AKP’nin etki ajanları ve yöneticileri çözüm süreci olarak terör konusunda şu aşamaları yaşanacağını Türkiye kamuoyuna propaganda ettiler.
1) Çatışmasızlık,
2) Önce silahlı sonra silahsız olarak, terör örgütü mensuplarının Türkiye sınırları dışına çekilmesi,
3) Terör örgütü mensuplarının silah bırakması,
4) AKP iktidarının dağdaki teröristlerin eve, sivil ve siyasi hayata dönüşü için yasal düzenlemeler yapması.
Bu aşamalara tek yanlı olarak AKP iktidarı büyük bir hassasiyetle uymuştur. Örgüt mensuplarının karşısından askeri garnizona, polisi karakollara çekmiştir. Terör örgütü kitlesel katliamlar hariç saldırılarına ara vermeksizin devam etmiştir. Türkiye sınırlarının dışına militanlarını çekmemiş ve silah da bırakmamıştır.
Terör örgütü silah bırakacak ya da silahları gömecek, AKP iktidarı ise buna karşı yasal düzenlemelere gidecekti. Türkiye kamuoyuna pazarlanan çözüm süreci buydu.
Çözüm sürecinin gerçekte nereye gittiğini Demirtaş’ın “Kürt Ordusu” kurulması teklifinden çıkarmak mümkündür: “Ortak savunma kurumları oluşturulmalı, ortak savunma mekanizmaları kurulmalı. Gerekirse ortak ordulaşmaya kadar gidilmesi tartışılmalıdır.”
Demirtaş açıkça diyor ki “Kürt Ordusu” kurulmalı ve PKK da bu ordunun ana mihverini meydana getirmelidir. Hatta Demirtaş, ordulaşan ‘PKK’nın silahlandırılmasını da Türkiye yapsın’diyor. İşte AKP/PKK’nın çözümden anladığı budur!
PKK teklifleri Demirtaş’tan, tehditleri de DTK Eş Başkanı Aysel Tuğluk’tan geliyor. Tuğluk “PKK tarihinin en güçlü döneminde. İsterse savaşla da sonuç alabilir.”
Hani ‘çözüm süreci’ PKK’nın sınır dışına çekilmesi ve silahları bırakması süreciydi? ‘Çözüm süreci’ PKK’nın silah bırakması söylemiyle başlamış, gelinen yer Türkiye’nin PKK’yı silahlandırılması teklifiyle somutlaşmıştır.
Dahası çözüm süreci, PKK’nın katillerinin heykelinin dikilmesi sürecine dönüşmüştür.
Daha da vahimi çözüm süreci bağlamında, Ağrı Dağı’ının eteğinde PKK’lılar, Türkiye Cumhuriyeti için sembolik mezar anıtı açma cüreti göstermeleridir. İşin nereye doğru gittiği açık değil midir?
Heykel dikilirken haberi olmayan yetkililer ve devlet, Türkiye Cumhuriyeti için sembolik mezar anıtı dikilirken de orta yerde görünmedi.
Bilumum bölücüler ve örgüt yöneticileri, PKK’nın 20 kişilik Ağrı Dağı silahlı terörist grubu ile yaklaşık 1000 kişinin katıldığı toplantıdan devletin ve AKP’nin haberi olmuyor. Tepeden tırnağa silahlı PKK’lılar da bu törene katılarak gövde gösterisi yapıyor.
Ağrı Dağı eteklerinde temsili olarak siyah mezar üzerine, Türkiye Cumhuriyeti’nin hâkimiyeti kast edilerek ‘hayali sömürgecilik burada meftundur’yazısını yazıyorlar. PKK’lılar T.C.’nin mezarını askeri törenle açıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin temsili mezarı burada kazılırken yine orta yerde devlet yok, asker yok, devlete ait alamet yok.
Terörist heykelinin kaldırılmasının ardından PKK misilleme yapıyor ve Teğmen Emre Us şehit oluyor. Ardından Diyarbakır’da 2 çocuk babası Osman Bal ve Ali Kızıloğlu adlı iki polis memuru PKK tarafından şehit ediliyor. Bu arada Tatvan ilçesinde emekli gemi kaptanı 75 yaşındaki Tello Uçak, PKK tarafından katlediliyor.
Bölgede örgütün yol kesme, araç yakma, kan dökme, meydan okuma faaliyetleri had safhaya ulaşmıştır. AKP iktidarı ise çözüm adına olanı biteni görmezlikten gelmeye, küçük görmeye ve üç maymunu oynamaya devam ediyor.
Bölgedeki durumu Şehit Aileleri Konfederasyonu Başkanı Ziya Sözen’in şu sözleri özetliyor: “Çözüm sürecinin başlamasından bu yana 10. köy korucusunun PKK mensuplarınca şehit edildi… Bizler kalkıp bu vurdumduymazlığa tepki gösterdiğimizde çözüm sürecini sabote etmekle, provoke etmekle suçlanıyoruz… Çözüm sürecinde geldiğimiz nokta; PKK’nın tek taraflı hâkimiyetini ilan etme ve istediği gibi at koşturma pozisyonuna gelmiş olmasıdır. Böyle bir süreç olmaz.”
Çözüm süreci barışı inşa etmeye değil, T.C.’yi yıkmaya, PKK’yı devletleştirmeye hizmet ediyor. Türkiye için sorun PKK değil, AKP’dir.
yeniçağ