“Ankara’da neler oluyor”u anlamak için çok fazla derin bilgiye gerek kalmadı aslında!.. Türkiye’nin geçtiği en kritik süreçte zirvelerden peş peşe gelen iki açıklamayı sadece alt alta koyarsak fotoğraf oldukça net olarak ortaya çıkıyor.
İlki; R.Erdoğan’ın Batı Afrika ülkelerine gitmeden önce (Pazar günü) havalimanında düzenlediği basın toplantısında Anayasa Mahkemesi’nin verdiği, gazeteciler Can Dündar ve Erdem Gül’ün tahliye kararına ilişkin söylediği sözler;
“Karara sadece sessiz kaldım o kadar. Kabul etmek durumunda değilim. Buradan çok açık, net söyleyeyim, bu karara uymuyorum ve saygı duymuyorum.”
İkincisi; dün Genelkurmay Başkanlığı’nın sitesinden kumpas davalarına ilişkin yapılan yazılı açıklama;
“1. Kamuoyunda farklı isimlerle adlandırılan, sonrasında sahte delillerin kullanıldığı ortaya çıkan ve süreç içerisinde Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarını derinden üzen davalar beklendiği şekilde beraat ile sonuçlanmıştır.
2. Türk Silahlı Kuvvetleri olarak; hukukun üstünlüğüne saygının gereği ve adil yargılanma ilkesi çerçevesinde, söz konusu yargılamaların hakkaniyete uygun neticeleneceğine olan inancımız sürekli olarak muhafaza edilmiş, verilen beraat kararları ile birlikte bu yöndeki inanç ve beklentilerimizin haklılığı tekrar ortaya çıkmıştır.
3. Alınan bu kararlar çerçevesinde, beraat eden personelimizin, ailelerinin ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının sevincini yürekten paylaşır, kendilerine sağlıklı ve mutlu günler dileriz.
Kamuoyuna saygı ile duyurulur.”
Birinci açıklama, her fırsatta “ben seçilmiş ilk Cumhurbaşkanıyım” diyip yeri göğü inletenden, en ufak bir sendelemede “vesayet rejimi” söylemlerinin, darbe senaryolarının arkasına sığınandan… İkincisi ise bırakın darbeciliği, terör örgütü başı olmakla ve çok affedersiniz kadın satmakla, fuhuş çetesi kurmakla suçlanan TSK’dan.
“Seçilmiş Cumhurbaşkanı”, “ben, işime gelmedi mi hukuk mukuk tanımam” diyor. Yıllarca, emrinde olduğu iktidarın kumpasları ile kafasına balyoz üstüne balyoz yemiş, en kıymetli mensuplarını hapishanelerde şehit vermiş TSK ise “sabrettik sustuk” diyip, sabırla beklemenin, hukukun üstünlüğüne saygının, altını kalın ve net bir şekilde çiziyor. Hem de onca acıya, hem de içeride yıllarca biriken yüksek basınçlı gaza rağmen?..
Hem de hâlâ bir çok paşası, bir çok subayı PKK ile mücadele ettiği gerekçesiyle yargılaması sürerken. Yine de Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, İdil’de, Nusaybin’de yüzlerce şehit verirken… Siyasetçilerin devran döndüğünde kendilerini yeni bir kumpasla tekrar terörle mücadele ettikleri için mahkeme salonlarına dolduracağını bile bile..
Hangisi demokrat?..
Hangisi Anayasaya, hukuk devletine bağlı?.. Hadi bunları da geçin!.. Hangisi ettiği yemine bağlı?..
Bunların üzerinden yeni bir tartışma başlatalım mı!..
“Abesle iştigal”den öte bir yere varamayız!..
Ankara’nın şerrinden ise Brüksel’in şefaatine sığınanlar, “post modern” darbe söylemleri ile iktidarlarına meşruiyet çabası içinde olanlar basamak basamak kendi vesayet rejimini ve diktatörlüklerini kurma yolunda ilerleyenler 28 Şubat’ın yıldönümünde sene 2016’da post modern sivil darbe yaptılar. Artık, anayasa ve hukuk devleti tamamen askıya alındı. Bundan sonra tamamen sivil darbe ve apoletsiz diktatörlerin Türkiye’ye hâkim olacağı aynı zamanda tüm dünyaya ilan edildi.
Eh!.. Biz de hak etmedik değil…
Bugünlere, Türk Milletini ve devletini binlerce yıl var eden en büyük değer ve bağımız ordu-millet anlayışımıza vurulan balyozları görmezden gelerek geldik. Şu kısa zaman dilimi içinde bile göz göre göre onlarca operasyon yedik.
Ne garip tecellidir ki; “darbeci” TSK, hukukun üstünlüğünü haykırıyor…
Seçim ile saraya oturan Cumhurun başı ise “hiç bir anayasal kurumu tanımam”, “eyt! Var mı bana yan bakan” diye nara atıyor. “Ben ne dersem o. Anadın mı?” diye racon kesiyor…
O niye, bu niye diye çok uzaklara gitmeye de hiç gerek kalmadı.
Tüm bu olup bitenlerin, uzun zamandır -perde arkasından- sizlere yansıtmaya çalıştığım Ankara’nın zirvelerinde esen sert rüzgârlar, kapışmalar, derin görüş ayrılıkları ile çok yakından ilgisi var.
Son gelişmeden örnekle bir daha izah etmeye çalışayım. Suudi Arabistan’la Suriye üzerinden girilmeye çalışılan macera ile;
Sanırım!.. Selefi iş birliği ve zihniyeti ile kurulması planlanan yeni Selefi rejim için TSK, “manidar” bir zamanlama ile çok anlamlı bir kamuoyu duyurusu yaptı.
Anlayabilene!..
yeniçağ