İsmet Sezgin, siyasette bir anıttır.
1928 doğumlu olan ve 60 yıldır fiilen politikanın içinde bulunan Sezgin,
Başbakan Yardımcılığı,
Maliye Bakanlığı,
İçişleri Bakanlığı,
Milli Savunma Bakanlığı,
Gençlik ve Spor Bakanlığı,
Meclis Başkanlığı gibi hep üst düzey, çok önemli görevlerde bulunmuştur.
9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in en yakın çalışma arkadaşlarından biridir.
Gazeteci arkadaşım Ünal Uyguç’la birlikte Silivri’deki yazlık evinde ziyaret ettiğimiz İsmet Sezgin ile bir sohbet yaptık, Türkiye’nin durumlarını konuştuk.
Uzun sohbeti okurlarıma satır başlarıyla naklediyorum:
* * *
– 1950’lerden bu yana tüm siyasi olayların içindeyim. Ben Parlamento’da büyüdüm. Böyle bir dönem hiç olmadı.
– Bugün, yürütmeyi (hükümeti) ele geçiren güce bu yetmiyor, yasamayı da (Meclis’i) ele geçiriyor, bu da yetmiyor, yargıya el atıyor. Böylece yasama, yürütme, yargı bir adamın elinde oluyor. Adnan Menderes dönemi dahil böyle bir şey Türkiye’de hiç olmamıştı.
– Bugün Türkiye’de bir hukuk devleti yok, kanun devleti var. Kanun devletinde, özellikle son dönemde Kanun Hükmünde Kararnamelerle Meclis’i de devreden çıkardılar.
– Hukuk yerine guguk işlediği için ülke ikiye bölünmüş durumda. İktidar sahipleri “Benim yüzde 49-50 oyum var. Ne yapsam bana oy verirler. Ama öbür yüzde 50, ağzımla kuş tutsam bana oy vermez” diyor. Ne oluyor o zaman? O kesimle ilişiği kesiyor ve halkımız bölünüyor.
– PKK ile mücadele yürümüyor. Terör feci halde can yakıyor. Daha dün ikisi sivil, beşi polis 7 kişi katledildi. Ondan önce 8 askerimiz şehit oldu. Daha evvel 7 tane polis öldü. Oysa bizim zamanımızda bir polis öldüğü zaman soluğu Diyarbakır’da, Hakkâri’de alıyorduk. Bir şehit bile bizim için çok önemliydi. Bugün onlarca şehide aldırış edilmiyor!
– Stratejik derinlik diye bir lâf tutturdular. Sonunda herkesle kavgalı olduk. Bugün Türkiye Avrupa’da sevilmez hale geldi.
– Bunlar, ekonominin üretim, yatırım ve istihdamla birlikte ihracat olduğunu anlamadılar, “Biz borçla her şey hallederiz” yanılgısına düştüler. Borç nereye kadar bulunur ki? Ayrıca borcun yıkıcı-yakıcı faizleri ne olacak?
– FETO’yu bu iktidar palazlandırdı. Devlet, yapılmaması gereken bir şeyi yaptı, iktidarın gücüne tarikat gücünü eklemek istedi. Tarikat da “yardım ediyorum” bahanesiyle devlete sızıp kendi gücüne devletin gücünü ekledi. İşte böylece FETO olayı ortaya çıktı.
– Bunlar dinsel açıdan FETO’yu istedikleri şekilde kullandılar. FETO ile hepsinin arası iyiydi. Her Amerika’ya gidişlerinde FETO’nun elini öpüyorlardı.
– 17-21 Aralık yolsuzluk operasyonları bunların aralarını bozdu. Derken Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ) zamanı uygun bulup bir darbe girişimi yaparak iktidara el koymak istedi.
– Ben 27 Mayıs dahil 6 askeri darbeye tanık oldum. Böyle bir darbe girişimi hiç görmedim. FETÖ’cüler yıllardır hazırlanıyorlardı. “Tam zamanı, fırsattan istifade edelim” diye harekete geçtiler fakat… İhtilaller gece saat 21’de olmaz, gece 21’de kahvelerde Prafa oynanır.
– İktidar, Fethullah’ı alkışlıyordu. Şimdi “Yanılmışız, bizi aldattılar” filan diyorlar.
– Bir iktidar her hareketinde de yanılır mı? Bu kaçıncı yanılma, aldatılma?
– Şimdi “Allah bizi affetsin, millet bizi bağışlasın” dersen, Allah yücedir, ne yapacağını bilmem ama millet affetmez!
– Türkiye’de bir ayı aşkın süredir darbe girişimi konuşuluyor. Hayatın normale dönmesi gerekiyor da, iktidar bu durumdan daha fazla pay kapmak gibi bir arzuya, saplantıya kapılırsa durum hiç iyi olmaz.
– Bir ülkede her şey din esasına göre yapılınca, sonuç böyle oluyor.
– Bugün 100 bin civarında devlet memuru yok. 10 bin polis aranıyor. Bunlar nasıl alınacak? Adil mi olacak? Ehliyete, bilgiye, yeteneğe mi bakılacak, yoksa devlet kadroları işe yaramayan yandaşlarla mı doldurulacak? Yanlış yapmamaları lâzım!
– Bundan sonra ne olur? Erdoğan 15 Temmuz olayıyla puan kazandı. Ülkede bir birlik havası oluştu. Muhalefet partileri de bunları desteklediler. Bu devam eder mi?
– Ben diyorum ki, hiçbir siyasi lider durup dururken bir yere gelmez. Erdoğan sanırım aklını kullanıp bu havanın bozulmamasına çalışacaktır.
– Neden hâlâ Atatürk diyoruz, Mustafa Kemal diyoruz? Bize verdiği büyük şeyler var. Bağımsızlık gibi, vatan sevgisi gibi, dürüstlük, cumhuriyete bağlılık gibi… Biz bunlarla büyüdük, yetiştik.
– Türkiye’nin yapacağı en önemli şey, yıpranan ordusunu güçlendirmek olmalıdır. Orduya gözümüz gibi bakmamız lâzım.
– Türkiye’nin kalkınması, dünya toplumu üzerinde de saygınlığını yeniden kazanması şart. Her musibetten bir nasihat doğar, ders alınır. Umarım bu ders
alınmıştır!