Yemek masasındaki iki kişiden bahsetmek istiyordum.
Biri, Başbakan Davutoğlu!
Diğeri bir Amerikalı ekonomist Joseph Eugene Stiglitz…
Davutoğlu’nun, Davos’taki yemekte Stiglitz ile aynı masayı paylaşmak için oldukça çaba sarf ettiği söyleniyor.
Davutoğlu, Stiglitz ile yan yana gelmek için neden bu kadar istekliydi?
Kimdi bu Amerikalı?
Ve asıl… Bu meselenin CHP ile ilgisi neydi?
Başlayabilirim…
Joe Stiglitz dünyanın tanıdığı ekonomist.
Cambridge’den Yale’ye; Oxford’dan Stanford’a; Princeton’dan Columbia’ya kadar çeşitli üniversitelerde profesörlük yaptı.
Bill Clinton’un ABD başkanlığı döneminde Ekonomik Danışmanlar Kurulu’nun başkanlığında bulundu.
Dünya Bankası’nda başkan yardımcısı görevinde iken; Türkiye gibi ülkelerin nasıl uçuruma yuvarlatıldığını görüp istifa etti. Dünya Bankası ve IMF’nin içyüzünü anlattığı mektubu olay oldu. (O yıllarda Dünya Bankası’ndaki Kemal Derviş “kurtarıcı olarak” Türkiye’ye gönderiliyordu!)
Stiglitz’in 2001 yılında Nobel Ekonomi Ödülü alması şaşırtıcıydı. Çünkü, altın yıllarını yaşayan neoliberalizme/vahşi kapitalizme sert eleştirilerde bulunuyordu.
Örneğin…
– Dünya Bankası ve IMF’nin; -Türkiye gibi- içine kapalı ekonomileri -Özal gibi-birdenbire ve hazırlıksız açmaya zorlayarak, bu ülkelerdeki köylü, işçi ve küçük esnafı perişan ettiğini; bu ülkelerde fakirliğin artmasına ve gelir dağılımı dengesinin bozulmasına sebep olduğunu; ve bu ülkelere aniden giren spekülatif sıcak paranın hemen ilk yavaşlama emaresinde kaçarak krizlere neden olduğunu yazıyordu.
Stiglitz’e göre, Dünya Bankası ve IMF, kendilerini yönlendiren çevrelerin ideolojik tercihleri adına “yardım” ettikleri ülkelere büyük zararlar veriyordu.
Neydi bunlar?..
O el yok!
Bir dönem Türkiye’de…
Asaf Savaş Akatlar-Mehmet Altanlar -aynı bugün olduğu gibi- tv’lerin-gazetelerin baş köşelerinde özelleştirme gibi neoliberalizm dayatmalarıkonusunda hamaset yapıyorlardı.
Stiglitz ise şunu diyordu:
“Kapitalizmin ‘görünmez eli’ görünmez; çünkü böyle bir el yoktur!”
Devletsiz piyasanın olamayacağını; devletin rekabeti teşvik edecek bir pazar yaratması gerektiğini söylüyordu.
1929 dünya vahşi kapitalizm krizini devlet müdahalesiyle aşmasını sağlayanKeynes çizgisindeydi!
Evet Keynes gibi Stiglitz’e göre de, “her şeyi piyasa belirler” diyen vahşi kapitalizm aldatmacaydı.
Örneğin…
Hatırlayınız özelleştirme konusunda nasıl kandırıldığınızı!
Oysa Stiglitz diyordu ki:
“Şuursuz özelleştirme olmaz. Bir düşün; özelleştirme kimilerini zenginleştirme aracı mı olacak?Özelleştirme rekabet mi sağlayacak, tekelleşme mi?
Devlet denetleme kurumları olmadan özelleştirme yapılabilir mi?
Keza, her alanda özelleştirme olur mu? Özel sektördeki tekelleşme sorunu, devlet sektöründeki verimsizlik sorununa göre daha zararlı değil mi?”
