MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a büyük haksızlık ediyoruz!..
İç güvenliğin sağlanamadığı ülkemizde, sorumlu(lar) kim?.. Güvenlik zafiyetlerinin sebebi istihbarat eksikliği mi yoksa polisin yetersizliği mi?.. İçişleri Bakanlığı bu zafiyetlerin neresinde?.. Tek günahkâr, MİT’i sarayın arka bahçesi haline getiren Hakan Fidan mı?.. Sağa sola bakıyorum hep Hakan Fidan kronolojisi yapılıyor. Yandaşlar bile kıyıdan köşeden çaktırmadan destek atıyor.
“Yok öyle!” deyip çıkıntılık yapma görevi yine bize düştü. İçişleri Bakanı Efkan Ala’nın da karnesini (özet halinde) çıkarırız;
Saraya bağlılığı asla tartışılamayacak olan Efkan Ala’nın İçişleri Bakanı olduktan sonra (25 Aralık 2013), Erdoğan tarafından ”analar ağlamasın” sloganıyla bizzat başlatılan ve takip edilen “çözüm süreci” döneminde olanlar; 1 Ocak 2014-6 Mart 2015 tarihleri arasında 92 şehit verdik. Asker, polis ve korucular haince arkalarından vurularak şehit edildi.
6-7 Ekim ayaklanması yaşanmasına rağmen 29 Ekim 2014’te “Kobani”ye giden peşmerge, Türkiye üzerinden PKK’yı simgeleyen renklerden oluşan paçavralarla donatılmış kortej eşliğinde geçiş yaptı.
Aynı gün Diyarbakır’da semt pazarında, eşinin yanında, arkasından yaklaşan teröristlerce yakından ateş edilerek şehit edilen astsubayın görüntüleri ise hâlâ hafızalarda.
Güvenlik alanında yaşanan kriz her geçen gün biraz daha büyümesine rağmen Valilere verilen talimatla asker ve polis operasyon yapmaktan alıkonuldu. PKK’nın giderek artan dağ kadrosu ve şehirlerde yaptıkları yığınaklar, sözde karakollar, hendekler, tüneller, yollara döşenen tonlarca patlayıcı ve şehirlerde dağıtılan silahlar asker ve polis tarafından rapor edilmesine rağmen çözüm sürecine darbe olarak görüldü. Önlem alınmadığı gibi bu raporları sunanlar meslekten atıldı.
7 Haziran’dan 1 Kasım’a kadar geçen sürede 96 asker, 68 polis ve 3 korucu olmak üzere toplam 167 şehit verildi.
1 Kasım 2015’ten 9 Mart 2016’ya kadar geçen sürede yalnızca doğu ve güneydoğu illerinde yaşanan çatışmalarda 206 şehit verdik.
İç güvenlikten sorumlu makam olan İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturan Efkan Ala’nın görev yaptığı iki ayrı dönemde 18 aylık süre içerisinde 322 vatandaşımız şehit oldu ve 8 turist hayatını kaybetti. Bu süreçte birçok canlı bomba, bomba yüklü araç, uzaktan kumandalı patlayıcı madde, el yapımı patlayıcı madde, mayınlama ve terör saldırıları meydana geldi. 2013 – Mart 2016 tarihleri arasında önlem alınmadığı için yollara döşenen patlayıcıların infilak ettirilmesi, ülkeye sokulan silahların engellenmemiş olması sonucu sadece bu dönemde 489 asker ve polisimiz şehit oldu.
Şimdi, 13 Mart kahpe saldırısının ardından diken üstünde oturan Ankara özeline dönelim. Askeri birlik ve lojmanlardaki servislerin büyük çoğunluğu iptal edildi. Minimuma indirilen servislerin saatleri sürekli değiştiriliyor. Tam bir güvenlik teyakkuzu var başkentte. Çok deneyimli, bu yollarda saçını başını ağartmış Ankara’daki bir Emniyet müdürü ile -dediklerine kulak vermek gerek-yaptığım sohbetten söyledikleri;
“Şehirde korku hâkim. Her an her yerde bir şey olacakmış gibi insanların psikolojisi. Nerede ne olacak korkusu var. Şehre girişte dahi değil şehrin içinde bildiğin İstanbul yolu üzerinde askeri havaalanı yanında polis uygulama yapıyor. 4-5 şeritli yolda trafik bitmiş. Kafaya göre dur geç deyip arama yapıyorlar. İl Emniyet’in dibindeki Ankamall’ı boşaltmışlar. İhbar var diyerek yine TBMM’nin dibindeki Akay kavşağını kapattılar. Polisleri şehirden uzak kenar bir mahalledeki çöpe atılmış eski ahşap dolaba bile bomba şüphesiyle ayak vururken gördüm. Şehirde korku var, asılsız ihbar var, çöpe tekme var, ama bir istihbarat yok… Halkta ve güvenlik güçlerinde yeni bir Gezi için psikolojik altyapı oluşturuyorlar. Fiziki kural; sıkarsan patlar. En kısa zamanda İstanbul’da da çok ölümlü bir olay (Allah korusun) yaparlar.
Aslında son yaşanan olaylar Türkiye’nin fiilen bölünmesine doğru giden sürecin taşlarının döşenmesinden ibaret. Bölgede kurtarılmış mahalleler üzerinden başlayan ve bölge halkını tamamen devlet karşıtı bir noktaya getirmesiyle gelişen sürecin, duygusal kopuşu derinleştireceği ve son metropol şehirlerdeki bombalama eylemleriyle de bu kopuşun doğu ve batı ayaklarının tamamlanacağı söylenebilir. İsrail’den gelen ‘Türkiye istemese de Kürt devletinin kurulacağını’ ifade eden son açıklama da gelişmelerin varacağı noktanın ortaya konulması olarak okunmalıdır. Terörist Cemil Bayık’ın yaptığı son açıklamanın da doğrudan kamplaşmayı körükleyici mahiyetiyle oluşturmak istenen kaosla ülkenin diktatör tarzı bir yönetime mahkûm edilirken Güneydoğusu’nun da fiilen bölünmesi artık an haline gelmiştir. Devleti yönetenlerin bombalama sonrasındaki tavırları ve ‘terörle yasamaya alışmalıyız’ ifadesiyle terörden beslenen bir mantığın sırıttığı ve aynı şehirde defaatle bombalama eylemi gerçekleşmesine rağmen ciddi hiçbir tedbir alınmayarak, tedbir olarak sokakların resmi polislere zimmetlenmesi gibi gerçeklerden kopuk, absürt tekliflerin algı malzemesi olarak kullanılması danışıklı bir dövüşün oynandığı görülmektedir.”
Yazının başlığındaki bomba haberin flaş cümlelerini sona sakladım…
Ankara’ya ulaşan son istihbarat raporu ile güvenlik güçleri “IŞİD’in metropollerde hedef gözetmeksizin kanlı eylemler yapacağı” konusunda uyarıldı. Sınırlardan Türkiye’ye bu maksatla terörist geçişlerine dikkat çekildi. PKK/IŞİD eylem birliktelikleri için gelen bilgiler çok daha can sıkıcı…
Çözüm süreci artı Emevi Camisi’nde namaz kılma hayalleri!..
Allah, Türk milletinin yar ve yardımcısı olsun…
yeniçağ