NERDE KALMIŞTIK….?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
OLMADI “ŞAHİN”BEY…
SİZE HİÇ YAKIŞMADI…
Yine bir bayram arefesinde…
Yine mahsun çocuklar…
Mahsun ve çaresiz, gözü yaşlı eşler…
Veeee…
“Sendikal mücadelede, hak aramak için Türk Metal’i seçtiler” diye…
Kardemir yöneticileri tarafından yanlı ve taraflı davranıldığı, mahkeme kararları ile sabit olan…
İş akidleri fesh edilip, kapı dışarı edilen…
İşsiz, güçsüz…
Parasız, pulsuz…
Dar, naçar bırakılan…
Aylardır, kıvır kıvır kıvrandırılan…
Sadece emeğinin ve ekmeğinin mücadelesini yapan işçiler…
Çare arıyorlar…
Türk adaletinin, her zaman olduğu gibi…
Haklının ve mazlumun yanında yer alması sonucu…
Mahkemeler…
Bu haksız ve insafsız uygulamaya son noktayı koydu…
Ve işe iadeleri hüküm altına aldı…
“Karabük’ün Sesi Gazetesi” 9 sutuna manşetten uzun uzun yazmıştı…
28 Ekim 2011 Cuma günkü nüshasında…
Anlatmıştı…
Ben bilinenleri tekrar etmeyeceğim…
Ammaaaa…
“Mehmet Ali Bey”imizin sessizliğini de dile getireceğim…
Hey gidi “Mehmet Ali Bey”imiz hey…
Hey, hey de hey, hey…
“Mehmet Ali Bey”imizde tık yok, tık….
“MAHKEME KARARINI GÖRMEDEN BİR ŞEY YAPAMAYIZ”…
“KARARI BİR GÖRELİM, YARDIMCI OLURUZ”…
Demişti “Mehmet Ali Bey”imiz…
Seçim atmosferinde…
TBMM Başkanı olarak, kendisini ziyaret eden işçilere…
“Bir parmak bal çalmak”özdeğişine uygun bir şekilde…
Yolu, yordamı göstermişti…
Bazı “ÇANAKÇILAR” da Vekil-Azam’ımızla sözde görüşmeler yapmış…
İşin olacağından dem vurarak…
Yumuşak, yumuşak “YUMOŞ”culuk oynamışlardı…
Hey gidi “ÇANAKÇILAR”hey…
Tarih, nelere gadir olacak göreceksiniz…
“Mehmet Ali Bey”imiz ne yapabilir…?
Hiç bir şey…
Hiç bir şey yapamaz…
Yapmaz…
Biz düşüncelerimizi açık, açık söylüyoruz…
“Mehmet Ali Bey”imiz yapsaydı bir şeyler…
Kardemir’den kapı dışarı edilen işçilerin…
İş akidleri fesh edilebilir miydi…?
O zamanlar…
“Mehmet Ali Bey”imiz…
Koskoca Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı idi…
“0001”numaralı makam otomofili onun altında idi…
Korumalar onar, yirmişer…
Kara gözlüklü atmacalar gibi, yanında,yöresinde idi…
Başkanlık zamanlarında…
Sözlerinin bazıları, gökte uçarken…
Diğer bazı sözleri, bin “yerde” idi…
“Durdurun bu haksızlığı, kepazeliği”…
“Kaldırın bu hukuksuzluğu, adaletsizliği”diyemez miydi…?
Kendisi, bazıları gibi, tecrübesiz bir taşra avukatı değildi ya…
Türkiye’mizin en güzide şehri, İstanbul avukatı idi…
Kanunun, nizamın, anayasanın, babayasanın ne olduğunu bilmezmiydi…?
Biliyordu ki…
Sonun da, Anayasa UZLATIRMA KURULU’nda ÜYELİĞE kadar geldi…
Herşeyi bilir idi…
Uçan kuşu…
En tepelere zıplayan “CEYLAN”ın…
Nasıl olup bir çırpıda zıplayıp, birden bire Karabük’ün tekrar tepesine oturduğunu…
Herşeyi, ama her şeyi bilen bir “Mehmet Ali Bey”imiz…
Neyin kar…
Neyin zarar getireceğini, bilmez miydi…?
