Mustafa Kemal Üniversitesi’nde okurken saldırısına uğradığı bölücü grupla girdiği kavgadan dolayı 52 ay hapse mahkum edilen ülkü ocaklı Oğuzhan Dağ’ın durumunu, üniversitedeki hocalarının bildirdiği şekliyle Cumartesi günü aktarmıştım.
Yakınlarının “siyasi” olduğunu iddia ettiği mahkumiyet kararı kesinleşmiş olmasına rağmen, “bir umut”, avukat Mustafa V. Güldoğan, Oğuzhan’ın irtibat bilgilerini istedi. Mümkün olabilirse kararı bozmayı ve yeni bir hukuk mücadelesi başlatmayı deneyecek.
Oğuzhan hakikaten de açılım günlerinde siyasi bir bedel ödemek üzere bu duruma düşürüldüyse, “çözüm” dedikleri musibetin hazır “buzdolabında” olduğu şu günlerde, dedim ya “bir umut”…
Dün bir de e-posta aldım Oğuzhan’a dair.
MHP Hatay Milletvekili Mehmet B. Ahrazoğlu; “Kardeşimize olayın başından bu yana sahip çıkılmış ancak hukuk, ülkücü-milliyetçi kesime nasıl bakıyorsa bu kardeşimize de öyle bakmıştır. Sizin de ifade ettiğiniz gibi birilerini memnun etme adına kardeşimiz ceza almıştır” dediği e-postasında, cezaevine girdiği sırada 5 aylık evli olan Oğuzhan’ın genç eşinin de TBMM’de kendisi ile birlikte çalıştığını haber verdi.
Vuslat dışında dermanı yoktur genç çiftin elbet ama yalnız bırakılmadıklarını bilmek de teselli…
Aktardım ki kimseye haksızlık yapmış olmayalım…
*
Türkiye’ye tampon tehdit
Balyoz mağduru emekli Jandarma Kurmay Albay Hanifi Yıldırım aylardır tartışılan “tampon bölge”nin Dicle ve Fırat’ı da kapsama ihtimaline dikkat çekiyor:
“Büyük Ortadoğu Projesi (BOP)’nin amaçlarından biri de ülkemizin parçalanması ve bölge Kürdistan devletinin kurulması projesidir. Bu planın gerçekleşmesi için Irak parçalandı, Suriye bitmek üzere, nihayetinde ülkemizin parçalanması ve haritanın oluşturulmasıdır.
Hükümet tarafından başlatılan barış süreci, terörle mücadeleyi güvenlik boyutundan çıkartmış PKK terör örgütünü “Terorist” kimliğinden çıkartarak “Milis gücü” konumuna getirmiştir. Nitekim bu statüsünü güçlendirmek için uydurulan IŞİD terör örgütüne karşı savaştırılmakta ve uluslararası kimlik kazandırılmaya çalışılmaktadır. Dolayısıyla PKK terör örgütü elebaşlarının istek ve talepleri Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nce dikkate alınabilir bir statüye kavuşturulacaktır. Buna paralel olarak son günlerdeki artan terör ve şehir olaylarını, PKK’nın PYD ile birlikte IŞİD’le çatışmasını birlikte değerlendirmeliyiz.
BOP planının uygulanması için BDP veya herhangi bir sivil toplum kuruluşu(STK), bölgede artan terör ve şehir olaylarını gerekçe göstererek önümüzdeki günlerde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nden can güvenliği tedbiri alınmasını talep edebilir ve bölgede tampon oluşturulmasını isteyebilir ve BM Güvenlik Konseyi’nin 67 sayılı kararı buna emsal gösterilebilir. Bugün ülkemizde konuşlandırılan Patriot füzeleri ile tezkereyle birlikte ülkemize gelecek olan NATO güçlerinin de belki de sırf bu amaç için tezgâhlanan bir oyun olarak düşünebiliriz…”
*
Özür…
“Güzel insanlar” rumuzuyla yazan okurumuz “bütün Müslümanlardan özür dilemeye” çağırıyor AKP’yi.
Neden mi?
