Bu iddianın doğru çıkmaması için dua ediyorum;
İnşallah…
Dilerim ki…
Umarım ki…
Birileri çıkar ve bizi, beş gün önce Hakkari’de askeri aracın geçişi sırasında PKK’lılar tarafından döşenen EYP’nin patlatılması sonucu yaralanan Yüzbaşı Özgür Özekin’in, iddia edildiği gibi “GATA’nın sivilleştirilmesi”ne bağlı tecrübesizlik, belki ihmal, kriz yönetememe sonucu şehit olmadığına ikna eder!
***
Biri çıkar ve umarım, -zararı, tahribatı en üst düzeye çıkarabilmek için envai çeşit delici, yakıcı, parçalayıcı materyal kullanılan- el yapımı patlayıcıyla yaralanan bir askerin tam üç gün boyunca Hakkari Devlet Hastanesi’nde “bekletildiği” sırada, ihtiyacı olan müdahale ve tedaviden mahrum bırakılmadığını kanıtlayabilir!
Biri çıkar ve umarım, şehidimizin, niçin -hiç değilse- Diyarbakır Asker Hastanesi’ne kaldırılmadığına dair akla-mantığa-vicdana sığan bir açıklama yapabilir!
Biri çıkar ve umarım, şehidimizin, ne diye bir ambulans uçak veya helikopterle sevkinin sağlanamadığını izah edebilir;
O denli mi pilotsuz kaldı bu ordu?
Biri çıkar ve sorumlu sivil doktorun “harp yarası” konusunda, askeri doktorlar gibi inisiyatif kullanabilmesini sağlayacak uzmanlıktan, tecrübeden yoksun olmasıyla hiç ilgisi olmadığını ispatlayabilir umarım bu “son”un.
Aksi halde sormak “farz(!)”dır bize:
Paranoyalarınız kadar kıymeti yok mu bu çocukların hayatlarının?
“Tüyü bitmeden” içinde sizin de, en eğitimli-tecrübeli güvenlik personeline bile emanet etmekten imtina ettiğiniz ailelerinizin de, evlerinizin de, servetlerinizin de, mevkilerinizin de bulunduğu koca bir “vatan”ı korumakla görevlendirdiğiniz bu çocuklarının canı, “bir anlık öfke”yle aldığınız kararlara feda edilebilecek kadar kıymetsiz mi?
Yerden mi bitti bu çocuklar?
Kökleri yok mu; onlar ölünce ölen anaları, babaları, yıkılan yuvaları, öksüz kalanları, gözü yaşlı bıraktıkları yok mu?
Çarpan etkisi böyle ağır bir ölüm, koyun üst üste bin ölüm, yüz bin ölüm gün gelir sizi de, bizi de çarpmaz mı?
***
Topyekûn altında daha fazla ezilmeden; kalleşliğin eşiğinde namusunuzun, namusumuzun nöbetini tutan binlerce evladın hatırına gelin GATA’yı TSK’ya, ehil ellere iade edin!
*****
Yazık…
—–
Türkiye Cumhuriyeti’nin “hukuk devleti” niteliğini sahiden de koruyor ve işletebiliyor olsaydık, eşini 28 tane trafik cezası almış, alkollü araç kullandığı için ehliyetine el konulmuş alkollü bir sürücünün “cinayeti”ne kurban vermiş bir polis eşi, ilk andan itibaren “şikayetimizden vazgeçmeyeceğiz” dediği davadan “vazgeçmek” zorunda kalır mıydı?
Adaletin tecelli edeceğine azıcık inanabilseydi; uğradığı muhtemel tacizler, tehditler yıldırır mıydı?
Evet ise başka yazık…
Hayır ise başka yazık…
İçler acısı.
*****
Yaşlılık hakkı
——
Temel hak ve hürriyetlerin gaspı “olağan hal” olunca “herkesin sağlıklı, aktif hayatın içinde, yalnızlaşmadan, yoksullaşmadan, yoksunlaşmadan, ayrımcılık ve suistimale uğramadan, bedensel ve zihinsel değişime cevap verecek tıbbi, sosyal, psikolojik, ekonomik, hukuki ihtiyaçları karşılanarak, onurlu bir şekilde yaşlanma hakkı”nı savunmak üzere teşkilatlanan insanların olduğunu görmek “olağanüstü” geliyor…
-Benim eksiğimdir herhalde- ilk defa adını duydum 65+ Yaşlı Hakları Derneği’nin.
Yaşlılığa dair derneğin sırladığım hedefleriyle uyumlu Kısa Film ve Kamu Spotu yarışması düzenlemişler; amatör-profesyonel herkesin katılıma açık.
İlgilenenler için son başvuru tarihi: 21Ekim 2016
Başvuru adresi: www.yaslihaklaridernegi.org http://www.yaslihaklaridernegi.org/
*****
Çok acayip…
—-
Kelle alan sızıntı sonrası aklımda kalan deli soru: Hadi siyasetti, menfaatti -o da pek yakışıksız ama- personelini çekiştirmeyi anladık da insan mensup olduğu aileyi, o ailenin kadınlarını elin adamına şikayet eder mi yahu?
*****
CHP’nin eski Parti Meclisi üyesi, İl Başkanıydı; dün karşımıza “aşiret sözcüsü” olarak çıktı. Feodal yapıyla al takke ver külah iktidar pazarlığı bir “klişe” olarak hep “sağ partiler”e mal edilir ya… Kapak olsun; sağı solu yok hepiniz oradaydınız, memleketin haline bakınca hâlâ da hepiniz oradasınız!
yeniçağ