Kur’an-ı Kerim’in Türkçeye nasıl tercüme edildiğine dair bir örnek vereceğim… “Memleket elden gidiyor, sen meleklerin cinsiyetini tartışıyorsun?” diyenler olabilir. Hayır, memleket yanlış tercümelere dayanan din adamları ve siyasilerin “millet” anlayışı yüzünden elden gidebilir. Bu sebeple nerede hata yaptıklarını ortaya koymak gerekir!
Tayyip Erdoğan’ın bahsettiği Hucurat suresinin13’üncü ayetini, Elmalılı Hamdi Yazır şöyle tercüme etmiş:
“Ey insanlar, Biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere, kabilelere ayırdık. Haberiniz olsun ki, Allah katında en şerefliniz, en takvalınızdır. Muhakkak ki, Allah, bilendir, her şeyden haberdardır.
“Bu da Diyanet İşleri’nin tercümesi:
“Ey insanlar! Şüphe yok ki, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık. Allah katında en değerli olanınız, O’na karşı gelmekten en çok sakınanınızdır. Şüphesiz Allah hakkıyla bilendir, hakkıyla haberdâr olandır.
“Bir de Yaşar Nuri Öztürk tercümesi verelim:
“Ey insanlar! Biz sizi, bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve örfler yoluyla tanışıp kaynaşasınız diye sizi milletlere, boylara ayırdık. Hiç kuşkusuz, Allah katında en seçkininiz, sakınılması gereken şeylerden en çok sakınanınızdır. Allah her şeyi bilir, her şeyden haberdardır.”
***
Elmalılı Hamdi Yazır, “milletlere, kabilelere”, Diyanet, “boylara ve kabilelere”, Yaşar Nuri Öztürk ise “milletlere, boylara” diye tercüme etmiş. Diğer taraftan Zekeriya Beyaz, yıllar önce yazdığı “İslâma Göre Milliyetçilik” adlı eserinde “Hucurat Sûresi 13. âyette bulunan ‘şuub’ kelimesi ‘şa’b’ kelimesinin çoğuludur” diye yazmıştır.
Anlaşılan o ki ‘şab’ birçok kabileyi içine alan kavim, budun veya bugün Türkiye’de kullanılan mânâda millet demektir.
Âyette, “Sizi şablara ayırdık” ifadesi mevcuttur.
Budun, ulus veya şab… Bütün bu kelimelerin Türkiye Türkçesi’ndeki yerleşmiş karşılığı “millet”tir.
***
Tayyip Erdoğan ise “Aklıma rahmetli babama sorduğum bir soru geldi. Bir gün babama sordum; ‘Biz Laz mıyız, Türk müyüz?’ dedim. Babam dedi ki, ‘Oğlum büyük deden Mollaymış, ona sordum: Dede biz Laz mıyız, Türk müyüz?’ Büyük dedem de babama şu cevabı vermiş: ‘Torunum, yarın öleceğuk, Allah bize Men Rabbüke ve men nebiyyüke ve ma dinüke sorularını soracak ve ma kavmüke diye bir soru sormayacak. Sana sordukları zaman, Elhamdülillah Müslümanım de geç’ demiş” sözleriyle yeniden bir kavram kargaşası çıkarıyor.
Kendinizi sadece dinle tanımlıyorsanız, “Türk bayrağı” niye diyorsunuz? “Türk tipi başkanlık” niye diyorsunuz? Bu mantıkla giderseniz bayrağı da değersizleştirirsiniz. Çünkü o bayrağın temsil ettiği değeri, yani Türklüğü yok sayıyorsunuz.
Hem sonra Allah’ın kime ne soracağına dair hadis rivayetine dayanarak hüküm verilemez! Çünkü hadisler adı üzerinde “rivayet”e dayanır… Kur’an’da kullanılan kavramlara göre düşünürsek, Allah, “Anan baban için ne yaptın, kavmin için ne yaptın?” diye de sorabilir değil mi?
***
Tayyip Erdoğan, hangi millete mensup olduğunu hâlâ bilmiyor mu ki her fırsatta bu anısını anlatıyor? Üstelik Türk Milleti’ne Cumhurbaşkanlığı yaparken “kavmin hiçbir önemi yok” diyor.
Öyleyse Allah kavimleri niçin yarattı?Kavimleri birleştiren din olsaydı, Türk, Arap, Fars hepsi bir olurdu değil mi?
Bırakın birlik olmayı özellikle Türkler ve Araplar kendi içlerinde bile dünya coğrafyası üzerinde darmadağındır! Yarım mollalık imandan eder!Bu mantık Türkiye’yi de darmadağın eder!Tayyip Bey, bu tür ezberlerini yeniden sorgulamalı!
yeniçağ