Anneler babalar çocuklarını korkuyla aldılar, onların gözlerindeki korkudan biz anladık durumu.
ÖG : Resmi tarihin dışındaki Türkiye’yi nerede öğrendin sen? Ev mi, lise mi, sokaklar mı?
K : Sol düşüncenin ağır bastı. Hasköy Lisesi’nde okudum. Orada ülke gerçeğiyle tanıştım.
ATATÜRK TÜRKİYESİ İSTİYORUM
ÖG : Sen bu ülkenin nesini seviyorsun Kıraç?
K : Anneyi sevmek gibi seviyorum ben Anadolu’yu. Koşulsuz. Başka nedenlerim de var tabi. Ben Atatürk’ün dediği gibi Türklerin en aşağı 7000 yıldır Anadolu’da olduğunu düşünüyorum.
Ben Türk insanının, Türklerin, dünyayı aydınlatan güneş olduğunu biliyorum.
Dünyayı aydınlatan güneş, dünyaya medeniyeti getiren ülkedir, Türkler ve Türkiye.
ÖG : Ordan bu noktaya nasıl geldik peki sence?
K : Türkler, yalnızca bir ırka indirilemeyecek bir medeniyet ve kültürün adıdır. Bu anlaşılırsa Türkiye’deki bazı etik tartışmalar da ortadan kalkar. Atatürk bunların peşindeydi.
Batı’nın bu topraklardan Türkleri atmak için hangi oyunları tezgahladığını o kadar iyi biliyordu ki Atatürk.
ÖG : Tarih bile konuşamaz olduk.
K : Konuşmamız lazım. Birbirimizle konuşmak zorundayız, nefret etsek de birbirimizle konuşmak zorundayız.
ÖG : Senin istediğin nasıl bir ülke ?
K : Atatürk’ün Türkiyesi.
Ben CHP içindekilerin bile tartışmaya açtığı 1930’lu yılların aydınlık Türkiye’sini istiyorum.
TÜRK ORDUSU SAVAŞI KAYBETTİ
Oysa bir ülkede en önemli 3 meslek öğretmen, polis ve yargı personeli olmalıdır. Bu işlerle uğraşan insanların pamuklara sarılıp, çok ciddi maaşlar alması gerek.
Türkiye siyasi olarak da, ekonomik ve askeri olarak da tamamen Batı’ya bağımlı.
Şu anki, şu günkü sorunumuz bu.
ÖG : Bir bağımsızlık sorunu yani…
K : Türkiye 90’ların sonunda Amerika’dan kurtulabileceğini düşündü. “NATO’nun dışında olabilir miyim?” diyen bir ordu vardı.
Ordunun başına ne geldiğini gördük. Türk Ordusu o savaşı kaybetti.
41
FB’Lİ OLDUĞUM İÇİN GURURLUYUM
Beni en çok üzen, ülkede bir konser yapamıyorsun. Geçen sene bizim 50 konserin yarısı iptal oldu. Güvenlik, terör.
ÖG : FB ile aran nasıl ?
K : Çok iyi. Hele 3 Temmuz’dan sonra FB’li olduğum için o kadar gurur duydum ki ! “Burası Cumhuriyet’in kalesidir, burası Atatürk’ün kulübüdür, yıktırtmam”
dedi Aziz Yıldırım. Kim diyebildi bunu başka ? Bu yeter benim için.
MÜZİK SEKTÖRÜNÜN BİTTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORUM
ÖG : Müzik sektörü bitti deniliyor…
K : Bitti evet, müzik sektörü yaşamıyor artık.
Türkiye’nin sosyokültürel yapısı 80’lerle birlikte darmadağın edildi. Biz ne olduğumuzu unuttuk şu an !
İnsanların birbirine ve sisteme güveni kalmadı. Herkes bir an önce parayı bulup yırtma peşinde.
ÖG : Peki senin müziğinin bu yeni kuşakta bir karşılığı var mı ?
K : Bütün dünyada müzikte bu kriz var. Roger Waters geçenlerde aynı derdi söylemiş; “Çevremdeki müzisyenlere bakıyorum, insanlar korkudan yapmak istedikleri şarkıyı yapamıyorlar” diyor.
ÖG : Niye korkuyorlar ?
K : Dünyada devletler var, bunlar birbiriyle savaşıyor filan ya… Ama birbiriyle pek iyi anlaşan bir yapı da var. Bunlar kim ? Sermaye.
Özlem Gürses/Sözcü