Brüksel’deki terör saldırılarından sonra Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada “Avrupa’nın kalbi olan Brüksel’de gerçekleştirilen bu alçakça saldırılar bir kez daha medeni dünyayı ve evrensel değerleri hedef almıştır” denildi!
Bence terörün gerçek boyutları göz önüne alınmadan yapılan bir açıklama! Özellikle saldırıların “medeni dünya”yı ve “evrensel değerler”i hedef aldığı iddiası, temelinden sakattır!
Çünkü İslâm ülkelerindeki terör örgütlerinin tamamı, o “medeni dünya” dedikleri Batı’nın istihbarat servisleri tarafından organize edildi ve sahaya sürüldü.
Terör örgütü kurup beslemek, desteklemek evrensel değer midir?
***
Aynı yanlışı, İstiklâl Caddesi saldırısına karşı, olay yerinde toplananlar adına bir konuşma yapan Fatih Belediye Başkanı Mustafa Demir de yaptı. Demir, “Bu terör belâsı, sadece bir milletin ve bir ülkenin, bir toprak parçası ve devletin değil, bütün dünyanın ortak problemi” dedi.
Gerçekten öyle mi? Yoksa terör, devletlerin bir çeşit savaş yöntemi midir? Önce bunu bir tespit edelim de öyle beylik laflar etmeyelim!
Tarihin en büyük terör olayı ABD’de yaşandı ve ikiz kuleler kaçırılan uçakların çarpması sonucu çökertildi. Ardından ABD bu olayı bahane ederek bir “Haçlı Seferi” başlattı. Afganistan ve Irak’ı bu gerekçeyle işgal ettiler. Libya ve Suriye’yi bu gerekçeyle paramparça ettiler ve terörü önce Türkiye’nin başına belâ ettiler. Öyle ki PKK adlı terör örgütünün Suriye’deki uzantısı olan PYD’yi “ABD’nin bölgedeki kara kuvvetleri” ilân ettiler!
Öyleyse terör, medeni dünyayı veya evrensel değerleri hedef almıyor?
Peki kimi hedef alıyor? Kimse milleti uyutmaya kalkışmasın; terör doğrudan İslâm dünyasını ve en başta Türkiye’ye hedef alıyor!
***
Denilebilir ki “Peki, Avrupa Birliği’nin de merkezi olan Brüksel’deki saldırılar neyin nesi?”
Acele etmeyin! Bu satranç tahtasında daha ne oyunlar var! Bu tür saldırıların yoğunlaştığını düşünün! O medeni dünya denilen ülkeler, terör eylemlerinden kimi sorumlu tutacak? İslâm dünyasını ve Türkiye’yi değil mi? Daha şimdiden kendi kurdurdukları IŞİD için Türkiye’yi suçlamıyorlar mı?
Mustafa Demir, “Teknolojinin bu kadar geliştiği ve dünyanın da bu kadar küçüldüğü bir yerde nerede durgun suya bir taş atarsanız bunun dalgası her tarafı etkiliyor” diye güzel bir ifade de kullanmış… Evet, Suriye gibi huzurlu ve durgun bir ülkeye ilk taşı atan, “silahlı muhalefet”e sponsorluk yapan, teröristleri kamplarda yetiştirerek bölgeyi kan gölüne çeviren kimlerdi sahi?
***
Diğer taraftan saldırılardan sonra Brüksel’de Avrupa Birliği kurumlarına ait binalar boşaltıldı. Brüksel’deki NATO karargâhındaki güvenlik alarmı seviyesi de yükseltildi.
Saldırının NATO’ya değil “Avrupa’nın kalbi”ne yönelik bir mesaj olduğu tespiti doğru. Bu bakımdan sadece Türkiye değil, İslâm ülkelerinde ABD ve İngiltere çizgisinden farklı bir politika izlemek isteyen Almanya ve Fransa, yani AB’nin başını çeken iki ülke hizaya getirilmeye çalışılıyor.
Bir defa daha hatırlatayım:
ABD’de her seçimde başkan aday adayı olan LaRouche, 21 Haziran 2001 tarihinde, ABD’nin devlet sekreteri Madeleine Albright’a sunduğu memorandumda, Mısır’ın Müslüman Kardeşler ve El Cihad, Filistin’in Hamas, Cezayir’in İslâm Ordusu, Türkiye’nin PKK’sı ve Sri Lanka’nın Tamil örgütlerinin Londra’da merkezleri bulunduğunu belirtmiş ve ABD’nin listesinde bulunan toplam 30 örgütten 16’sına İngiltere’nin askeri eğitim veya lojistik destek verdiğini belirtmişti..
“Evrensel değerler” adına mı?
yeniçağ