Türkay, Mekteb-i Sultani’nin ilk kademesinde okurken Ali Sami Yen stadı yapılmaya başlamıştı. Temel atma için okulun bütün talebelerinden 5 lira 10 lira bağış yapması istendi. Türkay da harçlığı olan 10 lirayı seve seve stadın yapımı için bağışladı. Yıllar sonra Ali Sami Yen Stadı’nın kapanış törenlerinde bu anısını gözleri dolarak anlattı. Galatasaray Lisesi’nde okurken Fransız hocalar Türkay ismini telaffuz etmekte zorlandılar. Fransız hocaların dillerinde ‘Türkay’ ismi ‘Turgay’ olur ve öyle kaldı.
Turgay, Galatasaray Lisesi’nin hem voleybol takımında, hem basketbol takımında forma giydi. Aynı zamanda lise futbol takımının da santrforuydu. Haftasonu günleri izinli çıkmayıp okulda kalan birkaç arkadaşıyla iç avludaki sahada ‘pastasına’ birbirlerine şut çekme yarışları yaptılar. Bu yarışları çoğu zaman kalecilikteki maharetleri sayesinde Turgay kazandı. O senelerde Galatasaray’ın teknik direktörü İngiliz Pat Molloy’du. Galatasaray futbol takımının alt yapısı olarak görülen Lise futbol takımının da maçlarını takip eden Molloy bazı haftasonları okul takımındaki gençlerin oynadığı bu oyunları da seyrederdi. İşte bu gözlemler sırasında Turgay Şeren’in kalecilikteki maharetlerini fark etti. Turgay’ı yanına çağırıp sordu: “Bizim idmanlarımıza gelmek ister misin çocuk?” Turgay’ın cevabı ise, “Tabi ki gelirim!” oldu.
Turgay antrenmana gitti, Molloy onu kaleye geçirdi. Antrenmandan sonra Turgay’ı çağırıp şöyle dedi: “Bak evlat, eğer santrfor oynarsan 3-5 sene sonra senden daha iyi şut çeken birisi gelir, kaybolur gidersin. Ama kaleciliğin yaşı yoktur, kaleye geçersen en az 10 sene oynarsın, karar senin.” Bunun üzerine Turgay Şeren efsanesi oluşmaya başladı.
Turgay 17 yaşında Galatasaray A Takımı’na bir sene sonra da Milli Takım’a yükseldi. Aynı zamanda Galatasaray Lisesi’nde de talebeliğe devam eden Turgay adeta ders çalışır gibi kaleciliği öğrendi. Birebir pozisyonlarda ne yapması gerektiğini, yan toplara nasıl çıkması gerektiğini, ceza sahası içerisinde nasıl yer tutması gerektiğini kurallar halinde öğrendi.
17 Haziran 1951 yılında Türk milli takımının en gururlu günlerinden biri yaşandı. Milli takımım Berlin’de Batı Alman milli takımı karşısına çıktı. Almanya, İkinci Dünya Savaşı’ndan yeni çıkmış, halkın morale ihtiyacı vardı Adeta ulusal mücadele havasında çıkıyorlar maça. Zaten maçın Türkiye gibi zayıf gördükleri bir rakiple ayarlanmasının sebebi biraz da buydu. Türkiye’yi yenip “Bakın her şeye rağmen sporda ayakta kalmayı başarabiliyoruz” deyip halklarına tutunacak bir dal vermekti amaçları. Ancak o gün hiç hesapta olmayan bir şey olacak, 19 yaşındaki bir Türk genci Almanlara savaştan sonraki en büyük darbeyi indirecekti.
Berlin Olimpiyat Stadı’nda yaklaşık 90bin seyirci vardı. Seyircilerin uğultusu arasında milli takımlar sahaya çıktı. Almanlar adeta savaşır gibi sağdan soldan gelmekteydi. Gol ha geldi ha gelecekti. 19 yaşındaki genç kaleci, kalesine gelen şutları kah eliyle kah ayağıyla çelmekteydi; ama elinde eldiven bile olmayan bu kaleci ne kadar dayanabilecekti ki. Elbette goller gelmeye başlayacaktı. Derken süpriz bir gelişme olur ve Recep Adanır’ın golü geldi. Alman tribünleri sus pus oldu, Türkiye 1-0 öndeydi. Almanlar ataklarını iyice sıklaştırdı. Turgay kalesinde devleştikçe devleşti, panterleştikçe panterleşti. 90. dakikaya Türkiye 2-1 önde girdi. Türkiye, Turgay’ın müthiş oynadığı karşılaşmayı 2-1 kazandı.
Bu maç Almanlar için o kadar milli mesele haline gelmişti ki, soyunma odasına giderken Alman gazilerinden birisi Turgay’ın sırtına bastonuyla vurur; “İşte yenilgimizin sebebi Türk bu!” dedi. Turgay Şeren’in lakabı artık Berlin Panteri’ydi.
Maçtan sonra Türk Milli Takımı’nın soyunma odasına gelen Almanya teknik direktörü Sepp Herberger hayran kaldığı Turgay’ı ülkesine gelmeye ikna etmeye çalıştı. Galatasaray Lisesi son sınıf öğrencisi olan genç efsane bu teklifi geri çevirdi.
Turgay bir sene sonra, 20 yaşındayken Galatasaray’ın kaptanlığına getirildi. Kaptanlığı kendisine veren, diğer bir efsanemiz Gündüz Kılıç’tı. Yıl 1952, Galatasaray ezeli rakip Fenerbahçe karşısına çıkacaktı. Futbolu bırakmaya hazırlanan Baba Gündüz, kendisi yerine bir kaptan belirlemeye çalışmaktaydı. Takım soyunma odasından çıkmış, önde kaptan Gündüz arkada takım, İnönü Stadı’nın tünelinde sahaya çıkmayı beklemekteydi. Baba Gündüz birden arkasını döndü “Çocuklar” dei; “Bizler futbolumuzu oynadık. Bırakma yoluna çıktık. Size bir teklifim var. Turgay 20 yaşında; ama onu takım kaptanımız yapalım mı?” Takımda o sıralar Bülent – Reha Eken kardeşler, Muzaffer Tokaç, İsfendiyar Açıksöz, Naci Özkaya, Necmi Erdoğdu, Doğan Koloğlu, Musa Sezer ve Fazıl Göknar gibi isimler vardı. Hepsi birden alkışlayıp ağlamaklı bir şekilde Turgay’ı kucakladı, tebrik etti. Turgay, Baba Gündüz’ün önüne geçti.
Önde kaptan Turgay Şeren, arkada Baba Gündüz ve bütün takım İnönü Stadına çıktı. Taraftar şaşkın, rakip Fenerbahçe şaşkın, hakem Faik Gökay şaşkın, Turgay ağlamaklıydı. İşte Baba Gündüz büyüklüğünü burada da göstermiş, 20 yaşındaki Turgay’ı kaptan yaparak hem genç kalecinin kendine güvenini pekiştirmiş hem de bir sene sonra takımda başlayacağı gençleştirme operasyonunun temelini atmıştır. Turgay bir sene sonra da milli takım kaptanlığına seçildi ve 1954 Dünya Kupası’na Türkiye Milli Takımı kaptanı olarak çıktı.
Turgay Şeren hayatı boyunca resmi olarak yalnızca Galatasaray forması giydi.
Turgay Şeren 1966 yılında 20 sene aralıksız formasını giydiği, 14 sene kaptanlık yaptığı Galatasaray’da futbolu bıraktı.