Financial Times gazetesi, Türkiye’de son dönemde milliyetçilik duygularını istismar ederek yapılan dolandırıcılık olaylarının arttığını yazdı.
BBC’nin nakline göre gazetenin haberi, kalp ve iç hastalıkları profesörü Canan Karatay’ın yaşadığı dolandırıcılık olayının aktarımıyla başlıyor:”Teröristleri yakalamak için yardımınıza ihtiyacımız var. Bu, gizli bir operasyon… Kimseye söylemeyin, kocanıza bile…
“Canan Karatay, bu sözlerle hipnotize olduğunu söylüyor.
Nasıl kandırıldığı sorulduğunda Karatay şu cevabı veriyor: “Ben devlet için çalıştım, annem devlet için çalıştı. Devletin hiçbir zaman kötü bir şey yapmayacağını düşünerek beynimiz yıkandı. Ülkeye yardım ettiğimden çok emindim. Hiçbir soru sormadım. İtaat ettim.
“Gazete, 10 yıldan fazladır dolandırıcılıkla ilgili araştırma yapan ve bununla ilgili bir de kitap yazan emekli polis İsa Altun’la da görüşmüş.
Altun, “Türk çocukları küçük yaştan itibaren korkuyla yetiştirilir. Polis korkusu, asker korkusu, mahkeme korkusu, savcı korkusu… Mesele terörizm olduğundaysa herkesin bir şehit tanıdığı vardır ve bu onları duyarlı yapar. Bu, onların devlete yardım etmek istemelerine sebep olur” diyor.
Gazete, Türkiye’de son dönemde, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dahil siyasetçilerin destekçilerini daha fazla milliyetçiliğe yönelttiğini bunun da dolandırıcıların hareket etmesi için bereketli bir ortam yarattığını da yazdı.
***
Şimdi bu tür dolandırıcılık yöntemleri artık herkes tarafından biliniyor. Gerçi bir ceza hukukçusu bile aynı yöntemle kandırılabildi ama asıl büyük dolandırıcılığa pek kimse değinmiyor!
Meselâ, Cumhurbaşkanlığı seçiminde “Dindar Cumhurbaşkanı” sloganını kullanmak siyasi dolandırıcılık değil midir?Meselâ, AKP’nin hazırlamakta olduğu açıklanan “Yeni Anayasa”nın “Dindar Anayasa” olacağını iddia etmek, siyasi dolandırıcılık değil midir?
Türk Ceza Yasası, dolandırıcılık suçunu 157’nci maddesinde düzenlemiştir.
“Hileli davranışlarla bir kimseyi aldatıp, onun veya başkasının zararına olarak, kendisine veya başkasına bir yarar sağlayan kişiye bir yıldan beş yıla kadar hapis ve beş bin güne kadar adlî para cezası verilir.
” Eski ceza yasasındaki dolandırıcılık tanımı, “Bir kimsenin hulûs ve saffetinden istifade ederek” diye başlardı…
Seçim propagandalarının neredeyse yüzde 90’ı, hulûs ve saffetinden istifade ettikleri Türk halkını aldatmak üzerine kurulu değil midir?
Üstelik ceza yasasının 158’inci maddesi de “nitelikli dolandırıcılık” başlığı altında dolandırıcılık suçunun; “dinî inanç ve duyguların istismar edilmesi suretiyle, kişinin içinde bulunduğu tehlikeli durum veya zor şartlardan yararlanmak suretiyle, kişinin algılama yeteneğinin zayıflığından yararlanmak suretiyle” işlenmesi halinde artırılmasını da öngörüyor.
***
Diyeceksiniz ki halk sadece dini inanç ve duygularından mı yakalanıyor; milliyetçilik, ırkçılık, mezhepçilik ve ayrıca sosyal demokratlık, sosyalistlik, liberallik de siyasette dolandırıcılık vasıtası olarak kullanılmıyor mu?Kullanılmaz olur mu?
Bir gün her türlü milliyetçiliği ayaklarının altına alıyorlar, ertesi gün en büyük milliyetçi kesiliyorlar!
Veya milliyetçiliği parti politikası haline getiriyorlar ama bütün siyasi kararlarını, millî kimliğe savaş açan siyasi kadroyu desteklemek için alıyorlar.
“Atatürk’ün kurduğu parti”, sosyal demokratlık iddiasında bulunuyor ama kadrolarını, başka görüşlere sahip insanlardan oluşturuyor. Zaten Atatürk de sosyal demokrat değildi, karma ekonomi uygulayan bir Türk Milliyetçisi idi. Hatta insanlık tarihinin en ateşli milliyetçisiydi.
Siyasal İslam üzerinden referans aldığını söyleyenler ise anayasa değişikliği için referandum yaparken, “Alevi hâkimler gidecek, Müslüman hâkimler gelecek” diye propaganda yapıyor! Alevi hâkimleri birer birer istifaya mecbur ediyorlar, yerlerine cemaatçi hâkimleri getiriyorlar. Türk ordusuna operasyon yaparken onları kullanıyorlar, sonra da polisiyle, iş adamıyla, hâkimiyle, savcısıyla birlikte hepsini terör örgütü olarak ilan ediyorlar!
Bu kadar siyasi dolandırıcılığın yaşandığı bir ülke huzura kavuşur mu dostlar?
yeniçağ