Ee!.. Ne oldu?..
Sarayda zirve… “Bülent abi”nin evinde zirve…
Hamamönü’nün (Bülent Arınç grubunun Ankara’da toplandığı rivayet edilen semtin adı-aht-) elektriklerini mi kesti R. Erdoğan?..
Durun, hemen kestirip atmayın!.. Gündemin birinci sıcak maddesi “Suriye harekatı” olunca AKP’li küskünler mola verdiler sanmayın…
Yalnızca Hamamönü’nde değil Ankara’nın muhtelif lüks semtlerinde tutulan konforlu (!) bürolarda “istişareler” devam ediyor. “4 buçukuncu grup” diye adlandırılan Numan Hocacılar bile gelen sert fırçalara rağmen sessiz ve derinden gidiyor.
Küskünlerin hâkim olduğu AKP kulislerinde, “Bülent abi yemin etmiş, Erdoğan’ı yıkacak” deniyor. Küskünler o kadar iddialı ki; “Abdullah Gül ile Külliyede gerçekleşen zirve aslında Bülent Arınç ve Nihat Ergün için planlanmıştı. Erdoğan, özel elçi gönderdi. Bülent Bey de Nihat Bey de pazarlığı kabul etmedi. Tayyip Bey ‘başkanlığı geçirelim eski kadroları yeniden kurarız’ diyecekti” diye ulu orta(!) konuşuyor.
Abdullah Gül için açılan papatya falları her zamanki hayal kırıklıkları içinde devam ediyor…
Peki, türbülansa giren Ahmet Hoca ne yapıyor?..
Oraya geçmeden önce saray kaynaklarından ulaşan bir bilgi;
R. Erdoğan, başdanışmanı Şeref Malkoç üzerinden AKP Genel Sekreteri Abdülhamit Gül’den (aynı zamanda Malkoç’un damadı) MYK ve MKYK toplantı tutanaklarının düzenli olarak saraya gönderilmesini istedi. Malkoç ve Gül aynı zamanda Erdoğan ve parti arasında köprü görevi görüyor. MYK ve MKYK’da sarayın etkinliği nedeniyle karar almakta (!) zorlanan “Başbakan” Ahmet Davutoğlu da farkı bir yol haritası belirledi. Ahmet Hoca, sarayın baskısından kurtulmak, siyasette kendine yer açabilmek için, partide, Meclis’te ve Başbakanlık’ta olmak üzere 3 ayaklı çalışma komisyonları oluşturdu. İçlerinde danışmanlar ve milletvekilleri var.
Ahmet Hoca’nın partisinin grubu ve Meclis komisyonlarını kontrol altında tutmak için kurduğu takıma AKP’liler “müzakereciler” adını taktı.. Davutoğlu’nun partide oluşturduğu komisyonun ismi ise “öngörü masaları”, “Reisçiler”, bu komisyonla “stratejik derinlikçiler” diye kafa buluyor. “Başbakan”ın, Başbakanlık’ta oluşturduğu çalışma komisyonuna ise “mini kabine” deniyor. “Reisçiler” bu komisyonla da “Konyacılar” diye dalga geçiyor. Komisyonların koordinesinde en etkili isim ise Başbakan Yardımcısı Lütfi Elvan. “Reisçiler”, “Elvan, Başbakan’ın yanında görüntü vermekten çalışamıyor” diyor. Ahmet Hoca’nın “mini kabine”si genelde Bakanlar Kurulu toplantısından sonra, “saraycılar” gittikten sonra toplanıyor. Çok zahmetli oluyor (!) ama Bakanlar Kurulu gündemi bir daha ele alınıyor.
Elimdeki sıcak haber nedeniyle AKP’deki cadı kazanına yarın devam edeceğim. Ama, AKP’deki bu gelişmelerle çok yakından alakalı olan CHP Antalya Milletvekili Deniz Baykal’ın bir haber kanalında yaptığı çıkış ile ilgili de kısa bir not düşeceğim;
Her daraldığında R. Erdoğan ve AKP’yi kurtarma operasyonlarında, birinci D. B geçirdiği rahatsızlık nedeniyle boşluk doğunca, devreye derhal ikinci D.B girdi. Yarınki yazımda ne anlatmak istediğim daha net olacak!..
*
Şırnak’taki boş kampüs!..
Şırnak’ın İdil ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Kahraman Türk askeri ve polisini ve de bölgede yaşayan masum insanları daha da zor günler bekliyor. Zaman zaman yaptığımız gibi Şırnak il merkezine özel odaklanalım;
Askeri kaynaklardan ulaştığımız bilgilere göre, Şırnak il merkezinde 5 mahallede bölücü terör örgütü “inanılmaz” yığınak yaptı. Daha önce Silopi ve Cizre’den gelenlerin haricinde Kuzey Irak’tan 350 civarında özel eğitimli terörist Şırnak’a takviye edildi. Aralarında keskin nişancıların da çoğunlukta olduğu bildiriliyor. Cudi Dağı’nda devletin yaptığı kara yolu tüneli hâlâ PKK’nın kontrolünde. Burası, kahpe çetesinden kurtarılamadığı için teröristler tarafından kullanılarak Şırnak’a sürekli takviye yapılıyor. Kaynağım, “burada operasyonlar başlarsa 5 aydan önce temizlenmesi mümkün değil” diyor.
Bir not da Şırnak Üniversitesi’nden. 15 Şubat’ta eğitim-öğretim resmen başladı ama gelen öğrenci yok. Şırnak Üniversitesi bu yıl ikinci dönemin başında yeni kampüsüne taşındı. Şırnak içinde farklı yerlerde bulunan binalar şehrin güneyinde büyük bir alanda toplandı. Yeni kampüs için yaklaşık 140 milyon Lira masraf edildi. 1’inci dönemin sonunda öğrencilere yeni dönemde derslerin yeni kampüste yapılacağı duyurulmasına rağmen hâlâ gelen giden yok!. Öğretim görevlileri odalarında oturarak zaman geçiriyor.
Yazıya, bölgedeki askeri kaynağımın “iletilmesi” ricasıyla nokta koyalım;
“Ne olur siyasetçiler ‘şurayı burayı temizledik’ diye açıklama yapmasınlar. Biraz sabırlı olsunlar. ‘Cizre’yi temizledik’ dedikleri gün şehitler verdik. Örgüt var olduğunu göstermek için daha da bilenip saldırıyor. Devlet adamı bu kadar çok konuşur mu?..”
Aklıma meşhur(!) bir zamanların (!) “şehit kanlarından beslenenler” naraları geldi. Ama, komutanın yüzüne söyleyemedim!..
yeniçağ