2013 yılında “büyük ölçekli” 207 operasyon yapıldı. Bu sayı 2014’te sadece 5’te kaldı. Aynı dönemde müfettişler etkisizleştirildi, Sayıştay tam anlamıyla hükümetin kontrolü altına girdi. AKP’lilerin aleyhine olan operasyonu yapanlar “şucu-bucu” diye nitelendirilip “hükümete darbe” yapmaya kalkıştıkları gerekçesiyle suçlanır oldu. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Sayıştay’ın durumunu anlattı. Bu yapıdaki Sayıştay’dan yolsuzlukları ortaya çıkarmasını nasıl bekleyeceksiniz?
“Yolsuzluk var, devlet soyuluyor” diye ilgili makamlara başvuranlara ağır bedeller ödetiliyor. Devletten milyonlarca lira haksız kazanç elde edenlerle bu ülkede kim mücadele edecek? Açıkçası “yandaşsanız” size kimse dokunamaz, dokunmaya çalışanlar başlarına neler geleceğini, hangi bedeller ödetileceğini de çok iyi bilir.
DEVLET BÖYLE SOYULUYOR
Buna rağmen bazı insanlar soyguna, vurguna karşı şikayette bulunmaktan çekinmiyor. Hoş şikayet ediyorsunuz da bir şey mi oluyor? Evet, şikayet edenin başına çok şeyler getiriliyor ama şikayet edilen de yoluna devam ediyor. Bunun için size çarpıcı bir örnek vereceğim.
Bingöl’den geçen Murat Nehri üzerinde yap-işlet-devret yöntemiyle iki holding ortaklığıyla 4 HES barajı yapılıyor. Baraj gölü suları altında kalan mevcut demiryolunun güzergahını değiştirme giderlerinin Enerji Piyasası Kurulu Lisansı gereğince ruhsatı alan holdingler tarafından karşılanması gerekiyor. Ama öyle mi? İki holdingin yapması gereken iş, usulsüz bir şekilde devlete ödettirilen miktar: 1 milyar 650 milyon 570 bin lira. Eski para birimiyle 1 katrilyon 650 trilyon 570 milyon liralık kıyak yapılarak Devlet Demir Yolları Genel Müdürlüğü tarafından davetiye yöntemi ile HES barajlarını yapan, ürettiği elektriği satacak olan bu iki holdinge verildi.
Bununla; Enerji Piyasası Kurulu Lisansı by-pass edildi. Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğü’nün Palu-Genç-Muş demiryolu deplase ihalesi nasıl usulsüzse, Kamu İhale Kurumu’nun aynı firmaları defalarca davetiyeli ihaleye çağırması da usulsüzdür.
MİLLETİN “A”SINDAN SÖZ EDENLER
17-25 Aralık soruşturması sırasında o HES’leri yapan iki holdingin yetkilileri Hayrettin Özaltın ile Mehmet Cengiz’in telefon konuşmaları ortaya çıkmıştı. Bu konuşmanın “en heyecanlı” yeri Bingöl’deki demiryoluyla ilgiliydi. Bir hatırlatalım:
Hayrettin Özaltın: Abi bu demiryolu masraflarını ruhsat gereği bizim karşılamamız gerekirdi. Şimdi millete ne diyeceğiz?
Mehmet Cengiz: Millettin “a”sına koyacağız.
Aradan üç ay geçiyor. Atv-Sabah Grubu devri için para isteniyor. İki ortağın ortaya dökülen konuşmasında Mehmet Cengiz istenen para için “Veremem” diyor. Hayrettin Özaltın “Abi demiryolu işi var ya” deyince, Cengiz, “Haa, tamam anladım” diyor ve gereğini yerine de getiriyor. Konuşmaları ortaya döküldükten nice sonra Mehmet Cengiz düşündü, taşındı ve o sözlerine karşılık kendisini şöyle savundu:
“O cümlelere baktığımızda elbette çok da hoşuma giden şeyler değil. Bunu hazırlayan ön yargılı kişilerin bile fezlekede ‘rakip firmaları kast etmektedir’ dedikleri bir konuşmayı diğerine ekleyerek, millete yönelik bir hakaret olarak sunmaları şahsımı kamuoyu önünde itibarsızlaştırma, hedef gösterme faaliyetinin bir parçasıdır.”
SEN MİSİN SUÇ DUYURUSUNDA BULUNAN
Mustafa Kurban, CHP Bingöl İl Başkanı olarak yaşananlara isyan etti ve yolsuzluğu kamuoyuna açıkladı. Dönemin CHP Milletvekilleri Atilla Kart, Aykut Atıcı olup bitenleri TBMM’ye taşıdı. Bununla yetinmeyip Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundular.
Mustafa Kurban, hükümete yakınlığı ile bilinen iki dev holding hakkında suç duyurusunda bulunursa başına neler gelmez ki… “Meğer ben arı kovanına çomak sokmuşum. Devletin bütün kurumları harekete geçti. Üç yıldan beri yaşamım didik ediliyor” dedi ve başına gelenlerden bazılarını şöyle sıraladı:
– Maden arama ruhsatım Başbakanlık tarafından gerekçesiz iptal edildi.
Mahkemesi devam ediyor.
– Sosyal Güvenlik Kurumu müfettişleri 8 yıl önceye giderek, asılsız iddialarla 92 bin lira ceza yazdı. Mahkemesi devam ediyor.
– Milli Emlak Müdürlüğü, Bingöl’deki işyerimizin kirasını 10 kat birden artırdı. Mahkemesi devam ediyor.
– 30 işçinin çalıştığı, 20 yıllık işletmem Bingöl Valiliği ve Garnizon Komutanlığı’nın etik ve hukuki olmayan senaryoları ile kapatıldı. Soruşturma için giden savcılık elemanları, durumu yerinde görmek için gelen CHP milletvekilleri tesise sokulmadı. 2 milyon lira değerindeki işletmem viraneye çevrildi. Mahkeme süreci devam ediyor.
– Bingöl, devletin teşvikle yatırımcı aradığı, işsizliğin yoğun olduğu bir il olmasına karşın istihdam yaratan işletmem cezalandırılmam için kapatıldı.
Ülkenin “güçlüleri”yle uğraşmanın bedeli de ağır oluyor. Mustafa Kurban “Yılmadan hukuk mücadeleme devam ediyorum ve etmekte de kararlıyım” diyor. Sizin de bu mücadele adamının başına gelenlerini bilmenizi istedim.