Örnekler verdi sürekli Stiglitz:
“Rusya dizginsiz özelleştirme sonucu darmadağın oldu; özelleştirme, ülke zenginlerine rant elde etme fırsatları sağladı. Özelleştirmelere karşı çıkan Çin ise dünya devi oldu!”
Sadece özelleştirme değil…
Küreselleşmenin eşitsizliğine ve gelişmiş ülkelerin, gelişmekte olan ülkelere olan aşırı sömürüsüne dikkat çekti; ulusal ekonomilerin yok edilmesine karşı çıktı. Bu amaçla…
ABD ürünlerine karşı ambargo uygulamaya çağırdı!
Gelelim… Davutoğlu’nun yemek masasına…
Gel de CHP’ye anlat
Kaç kez yazdım…
Dünya; mali-finans politikalarına sırtını dönüp, tekrar üretim ekonomisineyöneliyor.
Devletin ekonomideki önemi ekonomi toplantılarının ana konusu.
Bu nedenle “Küreselleşme Büyük Hayal Kırıklığı” gibi 16 kitap yazan Stiglitz, 40 yıldır eşitsizlik ve yoksulluk üzerine çalışan Anthony Barnes Atkinson’u Nobel Ödülü için öneriyor!
Evet… Vahşi kapitalizm çöküyor.
Evet... Gerçeklerin üstü kapatılamıyor.
Örneğin…
Stiglitz gibi ekonomistler, faiz lobisinin kredi kartlarıyla halkı nasıl soyduğunu anlatıyorlar.
Eşitsizliğin geldiği boyutu gözler önüne seriyorlar:
– “Avrupa’da ineklere günde 2 dolarlık sübvansiyon uygulanıyor. Çalıştığım Dünya Bankası’nın yoksulluk standardı ise günde 3 dolar! Avrupa’da inek olmak yoksul ülkede vatandaş olmaktan daha iyi!”
Düzenbazlıkları anlatıyorlar:
– “Kredi derecelendirme kuruluşları neden oldukları zararların bedelini ödemediklerinden, firmaların/ülkelerin ödemeye hazır oldukları paraya göreistenen notları veriyorlar!”
Yaşadıklarını söylüyorlar:
– “Gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerin seviye atlayamamalarının sebebi; sürekli borç almaları ve bunu Dünya Bankası ve IMF eliyle bilinçsizce kullanmalarıdır!”
Uzatmayayım…
Davutoğlu’nun, -kapitalizm içine gömülmüş sosyalizmin temsilcisi- Stiglitz ile yan yana oturmaya çaba harcamasının nedeni budur. Türkiye’de işler zorda; 2013’te 820 milyar dolar olan milli gelir, 2014’te 799 milyar dolara, 2015’te722 milyar dolara geriledi.
2015’in ilk on bir ayında 69 milyar dolar tutarında yabancı sermaye kaçtı.
Artık özelleştirme yapılamıyor. 2015 özelleştirme geliri ancak 1,9 milyar dolara ulaşabildi. Dış borçların toplamı 405,2 milyar dolara ulaştı.
Ve hâlâ Türkiye hisse senedi satacağına borç senedi veriyor!
Enflasyon hedefi son 5 yıldır tutmuyor.
Hangisini yazayım…
Özal ve şürekasının yıllardır ağzından düşürmedikleri vahşi kapitalizmin ekonomisti M. Friedman çoktan unutuldu gitti.
Bugün umut Stiglitz gibi ekonomistlerde aranıyor!
Gel gör ki bunu bizim CHP’lilere anlat!..
CHP delegesinin yarısı; Kemal Derviş’in “yol arkadaşı” ve AKP’li Babacanların, Şimşeklerin ağzından düşürmedikleri “orta gelir tuzağını” bize yeniymiş gibi yutturan Yeni CHP’lileri omuzlarda taşıyor; parti sözcüsü yapıyor!
Ne diyeyim…
Ne yazayım…
Tüm bildiklerimi unutayım mı?
Bunca mücadele bu popülizm için miydi?