R.Erdoğan bir taraftan, “Başbakan” Ahmet Davutoğlu diğer taraftan, HDP’li Selahattin Demirtaş’ı provokatörlükle suçluyorlar. Savcılara “gereğini yapın” çağrıları yapılıyor. Kırdığı fincan 40’ı geçmese!.. Daha 6-7 Ekim 2014 “Kobani” bahanesiyle meydana gelen ayaklanmanın kanlı kanıtları ortada dururken diğerlerine bakmaya ihtiyaç bile yok!.. “Kobani” ayaklanmasının ardından onca sayılan dökülen laflardan sonra pek güzel bir araya gelip Dolmabahçe mutabakatına imza attılar. O zaman, savcılar niye kimsenin aklına gelmedi?.. Cumhuriyetin Savcıları ne yapıyordu?.. Diğer bir garabet de; Anayasayı, Anayasa Mahkemesi’ni tanımayanların savcılardan kanunların gereğinin yapılmasını istemesi. Hangi yanlışı nereye koyacaksınız? Nasıl ayırt edeceksiniz?.. Haydi, gelin de çıkın işin içinden!..
Fakat asıl istenen o!..
Kan, gözyaşı, acı ve aşırı yılgınlık içinde kafayı, gözü iyice dağıtmamız. Doğruları eğrilerden artık iyice ayıramaz hale gelmemiz. “Lanet olsun” deyip her şeyi bir tarafa bırakıp teslim olmamız. Tarafların gerçek rollerini üstlenerek planlayarak uyguladığı her türlü operasyonun tek hedefi bu!..
Bugünkü yazının konusu değil ama şu bizim de yazıp çizdiğimiz AKP içindeki kavgaların bile toplum üzerinde uygulanan yılgınlık operasyonlarının bir tezgahı olup olmadığından şüphelenmiyor değilim.
Neyse!.. Asıl konuya dönelim;
Eğer, başta Selahattin Demirtaş olmak üzere HDP’liler provokatör ve dokunulmazlıklarının kaldırılmasında samimilerse neden işe bölgedeki en aktif oyunculardan başlamıyorlar. Hâlâ operasyon bölgelerinde HDP’li belediyelerin iş makineleri ile hendekler kazılıyor, yolların altına bombalar döşeniyor, teröristlere 3 öğün belediyelerden yemek servisleri yapılıyor. Bunları Valiler de Kaymakamlar da Emniyet birimleri de çok iyi biliyor. Raporlar var… Belgeler var… Savcılar niye duruyor? Neden göreve çağrılmıyorlar? Bunları da geçtik!.. Ellerinde her türlü kanuni yetki var. İçişleri Bakanlığı neden alayını birden görevden almıyor?..
Bakın!.. Sizlere, bölgeden daha da sıcak bir örnek vereyim;
Şırnak’ta (il merkezinde) şu günlerde ortam iyice gerginleşti. İlde yer yer çatışmanın yaşanmadığı gün yok gibi. Özellikle gece saatlerinde. Terör örgütü PKK’yı temizlemeye yönelik toplu operasyon için geri sayılıyor.
PKK’nın şehir yapılanmalarına müsaade edildiği için sadece, Sur, Silopi, Cizre özelinde verdiğimiz şehit sayısını düşünün. Peki, operasyonlara başlandı da HDP’li belediyelerin teröristlere yardım ve yataklık yapmasına da aman verilmiyor mu?..
İşler sahada, hiç de öyle, sizlere seyrettirilen kayıkçı kavgaları gibi değil.
Şırnak’ta hâlâ günde 24 saat belediyenin iş makineleri hendek kazıyor. Bunu Ankara’da oturduğum yerden ben söylemiyorum. Canlarını Şırnak’ta vatan uğruna vermeye hazırlanan güvenlik güçleri gördüklerini aktarıyor ve ekliyor; “bunu da herkes görüyor…” Dahası var!.. Güvenlik kaynaklarının ifadelerine göre; Şırnak belediyesinden teröristlere (Kandil dahil) günde 3 öğün yemek servisi hâlâ devam ediyor. Bunu da herkes görüyor ve biliyor!.. Ayrıca, Kuzey Irak’ta eğitilen 150 keskin nişancı da ilde mevzilendi. Bunu da sokaktaki vatandaş bile biliyor!.. Barikatlar kurulan, hendeklerin hâlâ kazıldığı mahalleler el yapımı patlayıcılar ile donatıldı, yolların yarım metre altına kablolar döşendi.
Ee!..
Birileri de Ankara’dan ve hatta Batı Afrika’nın muhtelif ülkelerinden Selahattin Demirtaş ile “provokatör” kavgası yapıyor!..
Her nedense (!) kimse PKK’ya hâlâ yardım ve yataklık yapanlara dokunmuyor veya dokunamıyor. Malum Belediye eş başkanları, koltuklarında olanca bir rahatlık içinde oturuyor. Malum yerlerin Valilerinin de kulağı saraydan gelecek kararname haberinde. Televizyonları seyredip sabah akşam Recebi medyayı takip ederseniz dokunulmazlık kavgasının kralı Ankara’da yapılıyor!.. Demirtaş’ın da yakında fişi çekilecek!..
Yolsuzluktan, hırsızlıktan yıldık, teslim olduk.
Korkudan, baskıdan, tehditten, şantajdan, kaset-dinleme tezgahlarından yıldık, teslim olduk.
Fukaralıktan, parasızlıktan, işsizlikten yıldık, teslim olduk.
Sıra evlat ve vatan acısına geldi… Onlardan dolayı da yıldırmada başarılı olurlarsa;
Yılıp, ırzımızı namusumuzu teslim edeceğiz!..
Geriye ne kalacak?..
TOKİ’den aldığımız ev mi?..
Bankadan çektiğimiz krediler mi?..
Evlerinize bırakılan, kömür poşetleri, makarna, pirinç torbaları mı?.. Hatta bulaşık makineleri, buzdolapları mı?…
Hâlâ anlamakta zorluk çekiyorsanız; Cizre’den, Sur’dan, Silopi’den gelen harabe fotoğraflarına ve o evlerin içinde şaşkın şaşkın dolaşan vatandaşlara bir daha iyice bakın!..
Kandırılanlar ve bedeli ödeyenler masum vatandaşlar olunca kimin kandırdığı sonucu değiştirmez!..
Türk’ün töresinde ocak, çadır, yurt, namus değil mi?..
Yılıp da teslim oldunuz mu!.. Bugün Ankara’da patlayan bomba, yarın yaşadığınız ilin Valilik konağında dalgalanan Amerikan, İngiliz bayrağı olur!..
O günkü yenilmişlik yılgısından dolayı hatırlayamazsınız “provokatör” kavgalarını!..
yeniçağ