Kur’an-ı Kerim’de yazıyor:
“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” İslami bilginin abidesiydi…
Din tüccarlarına ve yobazlığa karşı verilmiş bir mücadeleydi hayatı.
Hurafelerin bin yıllık zincirinden İslam’ı kurtarmak için çabaladı. Hem dindar, hem aydın olunabileceğini gösterdi.
İslam dininin sahibi gibi davranan, takiyecilere, dalkavuklara bilginin ve erdemin gücü ile en yıkıcı tokatları attı.
Eserleri ve konuşmaları ile milyonları etkiledi…
Din simsarlarının, Allah adına konuştuğunu öne süren münafıkların camdan köşklerini yıktı…
Bir meşaleydi Mustafa Kemal’in ışığını yansıtan,Ve Mustafa Kemal gibi gericilikle mücadele etti…
Kılavuzu akıl ve bilimdi…
Zamanın cehalet atlasında aslında,Yalnız da değildi…
Yaklaşık 1000 yıl önce yaşamış bir “süt kardeşi” vardı… Cehalet onun da hedefiydi…
***
“Fikirlerin kanatları vardır” diyordu… “kimse insanlara ulaşmasını engelleyemez.
“Endülüs’te yaşamıştı. 70’li yaşların başında vefat ettiğinde, yalnızca Endülüs’te değil, İslam dünyasında da özgür düşünce ikliminin sonu gelecekti.
Örneği yoktu…
Orta Çağ’ın en büyük filozofuydu, İslam aleminin de en büyük ve son felsefecisiydi…
Fikirleri ile Orta Çağ Hristiyan düşünürlerinde sarsıcı bir etki yaratmıştı.
Batı dünyasında akıl devrimini tetiklemişti. İslam dünyasını etkilediğinden belki daha çok Batı’yı etkilemiş ve dönüşümüne neden olmuştu…
İslam dünyası ona İbn-i Rüşd diyordu. Eserleri bir çok dile çevrilecek ve her coğrafyada farklı bir isim ile anılacaktı…
İbn-i Rüşd’ün eserleri Batı dünyasında dağıtılınca, yobaz kilisenin duvarlarında gedikler açılacaktı…
Akıl ve sorgulama, felsefe ve din kardeşliği, Orta Çağ karanlığının yıkılmasında öncü olacaktı.
Hristiyan Batı; aydınların, bilim insanlarının yakıldığı çağı geride bırakırken, Orta Çağ artığı düşünce ve yapılanmalar İslam dinine sızıyordu…
Oysa İbn-i Rüşd; “Tanrı’ya akılla ulaşmak gerekir” diyordu. Din; akıl ve bilimi dışlamaz, “akıl-bilim ve vahiy” çelişmez diye haykırıyordu.
İnsan aklının da, vahiy ürünü olan dinin de kaynağı Allah’tı… Aynı kaynaktan beslenen felsefe ve din iç içedir ve birbiri ile çelişemezdi. Felsefe ve dinin birlikteliğine “süt kardeşliği” adını vermişti…
Ve bence tarihin en büyük devrimcilerindendi.
***
Ölümünden 900 yıl sonra, Anadolu topraklarında çoğunluğu Müslüman olan bir millet önce istilacılardan, ardından hurafelerin ele geçirdiği bir dinin prangalarından kurtulacaktı…
Din özgürleşip, onu istismar edenlerden kurtarılınca halk da özgürleşebilmişti.
Yüzyılın en büyük dahisi, Mustafa Kemal Atatürk, İbn-i Rüşd gibi bilim ve aklı kılavuz yapmıştı.Kur’an’ın Türkçe tefsirini hazırlatmıştı…
Kendini “Allah’ın yeryüzündeki gölgesi” gibi görenlerin saltanatını yıkacaktı.
***
Prof. Dr.Yaşar Nuri Öztürk, Atatürk’ün duvardan indirdiği Kur’an-ı toplumla buluşturdu. 71 yıllık yaşamına büyük bir mücadeleyi sığdırdı.
“Zulme uşaklık, zalimlikten daha kötüdür” diyordu.
Allah ile aldatanları deşifre ediyordu.Din ve felsefe “süt kardeşidir” diyen İbn-i Rüşd gibi çağının çok ötesindeydi.
İbn-i Rüşd gibi yobazların hedefindeydi.
Akıl, bilim ve felsefe ışığında İslam’ı yorumlayarak, İbn-i Rüşd’ün bin yıl sonraki “süt kardeşi” oldu.
***
Ölümünün ardından bağnaz simsarlar “bayram havası” yaşadı.
Oysa,
fikirlerin kanatları vardır ve
Yaşar Nuri Hoca, milyonlarca yürekte hayat bulacaktır…
yeniçağ