Murat Eren’in özgürlüğüne, kızlarına, eşine ve hatta belki de TSK’dan çağrı gelirse üniformasına kavuşabileceği haberini aldığımda ağlayamadım bile! Hani insanın burnunun direklerinde keskin bir sızı, genzinde yanma olur da gözyaşına dönüşemez ya… Hani şaşkın şaşkın bünyeye ıstırap vermeye devam eder coşkusu; öyle sevindim işte!
***
Bizim memlekette adettendir;
Bir zulmün bitiş çizgisine gelindiğinde, kilometreler boyunca emeğiyle, dileğiyle o zorlu koşunun bitmesine çalışanlardan ziyade, o güne kadar, amiyane tabirle tavşan pisliği kıvamında takılanlar üşüşür şeref kürsüsüne…
***
Neyse işte…
Bu hengâme, rol çalıcıların şov faslı filan bitsin de Murat Eren’den -illaki vardır biriktirdikleri- iki çift laf duyayım diye beklerken televizyonun karşısında bildiğiniz mesleğimden soğudum; yerin dibine girdim “haber” diye izlettikleri şeylere baktıkça!
“En çok izlenen” televizyon kanalları ağızbirliği etmişçesine;
1. “Kumpasın son kurbanı” diye takdim ettiler Eren’i.Yanlış. Kendisi kumpasın içeride kalan son tutsaklarından olabilir ve fakat ilk kurbanlarındandı! Peyderpey tahliye edilenlerin, beraat olanların hepsinden önce o atıldı cezaevine ve hepsinden sonraya kaldı çıkması!
2. Şu “darbecilere yer açma projesi” kapsamındaki “örtülü af” var ya; ona dahilmiş gibi “yüzü gülen 38 bin mahkûmdan biri” diye takdim ettiler Eren’i.
Yanlış. Doğru değil. Alçak bir tezgâhın kurbanını hırsızla, arsızla bir tutmak büyük haksızlık!
Eren “38 bin şanslı suçlu(!)”dan biri olduğu için değil, avukatlarının “yeniden yargılanma talebi”ni bildirmek üzere geçtiğimiz günlerde verdiği dilekçe doğrultusunda, Askeri Yargıtay’ın “Yargılamanın yenilenmesi ve infazın durdurulması” kararıyla salıverildi.
“Af”fedilmedi yani…
Zira “af”fedilecek bir suç işlemediğini kanıtlamak üzere, yeniden ve adil yargılanıp beraat etmek üzere mücadelesi!
+++++++++
Kimin ne bildiği ortada…
——-
Millî Savunma Bakanı Fikri Işık, Van ve Elazığ saldırılarının hemen ardından, sıcağı sıcağına yaptığı ilk açıklamada PKK terör örgütüyle ilgili olarak şöyle dedi;
“Bizlerin çok iyi bildiği ama vatandaşın yeni yeni fark ettiği terör örgütünün gerçek yüzünü ortaya koymasıdır…”
PKK’lıları Habur’da davul zurnayla “vatandaş” karşılatmadı, “çadır mahkemeleri”ni “vatandaş” kurmadı, bürokratik atamaları dahi -Oslo’da itiraf edildiği üzere- “vatandaş” yapmadı, “açılım”ı vatandaş başlatmadı, “İmralı’daki cani” Öcalan’ı “vatandaş” muhatap alıp pazarlığa oturmadı Sayın Bakan!
Atalarımız boşuna “bin düşün bir söyle” dememiş; bir daha düşünün bakalım “terör örgütünün gerçek yüzünü” görmeyen, görmek istemeyen kimdi yıllarca!
+++++++
Başbakanlık’tan “ambargo” cevabı
——
Hem Cumhurbaşkanı, hem Başbakan, hem de hükümet üyelerinin 15 Temmuz gecesi yaşanan darbe girişimi ve katliamlardan sonra her fırsatta “millî birlik ve bütünlük” vurgusu yapmaları, o acı tecrübenin yaşandığı günü bir “milat” kabul ettiklerini açıklamalarına rağmen medyadaki ötekileştirmenin sürdüğünü yazmıştım ya önceki gün…
Hani bunun nedenini öğrenmek üzere Başbakanlık Basın Müşaviri Sinan Çetin’i de aradığımı ancak cevap alamadığımı…
Çetin önceki gün akşama doğru aradı ve Başbakanlığın basın yayın kuruluşları arasında bir ayrımcılık yapmasının, sırf muhalif diye bazı gazetelere ambargo uygulamasının -hele de böyle bir dönemde- söz konusu olmadığını söyledi.
Gazetemiz temsilcisinin neden Çankaya Köşkü’ndeki medya buluşmasına davet edilmediğini sordum.
Çetin bunun tek nedeninin organizasyonun “televizyon temsilcileriyle” sınırlandırılması olduğunu, yazılı basından kimi isimlerin aynı zamanda televizyon kanallarında da görevli oldukları için dahil edildiklerini ifade etti.
Durum buysa, hem Başbakanlığın, hem Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’nün resmi internet sitelerinin editörleri, hem de ajansların bu habere imza atan muhabirleri yol açtıkları “yanlış anlama”dan ders çıkarıp bundan böyle haberleri “doğru kavramlar”, “tanımlarla” servis etmeli bence…
Resmi kanallardan yani birinci ağızdan dahi servis edilen haber “medya temsilcileriyle buluşma” başlıklı olunca çok da haksız sayılmayız “niye dahil değiliz” diye sorgulamakta… Olayı “görsel medya temsilcileriyle buluşma” yahut “televizyon kanallarının yöneticileriyle buluşma” olarak duyursaydınız bu dağ dağa küsmüş dağın haberi yok tatsızlığı oluşmazdı…
Artık Başbakan’ın yazılı basın temsilcileriyle ilk buluşmasına “sağlaması”…
+++++++
Usain Bolt gibi gülüp geçebilsek keşke biz de arkamızda bıraktıklarımıza…
+++++++
Doğa ve coğrafyaya karşı açtıkları savaşı durdurmak için dev bir enkazın karşısında “ne istedilerse verdik bu yandaş müteahhitlere” diye ağlamayı mı bekliyor “yetkililer”?
yeniçağ