Türk siyasetinde ilginç davranışlar türedi.
Ülkenin ilk sıradaki dört partisi, birbirlerinin ne dediklerini ve ne istediklerini bilmezden gelme oyunu sergiliyorlar.
*
AKP, PKK’nın bir siyasi parti olup olmadığına aldırmadan “konuşalım, bakalım ne istiyorlarmış, öğrenelim” diyerek gizli – açık pazarlık masaları kurdu. CHP bu pazarlıkları “ne yapıyorlar bilmiyoruz ki, açık çek verelim de neymiş öğrenelim” diyerek destekledi. Bu öğrenme merakı çözüm süreci politikasının adıydı; bu arada PKK ülkemizi mayınladı.
AKP, memleketin yönetimi konusunda CHP’yle “neye ne diyorlar, öğrenmeye çalışıyoruz” diyerek 32 gün süren istikşafi görüşmeler yaptı. Bu öğrenme, yoklama, keşfetme görüşmeleri, ülkeyi AKP lehine erken seçime sürükleme amacının aleti oldu.
Bugünlerde de MHP “yeni anayasa diyorlar ama ne yapmak istedikleri fulu, bilmiyoruz; komisyonda oturalım ki ne istiyorlarmış bir bakalım da görelim” diyor. Herkesin bildiği şeyleri öğrenme komedisinin, bu kez hangi politikanın aleti olacağı belli değil mi? Karşı-devrim anayasasına cansuyu verip meşruiyet katma harekatı, olsa olsa yeni anayasa politikasının aleti olur.
*
Yeni anayasacı güruhun ne yapmak istediği ortada.
AKP’nin tepesindekiler ihvancı ümmet siyaseti güdüyorlar. Onların “millet” dedikleri şey ulus/millet değil, ümmet. Ümmeti milletlerinin adı yok. Onlara göre Türklük kavmiyetçilik (klancılık). Davutoğlu’nun dediğine göre parçalayıcı ve bölen ulusçuluğun maddesi. Açıkça ve pekçok kez söylediler. İstedikleri ümmeti rejim, ancak ve ancak, Türk Milleti’nin egemenlik hakkı ortadan kaldırılırsa kurulabilir. Dolayısıyla yeni anayasa ile bir taşla iki kuşu vurmak peşindeler: Türk Milleti’nin egemenlik hakkı yok edilerek hem ulusal/milli devlet hem de laik devlet yıkılacaktır.
*
Şimdilerde ulusal/milli devlet üzerine söz söylemekten kaçınıp laiklik bildirileri çevresinde toplananlar, ihvancı ümmetçiliğin bu doğasını ıskalamış durumdalar.
Aynı sakatlanma, Türk Milleti’nin savunmasını yapıp “dini hassasiyetler”den dem vurarak ihvancı ümmetçilik karşısında söz söyleyemeyenler için de geçerli.
*
HDP ve ardındaki PKK-PYD, vb.. çevreler, yeni anayasacılıkla bölünme ve ayrılma siyaseti güdüyorlar. Onların istedikleri şey de Türk Milleti’nin egemenliğinin ortadan kaldırılması. Böylece davasını güttükleri etnik topluluklara siyasal statü alabileceklerini, anadillere resmi dil statüsü verdirebileceklerini düşünüyorlar.
Laiklik mi? Onların önceliği değil. Çünkü her ne kadar “her istediğimiz Türkiye’nin tümü için” diyorlarsa da bu gerçek değil. Hedeflerinde hem toplumun hem ülkenin bölünmesi var. Yani egemenlik hakkının Türk Milletinden alınıp etnisiteler arasında bölünmesi ve toprak üzerindeki egemenliğin de özerklik – federasyon yoluyla bölünmesi. Ülkede ve millette bölünme, onlarınm ayrılma amaçlarına hizmet ediyor. Bu arada ihvani ümmetçilik zafere kavuşmuş kavuşmamış, onlar için önemli değil. Biz soldayız deyip bu kesimle laiklik cephesi kurmaya gayret edenlerin uğradıkları hayal kırıklığı da herşeyi gösteriyor. Onlar, laik toplum hedefini ayrılıkçılık hedefine çoktan rehin verdiler.
*
Yeni anayasacı güruhun üçüncü parçası, kökü dışarıda olan kesim. Bunların bazıları neo-ortadoğuda yeni petrol egemenliği düzeni peşindeyse, bazıları da bin yıllık neo-haçlı zaferleri özleminde. Güdüsü iktisadi ya da ideolojik ve dinsel, fark yok. Tüm kanatlar hep birlikte zaferlerinin Türk Milletinin egemenlik hukukunu ortadan kaldırmakla mümkün olduğu fikrinde.
*
Türk Milletinin egemenlik hukukunu savunmaya “milliyetçilik, şovenizm” diye bakıp laiklikten dem vuranlarla, bu hukuku savunduğunu söyleyip laikliği “dini hassasiyetler”den söz edip ezenler aynı tarihsel hata çukurundalar. Dur bakalım dinleyelim bir öğrenelim tavrı ise, Aziz Nesin’in “du bakali ne olacak” öyküsünden ibaret acıklı bir durum…
Yeni Anayasaya Geçit Yok!
Birgül Ayman Güler
Aydınlık