NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
“ŞAHİN” NEDİR…?
“Şahin” bir kuş mudur…?
Bunu anlamayan, “hoş” mudur…?
Eveeeeeeeeet…
Şahin bir kuştur…
“Hazreti Google”un yazdığına göre…
Atmacagiller (Accipitridae) familyasından,”Buteo” cinsini oluşturan, yırtıcı kuş türlerinin ortak adıdır, “Şahin”…
Şahinler, öbür yırtıcı kuşlardan…
Geniş kanatları…
Yanlara doğru açılan “Yuvarlak” kuyruklarıyla…
Ayırt edilebilir…
Ağır kanat darbeleriyle uçar…
Havada asılıymışcasına…
Kanatlarını çırpmadan…
Uzun süre dönelirler…
Çoğu türün üst bölümleri beyaz…
Ya da kahverengi benekli…
Kanatları çizgilidir…
Ama renkleri, aynı tür için de bile, önemli ölçüde çeşitlilik gösterir…
Şahinler…
Genellikle…
“Böcekleri”…
Ve…
Gözüne kestirdiklerini avlar…
Arada sırada da “Kuşlara” saldırır…
Çalı çırpıdan yaptıkları ve “yumuşak” maddelerle döşedikleri yuvaları…
Ağaçların ya da kaya çıkıntılarının üzerinde bulunur…
Türleri çeşit çeşittir…
Ak kuyruklu şahin…
Ak gerdanlı şahin…
Kuşak kuyruklu şahin…
Kızıl kuyruklu şahin…
Madagaskar şahini…
Kısa kuyruklu şahin…
Galakapos şahini…
Yayla, paçalı, ak sağrılı, kızıl omuzlu, tıknaz gagalı, gri çizgili şahinler…
Dağ şahini…
Kır şahini…
Pas kuyruklu şahin…
Bayağı şahin…
Veeeeeeeeee….
Çakal şahini…
Şahin, hangi tür şahin olursa olsun…
Kartal kadar “efsanevi” olamaz…
Onun kadar nam salamaz…
Kartal…
“Kartal”dır…
Şahin, çok da yüksek olmayan yörelerde ve ovalarda gezelerken…
Kartallar…
Yüreği ile…
Güçlü pençeleriyle…
Gözünün pekliği ve korkusuzluğu ile…
Yüksek dağların yarıklarında…
Yalçın tepelerin doruklarında…
Pervasızca ve tek başına uçarlar…
Yiğitlikleriyle, bulundukları bölgelerde, nam salarlar…
“Kartal”, kalleş değildir…
Asla kalleşlik yapmaz…
Doğru bildiğini yapar…
Doğru bildiğine hükmeder…
Gücünün yetip yetmeyeceğine asla bakmaz…
Gözünü budaktan sakınmaz…
İdeali için “Ölüme” doğru bile uçar…
Çok yüreklidir…
Yüreği ferman dinlemez…
“Ferman Padişahınsa”…
“Dağlar bizimdir” dizeleri…
“Anadolu Kartalları” için söylenmiş dizelerdir…
Hey gidi Anadolu Kartalları hey…
Hey hey de, hey hey…
Anadolu Kartalları çok yükseklerden avını görür…
Kalleşleri ve kalleşlikleri anında sezer…
Dalar…
Vurur…
Pençelerini batırır…
Koskoca “Koç gibi görünen” koyunları bile kaldırıp götürür…
Ya Şahin…?
Fare avlar…
Kurbağa avlar…
Bazen de sadece gücünün yeteceği, kuşları avlar…
Hey gidi “Şahin”im hey…
Hey hey de, hey hey…
Eveeeeeeeet…
Gelelim “Biz” deki Şahine…
Ya “Biz”deki Şahin…?
