Sabah saat 07.00’da uyandım. Saatlerimi harcadım. Bu muhalefet yapangazete, şu iktidarı savunan gazete, bu “çok konforlu ve tehlikesiz bir yerde duran yani; 4 kez iktidarı övüp bir kez muhalefete iyi diyen gazete” ayrımı yapmadım. ABD’yi, onun derin devletini, başkanı ve yönetim kadrosunu etkilemek için “bir uçak dolusu insanla gidilen Amerika gezisinin anatomisini” çıkarmak için haber, analiz, gözlem ve yorumları tek tek okudum.
21 gazete.
Hepsini bitirdim.
Saat 12.00’ı bulmuştu.
Tarkan büyük sanatçı!
Yıllar önceden görmüş.
Kuzu..!
Kuzu..!
Adlı şarkıyı yapmış.
“Vur, vur bu akılsız başı
Duvarlara taşlara vur
Sevabına
Sonra affet, gel bas bağrıma
Süzüldüm eridim sensiz olamadım
İşte kuzu kuzu geldim
Dilediğince kapandım dizlerine
Bu kez gururumu ateşe verdim
İster al ister öp beni
Ama önce dinle
Bak gözlerime
İnan bu defa
Anladım durumu
Bil tövbeler ettim”
* * *
Tarkan, şarkısında ne diyorsa hepsi son Washington Gezisi’nde birebir yaşandı.
Kurt gibi başladı.
Kuzu gibi bitti.
Obama onu kabul etsin, 50 dakika da olsa görüşsün ve görüşürken çekilen fotoğraf karesi Türkiye gazetelerinde yer alsın diye yalvar yakar olundu. Kapandı dizlerine. Önce ezdiler, başını taştan taşa vurdular. Sanki Obama, görüşmeyi kabul etmeyecekmiş havası yaratıp, “gururunu ateşe ver de gel” yaptılar. Gururlar ateşe verildi. Musevi Lobisi’nin masasına; “süzüldüm, eridim, sensiz olmadım, işte kuzu kuzu geldim, One Minute Diklenişini de unuttum…” dercesine oturttular. “Ya reform yap, ya istifa et” dayatmasını “reformlar yapacağım” dedirterek kabul ettirdiler. Laf dinleyen, eski ayarlarına dönmüş Erdoğan’ı yeniden görmek istediklerini; Türk Dışişleri Bakanı’na; “PYD yüzünden ABD’ye küsmeyiz” dedirterek açıklatmış oldular. Ayrıca; “Türkiye’de iç kamuoyuna söylenen PYD kırmızı çizgimizdir” laflarını da yalatmış oldular. Sonunda “Türk Cumhurbaşkanı’na Obama ile 50 dakika baş başa görüşme imkanını“ lütfetmiş oldular. Görüşme sonrası Obama, “Erdoğan’a demokrasi vaadiyle iktidara geldiğini hatırlattım…” diyerek “tövbe sözü” aldığını dünyaya ilan etmiş oldu. Erdoğan da “yüzüme söylemedi, üzüldüm” diyerek “kuzu ezikliğine” girdi.
* * *
Ülkemiz açısından.
Gezi fiyasko oldu.
Bu kadar tantanalı insanla yapılan ve neredeyse 5 gün 5 gece Türkiye’de her saat başı halkın beynini esir alan haber formatlarıyla sunulan ziyaret, ABD’yi yönetenleri toplu iğne başı kadar etkilemedi. Amerikan halkının ziyaretten haberi bile olmadı. ABD gazeteleri ile TV’leri; “Erdoğan’ın Washington ziyaretinde sadece Brookings Enstitüsü ana giriş kapısında korumalarının protestocuları dövmesini” haber diye yazdılar. Amerikan medyası; “Türkler, Türklere mağara adamı sesiyle bağırıp protesto etti…” haberleri ile ülkemizi aşağıladı.
Yapmayın, etmeyin.
Bırakın bu tür “uçak dolusu iktidar şakşakçısı insanla yapılan tantanalı içe propaganda” ziyaretlerini.
Koktu bu geziler!
SÖYLEŞİ
Kim olabilir?
Suriyeli mülteciler için 80. 000 adet “yaşam konteyneri” ihalesi açıldı. Hepsini 6 ayda üretip teslim etme şartı kondu. İhale davet usulüyle yapılacak. Yaşam konteynerleri güneş panelleriyle 10.000 TL’ye mal oluyor. Bu hesapla; 800 milyon TL (yaklaşık 280 milyon dolar) büyüklüğünde bir ihale. Kulaktan kulağa yayılıp gelen habere göre, iktidara çok yakın ve çok ünlü bir firma, Türkiye’deki tüm konteyner üretici fabrikalara tek tek uğrayıp, “siz ihaleye girmeyin, biz girip alacağız, işi size dağıtırız, kârı yarı yarıya kırışırız” diyormuş. Tahmin edin. Kim olabilir bu iktidar yakını ünlü firma?