Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Antalya’da düzenlenen “Güçlü Şehirler Ağı 1. Küresel Zirvesi”nde konuştu ve NATO’da DAEŞ’e karşı mücadele eden koalisyonda 65 ülke olmasına rağmen bunu yok edecek bir strateji olmadığını belirterek, “Bölük pörçük bazı stratejilerimiz var. Birçoğu da işlemedi ve arazideki başka radikal gruplardan medet umar hale geldik” dedi!
Çavuşoğlu, “Bugün Suriye’deki terör örgütlerine katılmak için gelen yabancı terörist savaşçılar, dünyanın 120 ülkesinden geliyor, dünyanın her kıtasından geliyor” diye konuştu!
Tabii Çavuşoğlu’na “Bunca teröristin nereden geldiğini söylüyorsun da nereden geçip Suriye’ye gittiğini neden söylemiyorsun?” diye soran olmamış… Biz bir defa daha sormuş olalım!
***
Mesele şu ki IŞİD denilen örgüt, başını ABD, İngiltere ve İsrail’in çektiği bir istihbarat organizasyonunun eseridir. Yoksa 120 ülkeden toparlanıp, Türkiye ve Irak üzerinden Suriye’ye geçme şansı bulamazlardı!
Peki uluslararası bir konsorsiyumun eseri olan bir terör örgütünü, aynı güçlerin ortadan kaldırmasını beklemek mümkün mü? Elbette Türkiye’yi yönetenler bu kadar saf değildir ama böyle ipe un sermelerinin sebebi, Suriye krizinde doğrudan görev yapmış olmalarıdır. IŞİD’in Türkiye’nin de başına belâ olacağını öngöremeyecek kadar akılsız olmaları söz konusu bile edilemeyeceğine göre geriye tek bir gerçek kalıyor:
Bu işi bile bile yaptılar!
Çünkü Suriye krizini, Türkiye’nin rejimini değiştirmek için kullanacaklardı! Mısır’daki Mursi ve Suriye’deki yeni yönetimle birlikte “Müslüman Kardeşler Enternasyonali”ni kuracaklar, Türk kamuoyunu da “Osmanlı coğrafyasını yeniden bütünleştiriyoruz” diye ikna edecekler, yani millî duyguları kışkırtarak Türkiye’yi Türk devleti olmaktan çıkaracaklardı!
Yeni Anayasa diye tutturmalarının, başkanlık sistemindeki ısrarlarının ana sebebi budur. PKK’nın savunduğu da böyle bir sistemdir. Asıl dayatmayı yapan ise ABD ve İngiltere’dir. Fakat böyle bir gücün, kontrolleri altından çıkmasından korktukları için Mursi’yi indirdiler ve Esad’ı indirmekten şimdilik vazgeçtiler. Tabii Rusya’nın müdahalesi de bu gelişmelerde birinci derecede rol oynadı.
***
Sonuçta görüldü ki Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” politikasından ayrılmak, Türkiye’nin de parçalanmasına yol açacak! Görüldü ama AKP iktidarı hâlâ inatla bu “sokma akıl”la hareket ediyor. Trabzon ve köylerinde başkalarının aklıyla hareket edenlere böyle derler!
Zaten “Güçlü Şehirler Ağı 1. Küresel Zirvesi” de bir sokma akıldır. Tıpkı 2006 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in ev sahipliğinde ”The Glocal Forum” tarafından düzenlenen 5. Glokalizasyon Konferansı gibi… Saadet Partisi’nin o zamanki Genel Başkanı Recai Kutan, Glocal Forum Yönetim Kurulu Başkanı David Kimche’nin, “İsrail Gizli Servisi MOSSAD’ın ikinci başkanlığına kadar yükselmiş ünlü bir istihbaratçı olduğunu” hatırlatmıştı hani…
***
Meselenin temelinde İngilizlerin geliştirdiği Şark politikası vardır. Bölgeye Orta Doğu adını veren de İngilizlerdir. Kime göre Doğu’nun ortası? Tabii ki İngiltere’ye göre…
Bu sebeple İran’ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in İran Genelkurmay Başkanlığı ile birlikte İran Millî Savunma Stratejisi ve Araştırmalar Merkezi tarafından düzenlenen “Asya’nın Batısındaki Jeopolitik Gelişmeler” adlı konferansta ilk sözü alarak Orta Doğu ifadesine karşı çıkması bunun yerine “Batı Asya” ifadesini kullanması milat değerindedir.
İranlı gazeteci Mesud Sadr’ın Aydınlık’taki yazısına göre Hamaney, Avrupalıların geleneksel sömürgeci ahlâkları ile diğer milletleri tanımlayamayacaklarını vurguladı.
***
Soru şudur: Sömürgecilerin sokma aklıyla hareket eden AKP iktidarına destek beyan etmek, milliyetçilik midir yoksa sömürgecilere hizmet midir?
yeniçağ