Bu fotoğraflar cumartesi günü Diyarbakır Havaalanı’nda çekildi.
Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların da aralarında bulunduğu kalabalık bir heyetin, toplu açılış törenlerine katılmak üzere Diyarbakır’a gelmesi bekleniyordu.
İstanbul’dan gelen yandaş gazetecilerin uçağı, Diyarbakır Havaalanı’na daha önce inmişti.
Bu arkadaşlar ayrıcalıklı ya; Cumhurbaşkanı’nın uçağını, apronda beklemelerine izin verildi.
***
O sırada tören kıtası da Cumhurbaşkanı’nı karşılamak için kendisine ayrılan yeri almıştı.
Önce Akşam yazarı Kurtuluş Tayiz sonra da Sabah yazarı Melih Altınok, Erdoğan’ın askerleri selamlaması için işaretlenen yerde durarak akıllarınca “güçlerinin fotoğrafını” çektirdiler.
Bir başka yandaş gazetenin, Star’ın AKP’li yazarı Ahmet Kekeç de halının üzerinde onları seyretti.
***
Hem Altınok hem de Tayiz, çok matah bir şey yapmış gibi utanmadan bir de bu fotoğrafları sosyal medyadan takipçileriyle paylaştı.
Bu adamlardan Kurtuluş Tayiz, eski PKK’lı… Tam 13 yıl cezaevinde yatmış… Sonra Taraf’ta çalışmış ve askerlere kurulan kumpasın medya ayağında görev üstlenmiş…
Şimdi ise katıksız bir Erdoğancı!
***
Dedim ya güç onlarda…
Para onlarda…
Şöhret onlarda…
Tüm bunlar için kalemlerini sattılar!
“Gazeteci muhalif olmalıdır” ilkesini çöpe attılar.
İktidarın borazanı oldular.
Kendilerine verileni yazdılar, “yazma” denileni yazmadılar.
Padişahın eteğine sığınarak ve onun yanında gezerek sonunda kendilerini “padişah” sanmaya başladılar.
***
Şımardılar, kokuştular, vıcık vıcık oldular.
Askerimizin vatan uğruna şehit düştüğü bir dönemde Mehmetçikle dalga geçtiler.
Gelenekleri, görenekleri ayaklar altına aldılar.
Gerçek yüzlerini gösterdiler.
***
Bu adamlara gazeteci, yazar deniyor ya…
Lütfen artık bana ne gazeteci deyin; ne de yazar!
Peki; ne mi bunlar?
Ona siz karar verin!
NE OLDU?
Yalçın Küçükbaş, Sinoplu bir işadamı… 2004 yılında, babası Necdet Küçükbaş’ın adına okul yapılması için Sinop Valiliği emrine 500 bin lira bağışlamış…
Aradan iki yıl geçmesine rağmen okul yapımı için en ufak bir ilerleme kaydedilmeyince, yeni Sinop Valisi Yasemin Özata Çetinkaya’dan randevu talep etmiş… Amacı, bağışladığı paranın ne olduğunu öğrenmekmiş…
Ancak Vali Hanım’dan randevu yerine “çok yoğun olduğu için kendisiyle görüşemeyeceği” haberi gelmiş…
***
Devlete bakın devlete!
Parayı alırken kimsenin vakit sorunu yok…
Ancak iş, bağışçıya hesap vermeye gelince, “Vali Hanım çok yoğun!”
Uzun söze gerek yok Vali Hanım…
O paraya ne oldu?
İki yıldır, nerelerde kullanıldı?
GÜNÜN SORUSU
Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile çay toplama ve ahilik törenlerine katılmasının eleştirilmesine kızmış… Özetle, “Ne var bunda?” demiş… Sorum kendisine:
Yanında eğilip büküldüğünüz kişi, aralarında benim de olduğum 2 bin 500 kişiyle mahkemelik… Büyük bir olasılıkla bu davalarda son sözü sizin başkanı olduğunuz kurum söyleyecek. Bu davalarda taraflı davranmayacağınıza nasıl inanacağız?
ÖRGÜTÜN DİĞER YARISI!
Polis Fethullah Gülen Terör Örgütü’ne yönelik operasyonlarını dün de sürdürdü. Örgütün finans yapılanmasında görev aldıkları öne sürülen yaklaşık 60 kişi gözaltına alındı.
Bunların arasında Bank Asya Genel Müdürü Ahmet Beyaz da var…
***
Oysa aynı Bank Asya, daha üç dört yıl öncesine kadar iktidardan inanılmaz ayrıcalıklar görüyordu.
Kamu bankaları kadar korunup kollanıyor, Boğaziçi Köprüsü’ndeki Ziraat Bankası Şubesi’nin karşısına şube açıp KGS satmasına bile izin veriliyordu.
Başka hiçbir özel bankanın rüyasında bile göremeyeceği ayrıcalıklar, Bank Asya’nın önüne kırmızı halı gibi seriliyordu.
***
Şimdi…
Madem Bank Asya’nın Genel Müdürü “terör örgütünün finans ayağını yönetmek” suçundan içeri atılıyor; o zaman bu bankaya “sonsuz ayrıcalıklar” tanıyan dönemin bakanlarının, hatta başbakanının da hesap vermesi…
Onların da bu soruşturmaya dahil edilip, Bank Asya’daki bütün kişisel hesap hareketlerinin dökülmesi gerekmez mi?
***
Gerekir elbette…
Ama göreceksiniz ne savcı, ne de polis bunu yapacak!
Kimse bunlara, “Size Köprü’de bile şube açma, ayrıcalığını kim verdi? Bunun karşılığında kime, ne kadar rüşvet verdiniz?” demeyecek!
***
Haaaa…
Bir gün bu sorular da sorulacak! Bu kirli çarkın “diğer elemanları” da kollarından tutulduğu gibi içeri atılacak…
Buna adım gibi eminim!
Yeter ki hayatın ipine sıkı sıkı sarılalım ve sırf o günleri görmek için yaşamayı becerelim!
156+322!
Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Adil Üstünakı’da:
“Abdullah Bey…
Eski Başbakan Ahmet Davutoğlu kadar olamadınız. O bile kendisine sorulan soruya anında cevap verdi. Siz 500 gündür cevap veremediniz. Lütfen cevap verin! Siz de kurtulun biz de… Sanki ahret suali gibi; amma da uzattınız!”
GÜNÜN İSYANI
Bugünün isyanı öğretmen S.D.’den “Türkiye’de kaliteli öğretmen sorunu var” diye yeni Milli Eğitim Bakanı İsmet Yılmaz’a:
Öğretmenlik ve eğitim konularında mesleki eğitim ve uzmanlık düzeyiniz nedir de kalitesizliğimize karar verdiniz? Ayrıca; memlekette Köy Enstitüleri vardı da biz mi okumayarak kalitesiz kaldık?
Aydınlık