ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü John Kirby, PYD’yi terör örgütü olarak kabul etmediklerini söyledi. “Türkiye, ABD’nin Suriye’deki Kürtlere desteğini teröristlere destekle eş tutuyor. Bu durumu nasıl yönetiyorsunuz?” sorusuna cevap olarak Kirby, “PYD’yi bir terör örgütü olarak görmüyoruz. Türkiye’nin bu yönde düşündüğünü biliyoruz ve bunu anlayışla karşılıyoruz” dedi. Kirby, PYD’yi IŞİD’e karşı mücadelede “önemli bir ortak” olarak gördüklerini de ifade etti.
Bilindiği gibi Tayyip Erdoğan, Obama’nın IŞİD karşıtı koalisyon özel temsilcisi McGurk’un Kobani ziyareti sırasında PKK’dan PYD’ye geçtiği bilinen Polat Can adlı bir teröristle görüşmesi üzerine, ABD’ye “Ben miyim senin ortağın, yoksa Kobani’deki teröristler mi?” diye sormuştu. Kirby, bu görüşmenin de önceden planlanmış olmadığını söyledi!
Kirby’nin açıklamasından sonra konuşan Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ise “Şimdi siz bir tane terör örgütünü terör listesine alıyorsunuz, onunla beraber olan ve başka bir yapılanma içinde olan terör örgütünü terör örgütü olarak görmüyorsunuz. Dost ve müttefiklerimizin bir karar vermesi lazım. DAEŞ ile mücadelede ve Suriye’de ortağınız biz miyiz yoksa oradaki terör örgütleri mi” diye sordu.
***
Türkiye’nin tavrı söylem olarak doğrudur ama uygulamada tam tersini yapmaktadır. Mesela Ahmet Davutoğlu ve Merkel’in sığınmacı krizinden dolayı, Türkiye-Suriye sınırı ve Ege Denizi’ne davet ettiği NATO, dünyanın birçok terör örgütünü kurmak ve yönlendirmekle suçlanmaktadır.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın Türkiye ve Almanya’nın teklifini çok ciddi bir şekilde ele alacaklarını söyledi… Oysa Suriye’yi kan gölüne çeviren, böylece sığınmacı krizine yol açan NATO’dur!
Amerikalı Senatör Chuck Hagel, 23 Ocak 2004’te Brüksel’de yaptığı, “Amerika, NATO ve Büyük Orta Doğu” başlıklı konuşmada, “21. yüzyılda NATO’nun Büyük Orta Doğu Projesi kapsamında stratejik yoğunluğu, Türkiye, Afganistan, Irak, Akdeniz ve İsrail ve Filistin üzerinde olacaktır. Akdeniz, 21. yüzyılın en stratejik bölgesi olarak öne çıkacaktır” demişti!
İşte NATO, savaş gemileriyle, terör örgütleriyle Doğu Akdeniz’dedir!
O dönemde Sesar’ın bir incelemesinde şu soru sorulmuştu:
“Cezayir’deki GIA ve FIS’den Latin Amerika’daki Özgürlük Savaşçıları ve Ölüm Mangaları’na; Afganistan’daki Talibanlardan Endonezya’daki Yarasa’ya; Balkanlar’daki Arnavut ve Sırp çetelerinden Kafkaslar’daki Ermeni çetelerine, Guatemala’daki Yeni Anti-Komünist Örgütü ve Örgütlü Ulusal Anti-Komünist Hareket’ten Türkiye’deki Komünizmle Mücadele Dernekleri’ne kadar bütün bu örgütler, kimin eseridir?”
Bu soruyu soran Sesar sitesinin sahibi İsmail Yıldız, uydurma Ergenekon davasında yıllarca tutuklu kaldı!
Çünkü o örgütler, NATO’nun Gladio merkezinin eseriydi.
IŞİD’i, PKK’yı kimin organize ettiği, PKK’nın uzantısı PYD’yi kimin desteklediği de bellidir.
Şimdi Türkiye’yi yöneten siyasi kadro, o örgütleri besleyen NATO’yu Türkiye sınırlarına davet etmekle, “kasabın bıçağını yalayan kurban” durumuna düşmüş olmuyor mu? Gönüllü kurban hem de…
***
Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü ise Türkiye’ye, Halep’ten kaçan mültecilere kapıyı hemen açması çağrısı yaptı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Halep’ten kaçan mültecilerin kontrollü olarak Türkiye’ye alındıklarını söyledi.
BM Mülteci Örgütü, uluslararası topluma Türkiye’nin yükünü paylaşma çağrısı da yaptı.
BM, Rusya’ya “Sivilleri bombalamayı durdur” diyemiyor, Rus bombalarından kaçan mültecileri alması için Türkiye’ye baskı yapıyor!
Meseleyi kendileri yaratıyorlar, sonra da kendilerini Türkiye sınırlarına davet ettiriyorlar!
Bu durumda Türkiye’yi yöneten siyasi kadronun nasıl bir akla hizmet ettiği, açığa çıkmış olmuyor mu?
yeniçağ