HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Rus Dışişleri Bakanı Lavrov ile yaptığı görüşmenin ayrıntılarını açıklamış…
Kürtlerin yeniden tarih sahnesine çıktığını söylemiş ve şöyle devam etmiş:
“Kürt halkının kendi öz yönetim statüsüyle var olma talebinin bütün dünya toplumunca görülmesi taraftarıyız. Muhataplarımızla bunları da paylaşıyoruz!”
***
Bir şey anladınız mı?
Anlayamazsınız… En az iki-üç kez okumanız gerekir anlamanız için.
Peki; Türkçe bilmiyor mu bu beyefendi; niye böyle kuşdili gibi konuşuyor? Söyleyeyim:
Korkuyor da onun için!
Korkusundan açıkça, “Devlet kuruyoruz ve Rusya’ya da bu konuda destek istemek için gittik” diyemiyor… İşte; o yüzden lafı ağzının içinde geveleyip duruyor!
***
Hiç değilse kandırdığınız ve kullandığınız eli kanlı katiller kadar yürekli ol Selahattin!
Bir kez olsun numara yapma… Entel dantel sözlerin arkasına gizlenme… Çık herkesin anlayacağı gibi konuş!
Neden hendekleri savunuyorsun?
Neden o hendeklerin içine bomba koyan…
Okulları, hastaneleri, cankurtaranları yakan teröristlere “Terörist…”
Neden on iki yaşındaki kız çocuklarını, hamile kadınları, evinin kapısını teröre açmayan dedeleri vuran katillere “Katil” diyemiyorsun?
***
Korkaksın Selahattin…
Sosyalist geçinip etnik köken üzerinden siyaset yapacak kadar korkaksın…
Hepimiz biliyoruz ki senin gerçek amacın, “Kürt halkının bağımsızlığı, özgürlüğü, daha iyi koşullarda yaşaması” falan değil…
Amacın bağımsızlık gibi…
Özgürlük gibi…
Barış gibi kutsal kavramları kullanarak, otuz yıldır kandırdığınız Kürt asıllı vatandaşlarımızı kendi oligarşinize…
Yani; azınlık yönetiminize…
Daha da açıkçası ağalarınıza, şeyhlerinize, şıhlarınıza, köle yapmak!
***
Kandırdığın insanların tamamına yakını yoksul Selahattin; sen ise varlık içinde yüzüyorsun!
Onlar yiyecek ekmek bulamıyor; sen İstanbul’un lüks kebapçılarında metreyle kebap siparişi veriyorsun!
Bıyığı terlememiş çocukları kandırıp dağa gönderiyorsun ama kendin en küçük bir fırsat bulduğunda kapağı Bodrum’a atıyorsun!
Onlar “maraba”, sen “ağa”sın çünkü…
Onlar “fedai”, sen “başkan”sın…
Öyle görüyorsun!
Aslında onlar “kurban”, sen “kasap”sın; bunu en iyi sen biliyorsun.
***
Korkaksın…
Arkanda üç beş Avrupa Birliği ülkesi olmasa, birkaç CIA ajanı kulağına “devlet vaat eden sözler” söylemese… Kılını bile kıpırdatamazsın Selahattin!
Ne demiştin 7 Haziran seçimlerinden hemen sonra?
“Bize emanet oy veren seçmene verdiğimiz sözü tutacağız. Ayrılmak için değil, barış için çalışacağız…”
Bu mu senin barış anlayışın? Bulduğun her fırsatta “öz yönetim” mavalı okumak mı? Ülke ülke dolaşıp 2016 içinde açıklamayı planladığınız “Özerk Kürt Yönetimi”ne destek sağlamak için yalvarmak mı?
Kardeşi kardeşe kırdırmak mı?
Kürt asıllı askerleri, aralarında “Türk” de olan kandırdığınız PKK’lılara vurdurmak mı?
***
Neden tüm sıfatları unutmuyorsun Selahattin?
Neden ille de Türk-Kürt diye ayırıyorsun bizi?
Neden Kürdün ağası, şeyhi, şıhı, ezeni, düzeni bile değerli oluyor senin için de… Neden bütün Türkleri “semirmiş zalimler” gibi gösteriyorsun?
Anayasadan Türk’ü çıkarmaya çalışırken, neden her cümleye “Kürt”le başlıyorsun?
***
Her şey ortada; sen çoktan kopmuşsun bizden, çoktan bölünüp gitmişsin!
Şimdi peşin sıra bir ülkenin yarısını götürmek istiyorsun…
Avucunu yalarsın Selahattin; avucunu yalarsın!
156+197!
Önceki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e sormaya devam ediyoruz. Söz sırası Adanalı Mehmet Şırıl’da… Sizin de Abdullah Gül’e söyleyecekleriniz varsa mustafa0mutlu@gmail.com adresine gönderebilirsiniz…
“Abdullah Bey…
Sorum Mustafa Bey’in deyimiyle ‘çok basit:’
Bunca gündür susarak kimseye bir şey unutturamadığınıza göre, susmaya devam ederek ne kazanmayı umut ediyorsunuz?”
GÜNÜN SORUSU
Çorum’un Bayat ilçesinde kaymakamlık tarafından “meme kanseri konusunda farkındalık oluşturulmasına katkıda bulunmak” amacıyla bir toplantı düzenlenmiş… Toplantıya sadece ilçedeki “kurum amirleri”nin katılması istenince; ortaya bu fotoğraf çıkmış… Soru, ilçedeki bir kurum amirinden Bayat Kaymakamı’na:
Yıllık iznimi o tarihe denk getireceğim de onun için soruyorum. Rahim kanseri konusunda da toplantı yapacak mısınız?
KUBİLAY’I BİR KEZ DAHA
ÖLDÜRMEK İSTEYENLER…
Tam 85 yıl önce Menemen’deki dinci ayaklanmada şehit edilen Teğmen Kubilay, bugün yeniden irticacıların kabusu oldu!
O irticacılar, ilk olarak Menemen’de yapılan “anma etkinlikleri”nde gerçekleri haykıran Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin’e konuşma yasağı koydu.
Yetmedi; Atatürk’ün başkomutanlık ettiği Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Genelkurmay Başkanlığı, tarihinde ilk kez basına “akreditasyon” uyguladı. Askeri bölgedeki törene iktidarın borazanları TRT ve AA’nın dışında hiçbir basın kuruluşunu almamaya kalkıştı.
Ve hatta…
Kubilay’ın anılması, kendi okulu olan Bursa Muallim Mektebi’nde, bugünkü adıyla Çelebi Mehmet Anadolu Lisesi’nde bile engellenmeye çalışıldı.
***
Ulan gerici çakallar:
Kubilay’ı bir kez öldürdünüz; yerini milyonlarca Kubilay aldı.
Hâlâ mı akıllanmadınız?
GÜNÜN İSYANI
Sekiz gün önce “Sırra kadem basan Sırrı” başlıklı bir yazı yazmış ve Güneydoğu yangın yerine dönmüşken, Apo’nun yağcısı, HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder’in burnunu Cihangir’deki barlardan çıkarmadığını iddia etmiştim. Meğer beyefendi Cihangir’deki değil Galatasaray’daki barlara takılıyormuş… En son, karısına bok yedirmeye kalkıştığı için ünlenen Ermeni ırkçısı bir yazarın yaş gününde kadeh kaldırırken görülmüş… İsyanım kendime:
Sen de biraz bara diskoya gitsen, bu büyük (!) hatayı yapmazdın!
Aydınlık