“Biz”deki Şahin’in türünün ne olduğunu, pek kestiremiyorum…
“Bayağı” Şahin de olabilir…
“Çakal”Şahini de olabilir…
Bence, “Biz”deki Şahinin türü pek de önemli değil…
Biz O na…
İşte öyle bir Şahin olarak bakıyoruz zaten…
Tünediği yer…
Budaklı ağaç dalı gibi bir yer…
Kalın ters “T” şeklinde bir ağaç sanki…
Küçücük pençeleriyle sıkı sıkıya yapışmış…
Sanki tünediği yeri hiç bırakmayacakmış gibi…
Çakılmış kalmış…
Kanatları açık…
Sanki uçacakmış gibi hava veriyor kendine…
Arkasından, sağından, solundan payanda olan…
Destek olan…
“Kelli, felli, telli” bazı destekleri olmasa…
Dik durabilir mi ki…?
O nu bilemem işte…
Heybetli görünmeye çalışıyor amma…
Gözlerinin feri yok belli…
Gözleri sanki plastik boncuk gibi…
Donuk donuk bakıyor…
Geçmişte neler “yediğini” bilemem…
Ammaaaaa…
Şimdi gagasını açmış…
Sanki, bu gün de fırsat geçse eline…
Hamuduyla yutacak zannedersiniz, bir deve…
Nerdeeeeeee…?
İçi saman dolu bir telis çuvalı gibi…
Aklı yok…
Fikri yok…
Beyni yok…
Çünkü beyni yerinde yok…
Beyinsiz…
Beyni olsa…
Dünya malına sarılır gibi…
Sıkı sıkıya bulunduğu yere…
Hiç bırakmayacakmış gibi sarılır mı…?
Hey gidi Şahin’im hey…
Belki çoooook eskiden…
Şu anda…
Ne mal olduğunu bilmeyen “kuşlar” için…
Korku salabilirdin…
Amaaaaaaa…
Şimdi faydasız…
“Görünen köy kılavuz istemez”…
Senin saman dolu telis çuvalından ne farkın var ki…?
Ha saman doldurulmuş telis çuvalı…
Ha sen…
Bakma öyle boncuk boncuk…
Ne “Kartal”larla boy ölçüşebilirsin…
Ne de dağların yalçın kayalıklarında uçabilirsin…
Çünkü…
Hür değilsin…
Zavallısın…
Tünediğin yerde…
Aynen bu günkü gibi…
Çakılı bir şekilde kalacak mısın…?
Yoksa kanatlanıp uçacak mısın…?
Öyle görünüyor ki…
Karar verici sen olmadığın için ..
Çürüyene kadar…
Onursuzca, kaderine razı olacaksın…
Hey gidi şahin hey…
Hey hey de hey hey…
Hey hey de hey heeeeeeeeey…
Tünediğin dalın üstünde rozetler var…
Her devirde, devrine göre kullanılan rozetler…
Milliyetçi Hareket Partisinin “Üç Hilal”li, ve Türk Bayraklı rozeti…
Yine Milliyetçi Hareket Partisinin ayrıca “Üç Hilal”li rozeti…
İki adet değişik tip de Türk bayraklı rozetler…
Bir adet “Kır At”…
Bir adet Karabük Belediyesi amblemli, Türk bayraklı rozet…
Bir tane de Cumhuriyet Halk Partisi rozeti…
Her devirde…
Her durumda…
Ve her imkanda…
Ön planda oldurulup…
İçi anında doldurulan rozetler…
“Biz”de ki “Şahin”in tünediği, tüneğin üstünde…
Bir tek AKP rozeti yok…
Her halde o da vardır da…
Görünür de yok…
“Oralar” biraz fulu…
“Çok şey de olduğu gibi”…
Flu, flu…
Ne güzel değil mi…?
Her devirde, at zarı “Dü Şeş”…
Biz atsak zarı “İki Bir”…
Anladınız mı…?
“Biz”de ki…
“Şahin” nedir…?
Kaygısı, tasası, ilkesi, etik değerleri, yasası olmayan…
İçi sanki samanla doldurulmuş telis çuvalı gibi…
Avantayla yaşıyormuşcasına görüntü veren…
“Heybetli” gibi görünen görüntüsünün aksine…
Yanımızda, yöremizde hiç bir zaman, maddi olarak, kıymet-i harbiyesi olmayan…
Sanal bir “Yaratık”…
İşte…
“Biz”de ki Şahin bu…
Ya siz de ki…?
Şahin nedir…?
Saygılarımla
Cep No: 0 505 522 67 25