Oskar Kusch; hali vakti iyi bir ailenin çocuğu olarak, 6 Nisan 1918’de Berlin’de doğar. Eğitimini tamamlamasını müteakip, 19 yaşında Alman Deniz Kuvvetleri’ne katılır ve denizaltıcı olur. Daha başlangıçtan itibaren, mesleki yaşantısı sıra dışı başarılarla doludur. II. Dünya Savaşı’nın (1939-1945) içinde, 1943’de, tam tamına 25 yaşında iken Denizaltı U-154’ün komutanlığına atanır.
Denizaltı komutanı olarak da çok başarılıdır. Güney Atlantik’te, 23 bin ton ağırlığında üç gemi batırır. Kişisel kayıtlarında; yakışıklı, atletik yapılı, çok zeki, arkadaşları ve meslektaşları arasında çok popüler ve açık sözlü birisi olarak geçer.
Hitler Dönemi
Meslek yaşamı başarılarla dolu olmasına rağmen; 12 Mayıs 1944’de, Kiel’de kurşuna dizilerek idam edilir. Dönem; sadece ülkesini değil, tüm dünyayı felakete sürüklemiş olan Hitler dönemidir. Özgürlüklerden, hukuktan, adaletten ve bağımsız yargının zerresinden bile söz edilemez bu dönemde.
Oskar Kusch’un idam edilmesinin nedeni; komutanı olduğu U-154’ün subay salonunda asılı bulunan Hitler’in resmini indirmek ve yerine yağlıboya bir yelkenli resmi astırmak. Kusch, Hitler faşist diktatörlüğünün askeri mahkemesinde yargılanır. Mesleğinde hiçbir başarısı olmayan ama düzene yaranarak, belli yerlere gelmeye çalışan bazı meslektaşlarının aleyhine verdiği ifadelerle mahkum olur.
Tek Lider
Yargılama sırasında, Oskar Kusch’un mesleki başarısının hiç önemi yoktur. Mahkeme adeta Ergenekon ve Balyoz mahkemeleri gibidir, arkasındaki siyasi irade de aynısı! Önce, bir yıl hapse mahkum ederler ve af dilemesini isterler. Oskar Kusch onurlu bir subaydır; “yanlış bir şey yapmadım” der ve af dilemez. Yargılama sırasında; Kusch’un gençliğinde, 17 yaşına gelen her Alman gencinin neredeyse katılmasının zorunlu olduğu Hitler Gençlik Teşkilatı’ndan, bağımsız kişilik yapısına sahip olduğu için ayrılması bile, kendisine karşı suçlayıcı delil olarak kullanılır.
Bugün Kiel’de, kanalın yakınında, kurşuna dizildiği yerin yanı başında Oskar Kusch’un anıtı var ve caddeye de ismi verilmiş. Ama Hitler’in mezarı bile yok. Kim derdi; 1943’de yalnız Almanya’yı değil, tüm Avrupa’yı titreten Hitler’in yatağında huzur içinde ölmesinin mümkün olamayacağını ve yok olup gideceğini? Tüm diktatörlerin ortak kaderidir bu, bundan kaçınılamaz. Neredeydi; Hitler yok olup giderken onu Nazi Selamı ile selamlayanlar, “führer” (lider) olarak haykıranlar ve “tek halk, tek imparatorluk, tek lider” (ein Volk, ein Reich, ein Führer) diye sloganlar atan kalabalıklar?
Demokrasi Tramvayı
Oskar Kusch’un hikayesini; geçen hafta Cumhuriyet Bayramı etkinliklerine katılmak ve konuşma yapmak için Vatansever Birliği’nin davetlisi olarak gittiğim, Almanya’da öğrendim. Etkinlik sonrası, boş günümde Almanya’nın en kuzeyinde, Hollanda sınırında ve Kuzey Denizi kıyısında bulunan Emden liman şehrine gezmek için gitmiştim. Burada bulunan şehir müzesini gezerken dikkatimi çekti Oskar Kusch. Bu; Almanya’nın Hitler yönetiminde yaşadığı karanlık ve acılı döneminin, ibret dolu hikayelerinden sadece biriydi.
Bildiğiniz gibi Hitler; Almanya’da demokrasi tramvayını kullanarak,1934’de iktidara geldi. Biraz güçlenince gerçek yüzünü gösterdi; basını ve muhalefeti her türlü yola başvurarak susturdu ve otoriter bir yönetim kurdu. Ülkesini, Avrupa’yı, hatta dünyayı felakete sürükledi. Hitler; 30 Nisan 1945’de intihar etti ve iktidarı son buldu. Son buldu bulmasına ama; 50 milyondan fazla insan yaşamını kaybetti. Emden’de öğrendiğime göre; 1945’de, şehirde bombalanmamış ve yıkılarak enkaz haline gelmemiş bir tek bina bile kalmamış.
Gayri Anayasal Fiili İrade
Eğer Hitler’in iktidara gelişi engellenebilseydi veya geldikten sonra iktidardan düşürülebilseydi; Almanya, Avrupa ve dünya, acı ve yıkım dolu faturayı ödemeyecekti.
Bugün Türkiye’de; gayri anayasal biçimde fiili olarak iktidarı elinde tutan irade, bizi ve ülkemizi felakete doğru sürüklemektedir. Halen yaşadığımız sürecin, ülkemizi esenliğe çıkarabilme şansı bir milyonda bir bile yoktur.
İLK KURŞUN