Ammaaa…
“Himmete muhtaç dede”…
“Başkasına nasıl himmet ede”…
Özdeğişi doğrultusunda…
Mevcut duruma kadar geldi…
Olmadı, “Şahin Bey”olmadı…
Size hiç yakışmadı…
Bu mubarek Kurban Bayramında “intikama” kurban edilen, garip gureba, fakir fukara işçiler, sizden ve verilmiş sözlerinizden çok şey umut ettiler…
Ammaaaaa…
Olmadı…
Koskoca İstanbul Millet Vekilimiz “Mehmet Ali Bey”imiz…
Başbakan Yardımcılığı yaptı…
Spordan sorumlu idi…
Karabük’te topu hep “tac”a attı…
Ovacık’a bir kompleks yapıldı…
Şimdi ne işe yarar o kompleks, bilen var mı…?
Bir mafil Adalet Bakanı oldu…
Karabük’e yine su yoktu, su…
Gece geldi “Ekincik”köyüne…
Baba ocağında yattı…
Sabah kalktı çekti, gitti…
Giderkene hep bağrımızı açtık…
Hatta…
Bir seferinde de…
“Pencereden bakan Ana” resmi ile Ankara’ya uğurladık…
Sonra, kurtarıcı olarak Antalya’ya gönderildi…
Türkiye Büyük Millet Meclisine “Başkan” oldu…
Antalya’yı kurtardı mı…?
Antalya mı ondan kurtulmak istedi…?
O pek belli değil…
Son deminde, son perde…
Karabük’e yollandı..???
Bunları daha önce de yazdık…
Yollar tutuldu…
Caddeler kapatıldı…
Kara, kara gözlüklü korumalar…
“0001”pilakalı otomofil…
Bir aveyla, bir vaveyla…
Bir kıyamet, bir havalar…
Binmişiz saltanat kayığı gibi bir alamete…
Gidiyoruz kıyamete…
“Büyük kurtarıcımız, yüce insan, Mehmet Ali Beyimiz”…
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanımız”…
Ardında yine kameralar…
Yine “CEKETLER”…
“KUMBARALAR”…
“TUMBARALAR”…
“BAZI YALAKLAR”…
Hep yalnışa götüren, salaklar…
Sonuç…
Başkanlık elden uçup, gitti…
Zevahiri kurtarmak için, biraz “Genel Başkan Yardımcılığına getirilecek” senaryosu üflendi piyasaya…
O da “No Frost”da beklemeye alındı, umut dünyasında…
Şimdilik sadece ANAYASA UZLAŞTIRMA KURULU ÜYELİĞİ”ile yetinildi…
Neden…
Hep hata ettiricilerden…
Hep yanında yöresinde bulunan sözde“akıldanelerden”..
Sayın Başbakan’ın bir “bildiği” varmıdır ki…?
Ne dersiniz…?
Sayın Başbakan’ın da bildiği bazı şeyler vardır, her halde…
Biz öyle zannediyoruz…
Televizyonu seyrediyorum…
Yerel bir televizyon kanalını…
Bir “MUHTEREM” mikrofonu dayamış “Mehmet Ali Bey”imizin burnuna doğru…
Sözde röportaj yapıyor…
Karabük’ün en tepesine zıplayan”CEYLAN”dedik ya az evvel…
Onu boşuna demedik, elbette…
“MEHMET CEYLAN”…
Karabük’ün iki dönem Millet Vekilliğini yapmış…
Bizim de epeyce lafımızı, sinesine çekmiş…
Bir sebepten ötürü yüreğimi dağlayan Rahmetli Babasını, Rahmetli Babama benzettiğim…
Eski mebbusumuz…
Vekillikten düşünce…
Yanını yöresini boşaltan…
Başka sulara yelken açan…
Bir sürü…
İki yüzlü, menfaatçı madrabaza karşın…
Dosta düşmana göstere, göstere…
Hatta ayaklarına çelme takılmak istene istene..