“Siyasallaştırarak; toplumu dinden de, camiden de soğuttukları için…”
*
Yaşayan ozanlardan Atatürk şiirleri
UTKU Toplumsal Dayanışma ve Eğitim Derneği’nin, 23 Nisan’a yetiştirmek istedikleri “Yaşayan Ozanların Atatürk Şiirleri Seçkisi” için çağrısı var:
“Bu seçkide yer alması istenen yapıtların, sahiplerince en geç 25 Mart’a kadar, ulukayin@gmail.com’a gönderilmeleri gerekmektedir. Seçkide 50 şiir yer alacaktır. Ayrıntılı bilgi için: Ahmet Gencal – 0535 262 38 17”
*
Olmayınca olmuyor
Erzincan Üzümlü’den M.T. (Kendisi adını sanını, adresini, telefonunu açık açık yazmış ama devlet memuru olduğundan ben ifşa etmek istemedim), “dertleşmek” istemiş. Yazdıklarının muhatabı bizden ziyade MHP Genel Başkanı. Tamamını aktarma şansımız olmasa da derdi anlaşılacak kadarını paylaşalım uzunca mektubunun; üzerimizde borç kalmasın:
“Seçim zamanlarında memurluğumuza bakmadan, MHP’ye bir oy fazla kazandırmak için ailece kapı kapı dolaşıyoruz. Sonra da diğer partiler ayakta, devlet imkanlarıyla kazandıkları seçimleri kutlarken perdelerimizi kapatıp gözyaşı döküyoruz.
Siz, ideal devlet adamısınız. Doğruluk ve ideallerinizle geleceğe ışık tutuyorsunuz… Bir devlet sevdalısı olan şahsınızın düşüncelerine saygı duyuyoruz… Biz, sizi anlıyoruz ama vatandaş anlamadıktan sonra bütün çaba boşuna. Olmayınca olmuyor işte. Israr etmek fayda etmiyor.
Biz her seçim akşamı üzülmeye alıştık. Ama 20 yaşındaki üniversite öğrencisi oğlumun her seçim dönemi gece gündüz koşturup, kanı beş kuruş etmeyenlerin sataşmalarıyla mücadele ettikten sonra her seçim akşamı odasına kapanıp ağlamasına artık bir baba olarak benim yüreğim dayanmıyor. Eminim kimsenin de dayanmaz.
Gelin, zorlamayın, şu hareketin önünü açın. Belki hayırlı olur. Olmazsa, siz yine başımızın tacısınız…”
*
‘Terörle bir yere varılamaz’dan 14 Madde’ye
Ankara’dan İbrahim Dumanay, “terörle bir yere varılmaz mıydı” diye soruyor:
“(…) Devleti temsil edenler “Kürt sorunu vardır”, “Kürt sorunu yoktur”, “bu bir terör sorunudur”, “dış güçler”, “iç mihraklar”, “düz ovada siyaset” gibi birbirine zıt söylemlerle olayın adını koymakta bile zorlanırken, 30 yıl boyunca değişmeyen tek şey dört kelimelik bir cümleydi: “Terörle bir yere varılamaz!…”
(…) Milyonlarca kez “Şehitler ölmez, vatan bölünmez” diye bağrıldı.
(…) Ateş hep düştüğü yeri yaktı, onbinlerce çocuk yetim kaldı, binlerce annenin yüreğine ateş düştü, binlerce baba, kardeş gözyaşlarını içlerine akıttılar. Söyleyecek sözleri çoktu ama her defasında yalnızca o iki kelimeyi söyleyip, bağırlarına taş bastılar: “Vatan sağolsun!”
(…)Tabii bu arada, konsept de değişti. Arazi çatışmaları, yerini sokak çatışmalarına bıraktı.
Terör örgütünün ve yan kuruluşlarının hedefi konuyu uluslararası platforma taşımak. Bölücü partinin başkanı, hem ABD, hem de Rusya’ya gitti. Irak ve Suriye’nin kuzey bölgelerindeki durum her gün değişiyor. (…) Dış politikamızı artık “monşerler” denilerek değersizleştirilmeye çalışılan o kıymetli ve tecrübeli diplomatlarımız çizmiyor. Liyakatten ziyade partili ve akraba olma özellikleri öne çıkan, uluslararası ilişkileri ahbap-çavuş ilişkisi sanan bir takım insanlarla çizmeye çalışmanın da beyhude olduğu ortada…
“Terörle bir yere varılamaz” diye diye bugüne geldik. Ne yazık ki “varıldı.” Yıllarca siyasetin ve devletin yaptığı, yapamadığı, yapmadığı her şey “bir yere varmak isteyenlerin” ekmeğine yağ sürdü. Nihayetinde geldiğimiz nokta bir çetenin, devlete isyanının son hedefine varmak için “iç savaştan önce” attığı son adımdır.”
yeniçağ