Mevlit kandilleri sırasında halkın büyük çoğunluğu ibadet ediyor veya telefon ederek, mesaj göndererek yakınlarının ve arkadaşlarının kandilini kutluyor değil mi?
Bunu, IŞİD’in hâkim olduğu coğrafyada yapanın kellesi tehlikededir! Çünkü IŞİD’e göre mevlit sonradan ortaya çıkmıştır, bu tür kutlamalar yapanlar dinden çıkmış olur!
Vehhabilik de mevlidi küfür saymıştır. “Mevlit okutmak suçu” Suudi Arabistan topraklarında işlenemez!
***
Başlıktaki “Suudi ile ittifak IŞİD ile ittifaktır!” tespitini çok abartılı bulanlar olabilir diye hemen belirteyim ki herkes kendi çabası ile konuyu araştırabilir. Sonuçta bu tespit, abartılı değil yetersiz bile bulunabilir! Zira IŞİD’in ideolojisi, neredeyse harfiyen Vehhabiliğin ta kendisidir. IŞİD’in kendi kurallarına uymayan herkesi kâfir ilan etmesi, mezarları, türbeleri, tarihi eserleri tahrip etmesi ve cezalandırma yöntemleri, Vehhabiliğin ilk uygulamalarının tıpatıp aynısıdır. Taliban da aynı çizgidedir.
Vehhabiliği, Mehmed bin Abdülvehhab kurmuştur. İbni Teymiye’nin kitaplarından etkilendiği söylenir. İngiliz casuslarından, Hempher’in yönlendirmesiyle hareket ettiği bilinir.
Tahavi.com sitesinde yayınlanan bir derlemeden özetledim:
* Vehhabilikte farzları yerine getirmeyen, mesela namaz kılmayan dinden çıkar. “Namaz kılmayan öldürülmeli. Malları taksim edilmelidir” görüşündedirler.
* Vehhabiliğe göre, peygamberlerin ve evliyânın ruhlarından şefâat isteyen, mezarlarını ziyaret ederek “onların yüzü suyu hürmetine” diye duâ edenler de kâfir olur!
* Vehhabiliğe göre mezarların üzerine türbe yapmak, türbelerde kandil yakmak caiz değildir. Bunları yapanlar kâfir olur, kestikleri hayvanlar da yenmez. Dolayısıyla hepsini öldürmek ve mallarına el koymak helâldir!
***
* Mehmet Ali Büyükkara’nın “İhvan’dan Cüheyman’a Suudi Arabistan ve Vehhabilik” adlı araştırmasına göre Vehhabiler, özellikle Hicaz’daki eylemlerinden dolayı bazı tarih kayıtlarında “mezar yıkıcılar” olarak nitelendirilmiştir:
* “Vehhabiler şiddetli çatışmalar neticesinde 18 Şubat 1803’de Taif şehrini ele geçirdiler. Çok sayıda Taifli öldürüldü ve malları talan edildi. Türbe ve mezarlar tahrip edildi. Abdullah b. Abbas’ın türbesi de yıkılan binalar arasındaydı. Mekke ise 30 Nisan 1803 günü Vehhabilerin eline geçti. Mekke’de başta Hz. Hatice’nin evi olmak üzere ileri gelen sahabilere ait oldukları bilinen ve hatıra olarak korunan evler yıkıldı. 1805’de Medine’yi ele geçirdiler ve şehirdeki türbeler ve mezar taşları yıkıldı. Hz. Peygamber’in türbesindeki tezyinat yağmalandı, değerli eşyalar gasp edildi.”
* Eyüp Sabri Paşa’nın 1888 tarihinde basılan Mirat-ül-Haremeyn adlı eserine göre İngiliz casusu Hempher 1713 senesinde, Basra’da tanıştığı Mehmet bin Abdülvehhab’ı o da Necd şeyhi olan Muhammed bin Suud’u maşa olarak kullandı. Kendisine kadı, Muhammed bin Suud’a hâkim ismini taktı. Kendilerinden sonra da, çocuklarının bu makama geçmelerini temin eden bir anayasa yaptırdı.
***
Bir de Taliban’ın Afganistan’da, IŞİD’in Suriye ve Irak’ta yaptıklarını hatırlayalım. 127 yıl önce yazılan eserde bildirilen Vehhabilik dininin eylemleriyle Taliban ve IŞİD’in eylemleri aynı değil mi?
Böyleyse, Suudi Arabistan’ın kurduğu Riyad merkezli “Teröre karşı İslam askerî ittifakı”na, Türkiye’yi yöneten siyasi kadro hangi gerekçeyle katıldı?
Türkiye, “İhvanı Müslimin enternasyonali”nden sonra “Vehhabilik enternasyonali”ne heves edenlerin eline kalmıştır!
Mehmet Akif uyarıyor:
“Davranın zira gülünç olduk bütün bir âleme,
Bekleşirken gökte yüz binlerce ervah, intikam;
Yerde kalmış, nâ’şa benzer kavm için durmak haram!
Kahraman ecdadınızdan sizde bir kan yok mudur?
Yoksa, istikbâlinizden korkulur, pek korkulur.”
yeniçağ