2011’de Türkiye’ye giriş yapan Suriyeliler bu yıl Türk vatandaşlığına başvurma hakkına sahip olacak. Yeni potansiyel seçmen kitlesinin Türk siyasetine ve demografik yapıya yansımaları ise tartışma konusu.
Türkiye-AB anlaşması, nasıl sonuçlanırsa sonuçlansın, mülteciler artık Türkiye’nin bir gerçeği. Ülkelerine dönmeleri olasılığı da yok denecek kadar az. Geri Kabul Anlaşması’yla Türkiye’ye gönderilmesi planlanan, yaklaşık 1 milyon kaçak göçmeni de ilave ettiğimizde, sayı 4 milyona yaklaşıyor.
Halihazırda Türkiye’de yaşayan ve sayıları 2 milyon 720 bin olarak açıklanan Suriyeli mülteciye, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı 170 bin Irak’lı mültecinin ilavesiyle sayı, 2 milyon 890 bine yükseliyor. Ayrıca Türkiye’de doğan Suriyeli çocuk sayısının 152 bine ulaştığı açıklandı.
MÜLTECİLERİN TÜRKİYE’DEKİ MİLADI 29 NİSAN
İlk mülteci kafilesi, 29 Nisan 2011’de Türkiye’ye giriş yaparak kamplara yerleştirildi. Yasa uyarınca, 29 Nisan 2016’dan itibaren, geriye dönük olarak 5 yıllık ikamet süresini dolduran Suriyelilere, “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı talep etme” hakkı doğuyor. 29 Nisan’dan itibaren, peyderpey bu hak, diğer Suriyeli mülteciler için de söz konusu olacak.
Yasa, vatandaşlık taleplerinin Bakanlar Kurulu’nca karara bağlanmasını öngörüyorsa da, AKP hükümeti açısından, ocak ayında çalışma izni verilen mültecilerin vatandaşlığa kabulü, siyasi hesaplar ve seçmen tabanının genişletilmesi açısından kritik önemde.
TOPRAK: AKP MÜLTECİ SEÇMEN KİTLESİ YARATACAK
AKP’nin, Türkiye’deki siyasi dengeleri etkileyebilecek böyle bir adıma istekli olduğunu öne süren CHP İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, hazırladığı raporda;
“2019’daki üç seçime milyonu aşkın mültecinin, yeni seçmen olarak katılımı söz konusu olacak. Suriyelilerin vatandaşlığa kabulüyle, seçmen dengeleri değişecek. Bu yıl olası bir erken seçim ya da referandum durumunda, 29 Nisan 2011’den sonra giriş yapmış olanların vatandaşlığa kabulü halinde, asgari 400-500 bin, yeni “mülteci seçmen” oy kullanabilecek” görüşünü dile getiriyor.
Toprak, “Mültecilerin yoğun olarak yerleştikleri Güneydoğu ve sınır illerinde siyasi tablo daha da derinden etkilenecek. Örneğin 90 bin nüfuslu ve 120 bin Suriyeli mültecinin yaşadığı, Nobel Barış Ödülü adaylığına başvuran Kilis’te, gelecek seçimlerde, Suriye asıllı bir belediye başkanının, ya da TBMM’ye “Suriye asıllı TC vatandaşı” vekillerin seçilmesi söz konusu olabilecek. Şanlıurfa, Gaziantep, Mardin, Hatay, Adana, Mersin vb. illerden de Suriye asıllı TC vatandaşı milletvekillerinin TBMM’ye girmesi gündeme gelebilecek” diyor.
‘KÜRT NÜFUSA DENGELEME’
Suriyeli mülteciler için AB fonları ve yerli kaynaklarla yapılacak yerleşim planlamalarında, ağırlıkla Doğu-Güneydoğu illerinde yerleştirilmeleri düşünülüyor. Buna gerekçe olarak, yaşam tarzı, kültür, dil vb. konularda, bu illerde daha kolay uyum sağlayabilecekleri öngörülüyor. Ancak, bu yerleşim planlamasının ardındaki asıl düşünce, bölge illerindeki Kürt nüfusun dengelenmesi, demografik yapının, Suriyeli, Iraklı, Arap mültecilerle, mevcut durumdan dönüştürülmesi. Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz, bölgedeki illerde TOKİ kanalıyla çok sayıda konut üretileceğini, yaygın bir yerleşim planlamasına gidileceğini açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Bir yılda Güneydoğu’yu yeniden inşa edeceğiz” açıklaması da bu yönden dikkat çekici.
CHP’li Toprak raporunda; “Cumhurbaşkanı ve Kalkınma Bakanının açıklamaları, demografik yapının dönüştürülmesi, Kürt nüfusun dengelenmesi düşüncesini sistematik bir şekilde akla getirmektedir. Ağırlıkla Güneydoğu Anadolu olmak üzere, yurda dağılmış mülteciler için planlanan strateji, yurttaşlık aşaması sonrasında Güneydoğu’da dil, kültür ve yaşam biçimine yabancı olmadıkları, Kürtler gibi doğurgan Suriyeli ve diğer mültecilere, bu illerde resmi yerleşim ve ikamet izinlerinin verilmesidir. AKP hükümeti, mülteci yerleşim planıyla mültecileri bölge illerine dağıtarak, Kürt nüfusun yoğun olduğu yerlerde, demografik değişime gitmeyi düşünüyor olabilir ki, bunun ipuçlarını da görmek mümkün” tespitine yer veriyor.
Deutsche Welle Türkçe