Engellemeler yapılmaya kalkılmasına rağmen…
Çalışmış, çabalamış, gayret göstermiş…
Zıplayan “CEYLAN”misali…
Yatırımlar Bakanlıği, Bakan Yardımcılığına getirilmiş…
Karabüklü bir Bakan yardımcımız olmuş…
Gayretli bir adam…
Bir çelebi…
Bu demektir ki…
Karabük’ten başkaca bir siyasiye, siyaseten bir başka görev verilmeyecek…
Verilmesi de çok uzak bir ihtimal…
Bundan sonra da Karabük MEHMET CEYLAN’dan sorulacak…
MEHMET CEYLAN demek ki umut vaad eden…
Gelecekte de iyi bir bakanlığa hazırlatıldığını zannettiğim bir adam…
Mikrofonu uzatan…
“MUHTEREM” mealen soruyor…
“Mehmet Ali Bey, Mehmet CEYLAN’ın bakan yardımcısı olması için neler yaptınız”…?
“Mehmet’in Bakan yardımcısı olması için Başbakan’la konuştum, Bakan arkadaşa söyledim, Mehmet’e Bakan yardımcılığını verin dedim”diyor…
Buna benzer laflarla ve küçümseyen tavırlarla cevap veriyor…
Mehmet Ali Bey’imiz……
Bu lafları duyduğumda ayağımın altından topraklar kaydı…
Kaynar sular kafamdan aşağıya döküldü…
Bu lafların…
“Başbakan Yardımcılığı yapmış”…
“Adalet Bakanlığı yapmış”…
“En önemlisi”…
“Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı yapmış”…
“Devlet adamlığı makamına oturmuş bir şahsın
söyleyeceği laflar” olamayacağını düşündüm…
“KURULUŞ” filmindeki bir replik aklıma geldi…
Cennet Mekan Osman Gazi…
OSMANLI BEYLİĞİ’nin başına geçtiğinde…
Amcası Dündar Bey’in kıskançlıkları nedeniyle, sağda solda söylediği laflardan ötürü…
Amcasının yanına gitmiş ve…
“ABUCA, ABUCA BEYLİĞİMİ YARALAMA, NE SÖYLECEKSEN YÜZÜME SÖYLE” diye sitem etmişti…
İşte o hesap…
Bu laflar ne biçim laflar diye kendi kendime hayıflandım…
İrtifası düşük laflarla…
Yüksek siyaset yapılabilir mi…?
Yapılamadığı belli ki…
İstanbul’dan Antalya’ya…
Antalya’dan da Ekincik köyünün bağlı olduğu vilayet Karabük’e…
Tam on üç gündür bekliyorum…
Kimsede ses yok…
Kimsede tıs yok…
Kimsede tık yok…
Ne yazılı basın…
Ne görsel basın…
Tek kelime laf yok…
“OFF THE RECORT”olması gereken laflar, sözler sokağa dökülmüş…
Sanki çok büyük bir marifet yapılmış…
İş başarılmış gibi…
Ammaaaa…
Ne yazan, ne çizen, ne de konuşan var…
Biz yazdık mı da millet burnundan soluyor…
Soluyan soluyacak…
Umurum bile olmaz…
Biz yine de yazacağız…
Kim ne derse desin…
Kim ne söylerse söylesin…
Kim hangi hedefi güderse gütsün…
MEHMET CEYLAN “İCRACI”…
Diğerleri “ricacı”dırlar…
MEHMET CEYLAN’ı küçültmeye yönelik organizasyonlar…
Onun mevcut durumunu alçaltmaz, küçültmez, yaralayamaz…
Yanına hala gidebilen..
Bazı yüzsüz taifesi…
Dalkavuklar, ikiyüzlüler, utanmaz, sıkılmaz hayasızlar hariç…
Vatandaşlarımızın Ankara’da O’na yönelmesiyle…
Diğerlerini aradıkları yerlerde bulamaması…
En güzel götergedir…
Hani Karabük’te yer açılacaktı…?
Hani Ümmet-i Muhammed artık Ankara’ya gelip, eziyet çekmeyecekti…?
Hani Milletvekillerimiz arandıklarında hemen bulunacaktı…?
Bazı”MUHTEREMLER” hariç…
Vekillerin telefon numaralarını bilen var mı…?
Kendilerini Karabük’te gören var mı…?
OLMADI “ŞAHİN”BEY, OLMADI…
SİZE HİÇ YAKIŞMADI…
Sizi yanlışa sürükleyenleri…
“Ceket servisi” yapanları…
İsterseniz yeniden ve detaylı bir şekilde değerlendirin…
Sözlerimi yabana atmayın…
Yaş yere artık yatmayın…
Saygılarımla
Cep no 0 505 522 67 25