Türk Ordusu, en iyi eğitilmiş 200 bin askerini kendi ülkesinin güneydoğusuna yığdı. Bir ordu kendi ülkesinde 200 bin askeriyle savaşıyor. Bu sanıyorum dünya tarihinde ilk olmalı. Ülke nasıl bu hale geldi, kim getirdi? Güneydoğu’da Ordu’nun teröristle çatıştığı toplasan 5-6 kasaba var. Ancak Ordu, 5-6 kasabaya birden girmiyor ya da girilemiyor. Önce bir kasabayı teröristlerden temizliyor, sonra öbürüne geçiliyor. Ülkenin bir yanı yanıyor. Yıkılıyor. Güneydoğu en acı sorun olmaya devam ediyor. Dün akşamüstü, ilk açıklamaya göre 27 kişinin hayatını kaybettiği yeni bir patlamanın yaşandığı Ankara’da ise “koltuk savaşları” var. “Benlik savaşları” da diyebilirsiniz.
Vuruşuyorlar.
Çarpışıyorlar.
Gizli… Gizli…
3 koltuk boğazlaşıyor.
Bakan koltuğu.
Müsteşar koltuğu.
Bakan yardımcısı koltuğu.
Vuruşmanın ilk belirtisi geçen hafta sonunda su yüzüne çıktı. Bakan yardımcısı koltuğunu kapmış olanlar; Erdoğan’dan toplu olarak randevu istediler ve toplu olarak randevu verildi.
Saraya çıktılar.
Anlattılar:
“İmza yetkisi” istiyoruz.
* * *
Adı üstünde bakan yardımcısı fakat bakanı da aşacak, müsteşarı da icabında kenara koyacak “imza yetkisi” istiyor.
Bakandan memnun değil.
Bakan ile uyumu yok.
Bakana güvenmiyor.
Müsteşardan mutlu değil.
Müsteşarla zıtlaşma içinde.
Müsteşara da güvenmiyor.
Ama “Bakan Yardımcısı” yapılmış. Bakan yardımcısı koltuğu daha önce yoktu. 2011 seçimlerinden sonra kondu. İktidar partisinin eski milletvekilleri, yeniden seçilememişler, iktidar partisinin memnun etmek istediği eski diplomatlar, eski bürokratlar bakan yardımcısı yapılıyorlar.
Aynı partiden.
Aynı görüşten.
Aynı damardan.
Bakan gibi makam odaları var. Sekreterleri var. Şoförlü makam Mercedesleri var. Ayda 12 bin TL net maaş alıyorlar. Gece ve gündüz görevli sayıldıkları için harcamalarının parasını da muhtemelen devlet yani halk ödüyordur.
* * *
Peki neden anlaşamıyorlar?
Neyi paylaşamıyorlar?
Bakanı da aşan “imza yetkisi“ istemek için Cumhurbaşkanı’na çıktıklarına göre “vuruşma çok şiddetli” hale gelmiş olmalı. Şu anda 21 bakanlığın 17 bakan yardımcısı koltuğunda eski AKP milletvekilleri oturuyormuş. Kalanı da AKP’ye yakın, yandaş isimler. Koltuk verilenlerin bir bölümünü Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan önermiş, diğer bölümünü de Başbakan Ahmet Davutoğlu istemiş. Cumhurbaşkanı’nın “koltuğa uygun” buldukları ile Başbakan’ın “koltuğa elverişli” saydıkları arasında “bir benlik kavgası” patlamış olmalı ki, saraydan “ver bize imza yetkisi” görüşmesi istendi.
Bu olayın yorumu nedir?
Belki de AKP ikiye çatladı.
Belki de çatlıyordur.
Ülke yangın yerine dönmüş. Ordu kendi ülkesinin güneydoğusuna 200 bin askerini yığmış, her gün tank kaydırması yapıyor. Ülkenin başkentinde “koltuk vuruşmaları” yaşanıyor.
SÖYLEŞİ
Çivisi çıktı!
Paraları kendi yönettiği devlet bankasında tutmayıp, evindeki ayakkabı kutularında saklayan bir banka genel müdürümüz vardı. Dünya bankacılık tarihinde ilk olmuştu; bankasına güvenmiyor, evindeki kutuya güveniyor. Bu orijinal bankacı unutulup gitti ancak onu aratacak bir yeni örnek daha geldi. TMSF, el koyduğu Bank Asya Genel Müdürlüğü’ne TMSF eski daire başkanı Abdullah Güzeldülger’i atadı. Abdullah Güzeldülger’in, Bank Asya’ya 10 bin TL kredi kartı borcunu zamanında ödemediği için “mahkemelik olduğu” ortaya çıktı. Bank Asya hissedarlarının avukatı Süleyman Taşbaş, “Banka ile hasım olan birinin banka yönetimine getirilmesi, hukuken, vicdanen ve ahlaken tercih edilecek bir durum değil” diye yakındı. Ülkeye bak çivisi çıktı!