Önce…
Kimi hatırlatmalar yapmam lazım:.
Çünkü, Ali İsmail Korkmaz’ı öldüren eli sopalı fırıncılar nasıl tahliye oluyor; tam anlaşılamıyor.
Tarih: 27 Şubat 1951.
Yer: Kırşehir.
Dinciler sopalarla Atatürk heykeline saldırıp parçaladılar.
Tarih: 22 Kasım 1952.
Yer: Malatya.
Dinciler gazeteci Ahmet Emin Yalman’a saldırıp ağır yaraladılar.
Tarih: 22 Temmuz 1968.
Yer: Konya.
Dinciler; öğretmenler lokalini, Konya gazetesini ve iki kitabevini tahrip etti.
İçişleri Bakanı Faruk Sükan, “aşırı solun son günlerde giriştiği tahrik ve anarşi hareketlerinin Konya’daki olaylarda rolü olduğu kanaatindeyim” dedi.
Tarih: 14 Şubat 1969.
Yer: İstanbul.
ABD Deniz Kuvvetleri’ne bağlı 6. Filo’nun gelişini protesto eden devrimci gençlere dinciler saldırdı. Duran Aydoğdu ve Turgut Aytaç adlı iki genci öldürdü. 204 kişiyi yaraladılar.
Tarih: 3 Mayıs 1969.
Yer: Ankara.
Dinciler, Yargıtay Başkanı İmran Öktem’in cenaze kortejine, “Allahsızın cenaze namazı kılınmaz” diye saldırdı.
Tarih: 9 Temmuz 1969.
Yer: Kayseri.
Dinciler, “öğretmenler camileri bombalıyor” diye Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) genel kurulunu bastı. Öğretmenler, Orduevi’ne sığındı. Saldırganlar içki içilen otelleri, lokantaları bastı. Çırılçıplak soyduklarıkadınları yerlerde sürükledi. Olaylar altı saat sürdü. 21 kişi yaralandı.
Tarih: 17 Temmuz 1978.
Yer: Adıyaman.
Dinciler, “Nemrut’un çirkin zihniyeti hortlatılmak isteniyor” diyerek Nemrut Dağı’nda bulunan dünya tarihi mirası eserler için yapılan Nemrut Festivali katılımcılarına saldırdı.
Uzatmama gerek var mı?..
Kahramanmaraş, Sivas, Çorum olaylarını yazmaya gerek var mı?
Altı aylık bebekleri öldürmelerini, kadınları memelerini keserek katletmelerini, “İslam’a uygun” diye kol ve bacakların çapraz kesmelerini vb. anımsatmama gerek var mı?
Bitmedi.
Dinci saldırılar 12 Eylül 1980 askeri darbesinden sonra daha da arttı…
Şirin Tekin
Tarih: 11 Temmuz 1985.
Yer: Uşak.
Banaz ilçesinin Kızılcasöğüt Ortaokulu öğretmeni Ramazan Koca, “derslerinde Darvin’in evrim teorisini öğretiyor” diye dincilerin saldırısına uğradı. Banaz Kaymakamı suçluyu buldu; öğretmene maaş cezası verdi!
Tarih: 17 Ocak 1987.
Yer: Ankara.
Dinciler, “bacılarımız örtünmeyecek ise metresleriniz de süslenmeyecek” diye Bahçelievler’deki parfümeri mağazalarına saldırdı.
Tarih: 1 Şubat 1987.
Yer: Yalova.
İslami yaşama aykırı hareket ettiği için taksi şoförü Zafer Toplu ciğerleri sökülerek öldürüldü.
Tarih: 3 Mayıs 1987.
Van 100. Yıl Üniversitesi öğrencisi 17 yaşındaki Şirin Tekin kahvede çay içerken, dinciler tarafından “oruç tutmuyor” diye dövülerek öldürüldü.
Tarih: 14 Mart 1989.
Yer: İstanbul.
Laiklik yanlısı vaazları nedeniyle ölüm tehditleri alan Seyitömer Camii imamı Kazım Üstün sabah ezanı okuduktan sonra pusuya düşürülerek öldürüldü.
Tarih: 9 Kasım 1989.
Dinciler, İTÜ’yü basarak türbanlı öğrencileri derse almayan öğretim üyelerini dövdü.
Tarih: 18 Haziran 1990.
Yer: Ankara.
Tarikatlar-dinci örgütler arasındaki “hac kontenjanı” tartışmaları Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Necatibey Caddesi’ndeki yayınevine bomba atılmasına kadar uzadı.
Yani, hep sopa kullanmadılar; yeri geldi silah ve bomba da kullandılar.
Muammer Aksoy, Çetin Emeç, Turan Dursun, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı’nın kimler tarafından katledildiğini biliyorsunuz.
Sivas Madımak Oteli’nde çoğunluğu genç kızları oluşturduğu 35 kişinin kimler tarafından yakıldığını biliyorsunuz.
Hizbullah cinayetlerini; cesetleri oturdukları evlerin bodrumuna gömdükleriniunutmuş olamazsınız!
Diyeceksiniz ki… Bunları niye anımsatıyorsunuz?
Üç fırıncı
Ali İsmail Korkmaz…
Eskişehir Anadolu Üniversitesi Eğitim Fakültesi İngilizce Öğretmenliği Bölümü 1. Sınıf öğrencisiydi. Daha 19 yaşındaydı.
Eskişehir’de Taksim Gezi Parkı’na destek yürüyüşüne katıldığı için eli sopalı dinciler tarafından katledildi.
Açılan dava, üstü örtülerek sürdürüldü/sürdürülüyor.
Önceki gün eli sopalı üç fırıncı tahliye edildi.
Şaşırtıcı mı? Değil.
İşte yukarıda tarih, yer ve olayları bu nedenle yazdım.
Dincilerin elindeki o sopa; yıllardır Ali İsmail Korkmaz gibi nice gencecik insanımızı katletti.
Soğuk Savaş’tan itibaren “komünizmin panzehiri” görülen dincilik, bizim topraklarda devlet tarafından hep korundu. Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, “polislerimiz yapmamıştır, bunlar birbirlerini dövmüşlerdir ve polisin üzerine atmışlardır” demedi mi?
Bu sözler yeni değil….
Evet, bu ülkede cinayetlerin üstü hep örtülmektedir. Döverek öldürdükleri gazeteci Metin Göktepe için de “duvardan düştü” demişlerdi!
Bu ülkede devlet hep saldırganlardan yana tavır alır. Yıllar geçer. Bu hiç değişmez.
Bu topraklarda hep ölen suçludur.
Bu nedenle… Ali İsmail Korkmaz’a son tekmeyi atan sanık polis Mevlüt Saldoğan’ın tekme attığı ayağı için “sağ ayak bileğinde çatlak” iddiasıyla rapor alır, şikayetçi olur!
Ne bu katillerde, ne de bunların koruyucularında utanma duygusu vardır!
Bu yıllardır böyledir…
Biz o sopayı ve koruyucularını iyi tanırız.