Hindistan’da kamuda çalışma ve eğitim hakkı tanınmayan ve Jat denilen kastlara mensup insanların protesto eyleminde polisle meydana gelen çatışma sırasında ölü sayısı yediye yükseldi!
Denilebilir ki “İyi de Türkiye’de bunca şehit varken, başka yazacak konu bulamadın mı?”
Konu çok da çözüme ulaşabilmek için önce hastalığı teşhis etmek gerekir. Daha doğrusu toplum yapısı ve yönetim anlayışı olarak, Hindistan’daki gibi hasta olduğumuzu kabul etmemiz gerekir!
Hastalığının farkında olan, tedavi için doktora başvurur. İyi olduğunu, asıl kendisine hasta diyenlerin rahatsız olduğunu zannedenlerin kurtarılması ise çok zordur!
***
Şimdi teşhis olarak “Türkiye’de 13-14 yıllık AKP iktidarında uygulanan sistem, toplumu ‘AKP’li olanlar ve olmayanlar’ diye ikiye bölmüştür, her hak AKP’liler içindir” desek, çıkarlarına dokunulduğunu hissedenler küfür edecek ama uygulamadan bir iki örnek verirsek belki hastalığın teşhisinde birleşiriz.
Artvin’in en ünlü yaylasında siyanürle altın aramak için tesis kurmak isteyen şirketin sahibi, telefon kayıtlarında, iktidarın kurduğu havuza yüzde 10 aktardığını, bu sayede elde ettiği ihalelerle birlikte milletin bir yerine koyacağını söyleyen adamdır! İşte milletin yaylasına konuyor!
Peki o güzelim yaylayı geri dönüşü olmayacak şekilde kirletecek bu tesisler, niçin devletin polisi ve jandarması halka karşı kullanılarak inatla kurulmak isteniyor?
Çünkü o iş adamı AKP kastındandır!
Kast sistemi o kadar ileri gitmiştir ki söz konusu iş adamı, Çengelköy mezarlığının Boğaz’a nazır yerinde aile kabristanı kurup bütün aile fertlerine yetecek kadar katlı mezarlar inşa ettirerek, öbür dünyasını bile sağlama almıştır!
Hindistan’da da kast sistemi pazara kadar değil mezara kadar devam eder!
***
* Türkiye’de Anayasa’ya göre normal bir vatandaşın kamuda çalışma hakkı vardır ama uygulamada bunun için iktidar partisinden referans gerekir! Yoksa yazılı sınavı birincilikle kazansanız bile “mülâkat”ta elenirsiniz! Yazılı sınavı kazanmak da zordur, çünkü hâkimlik-savcılık ve polislik sınavlarında olduğu gibi sorular çalınmış ve üst sıralar dolmuş olabilir!
* Türkiye’de sıradan bir gencin üniversitede okuma hakkı da vardır ama uygulamada, sınav sorularını çalanlar en iyi fakültelere yerleşir? Veya torpilli ise “gecekondu üniversiteler”den birine parayla kayıt yaptırıp yatay geçişle iyi üniversiteye geçer!
* Hindistan, “ayrımcılıkla mücadele kapsamında”, düşük kasttakilere kamuda çalışma ve eğitim hakkı için belirli bir kontenjan veriyor! Türkiye’de o bile yok ediliyor! Yakın zamana kadar üniversitelere, sınavları hakkıyla kazanan girebiliyordu; şimdi ise parası veya torpili olan ve soruları çalanlar girebiliyor!
* Türkiye’de sağlık durumu uygun olan her erkek askerlik yapmak zorundadır ama terörle mücadele edilecek illere, iktidar kastından olanların çocukları genelde gitmez. Veya “Zenginimiz bedel öder, şehidimiz fakirdendir!”
* Siz bakmayın, siyasi liderlerinin sıklıkla varoşlardan bir eve misafir giderek yer sofrasına oturduğuna veya taksi durağında çay içtiğine… Bunlar propagandadır. Gerçekte onların sofralarında ancak yalakalık yapacak gazeteciler oturur! Eleştiren gazeteciler ise işlerinden kovulur. Yerlerine yalakalar getirilir!
* Bütün mesleklerde durum aynıdır. Diyelim ki avukatsınız! İktidara çok yakınsanız, kamu kurumlarının avukatlığını da size verirler! Serbest mesleklerin başında gelen avukatlıkta bile kast sistemi kurmuşlardır!
***
Şimdi bütün bunlar, bir toplum için en büyük hastalık değil midir? Hastanın, “Çalıyorsa benden çalıyor, sana ne” veya “Çalayi ama namaz da kılayi” dediği yerde, tıptaki tedavi yöntemi geçerlidir!
yeniçağ