Eskiden şehit sayısı ikiyi, üçü buldu mu ayağa kalkan ortalık… 8 şehit, 9 şehit karşısında bana mısın demiyor. Müyesser Yıldız yazdı…
Gidişattan Ahmet Hakan bile rahatsız oldu ve bugünkü yazısında şehit haberlerine nasıl“alıştığımızı” şöyle dile getirdi:
– Artık hiçbir yetkili o klişenin klişesi haline gelmiş “bıçak kemiğe dayandı” açıklamasını bile yapmaya gerek duymuyor.
– Artık her saldırının ardından Kandil’e bir-iki bomba sallama geleneğini ihya etmeye bile lüzum görülmüyor.
– Artık gazetelerde minnacık haberler olarak geçiştiriliyor şehit asker ve polisler.
– Artık sosyal medyada da pek ilgi yok 8 şehide, 9 şehide.
– Artık ahalimiz her daim “hayat devam ediyor” havasında.
Kısacası… Eskiden şehit sayısı ikiyi, üçü buldu mu ayağa kalkan ortalık… 8 şehit, 9 şehit karşısında bana mısın demiyor.
Ve ateş, sadece düştüğü yeri yakıyor.
Öyle bencil bir ateş ki bu…
Yandaki komşu eve bile sıçramıyor.
“Alışmayacağız” falan diye haykırıp duruyorduk ya…
– Fena halde kanıksadık.
– Fena halde duyarsızlaştık.
– Fena halde ilgisizleştik.
– Fena halde vurdumduymaz olduk.
“Alışmayacağız” falan diyorduk ya… Vallahi de alıştık… Billahi de alıştık.
Acı bir gerçek… Ama eksiği var… “Alışanlar” büyük şehirlerimizde yaşayanlar ve“büyüklerimiz”… Anadolu’dan kalkan şehit cenazelerine bakın; Hâlâ 5 binler, 10 binler uğurluyor…
O halde öncelikle galiba büyük şehirlerin ve “büyüklerin” bu ruh halini, Anadolu’dan kopuşunu sorgulamamız gerekiyor!..
“Büyükler” demişken, önemli bir konuya, şehit sayımıza dikkat çekmek istiyorum.
Temmuz ayından beri verdiğimiz şehit sayısı konusunda medya ve siyasiler farklı farklı rakamlar telaffuz ediyor.
En doğrusunu kim bilir; Tabii ki, devlet.
Öyleyse devlet yetkililerinin açıklamalarına sırasıyla bakalım.
4 Mart’ta TBMM Genel Kurulu’nda Milli Savunma Bakanlığı’nın bütçesi görüşülüyordu.
CHP Mersin Milletvekili Serdal Kuyucuoğlu, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’a şu soruyu yöneltti:
“Türkiye uzun yıllardır iç güvenlik ve terörle mücadele adı altında asker, özel harekât ve polisimiz ile bir mücadele yapmaktadır. Özellikle 7 Haziran sonrası yapılan çatışmaların, tahribatın Türkiye’ye maliyeti nedir? Bu çatışmalarda ölen güvenlik görevlimiz, PKK’lı ve sivil vatandaşımızın sayısı ne kadardır?”
Bakan Yılmaz cevaben şunu söyledi:
“Bir sayın milletvekilimiz bu operasyonlar başladıktan sonraki şehit sayımızı sordu. 20 Temmuz 2015’ten 2 Mart 2016 tarihi itibarıyla 219 şehidimiz var.”
Yılmaz’dan sonra ikinci açıklama Erdoğan’dan geldi.
Erdoğan 25 Mart’ta Yozgat Sorgun’daki toplu açılış töreninde, “Temmuz ayından bu yana terörle mücadele sırasında ülke genelinde verilen şehit sayısının 300’ü geçtiğini” bildirdi.
Bu “yuvarlak” rakamı 3 gün sonra 28 Mart’ta Harp Akademileri Komutanlığı’ndaki konuşmasında detaylandıran Erdoğan, “Operasyonların başladığı geçen yılın Temmuz ayından bugüne kadar 215’i asker, 133’ü polis, 7’si korucu olmak üzere 355 şehit verildi”dedi.
1 Ocak’tan bu yana şehit sayımızı günlük not ettiğim için biliyorum; Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın Meclis’teki açıklamasından sonra bugüne kadar maalesef 62 şehit, Erdoğan’ın 28 Mart’ta açıkladığı rakamdan sonra ise 13 şehit (16 Mart’ta Nusaybin’de trafik kazasında şehit olan 2 polis hariç)daha verdik.
Bu durumda Yılmaz’ın verdiği rakama göre bugün itibarıyla şehit sayımız 281’e, Erdoğan’ınki 368’e yükselmiş oluyor.
Aradaki fark; Tamı tamına 87!..
Devletin şehit sayısını bilememesi gibi acı bir gerçeği kabullenmek istemediğimden, CHP’li Kuyucuoğlu’nun sorusu da Bakanın cevabı da gayet net olmasına rağmen Milli Savunma Bakanı’nın sadece şehit asker sayısını söylemiş olabileceğini varsaymaya çalıştım.
Yılmaz, “2 Mart itibarıyla 219” demişti.
Erdoğan 28 Mart’taki konuşmasında asker sayısını kaç olarak verdi; 215…
Yine tutumuyor; Arada 26 gün fark olmasına rağmen Erdoğan’ınki 4 eksik… Kaldı ki, 2 Mart-28 Mart arasında 28 askerimiz daha şehit düştü.
Öyleyse Yılmaz’ın sayısına göre, 28 Mart itibarıyla şehit asker sayımızın 247 olması gerekiyor ki, bu defa da Erdoğan’ın verdiği rakamla aradaki fark 32’ye yükseliyor.
Ben bu muamayı çözemedim, içinden çıkamadım.
Artık “doğrusu ne”yi değil, “Şehit sayısını bile bilmeyen devlet ne olur”u soracağım.
Zira;
Sayı meselesi kimilerine detay gibi gelse de, aslında “alışmak” kadar ciddi ve tehlikeli bir sorunla karşı karşıya olduğumuz anlaşılıyor!..
Müyesser Yıldız
Odatv.com