NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
“VİCDANİ RET”Mİ…?
“VİCDANSIZ BİR CÜRET”Mİ…?
Farkında mısınız…?
Kavrayabiliyor musunuz…?
Anlayabiliyor musunuz…?
Sorguluyor musunuz…?
Hazmedebiliyor musunuz…?
Günden güne…
Yüce Türk Milleti olarak…
Fırtınalar önünde sürüklenir gibi…
Bilinmeyen bir yöne doğru itekleniyoruz…
Şaşırmışız…
Şaşkınız…
Allah’ın (c.c) her günü, değişen gündemler içerisinde…
İçten içe kaynıyoruz…
Sessiz ve derin bir kaosun,bizi yutmak için sarmaladığı…
Önüne gelenin“SÜLEYMANİYE”misali
“TORBALADIĞI”…
CİĞERİ BEŞ PARA ETMEZ BİR SÜRÜ HAİNİN “HIRPALADIĞI”…
Kemiksiz…
İskeletsiz…
Bir et yığını gibi, günden güne kokuşuyoruz…
An be an, bir şeylerin içine doğru sokuşuyoruz…
Kimliksiz, kişiliksiz, tepkisiz, kaderine razı…
Üzerinde her türlü melanetin denendiği…
Sabrımızın acımasızca sınandığı…
Sanki her şeye “eyvallah” dememiz gereken bir yapıya doğru…
“Lanet olsun”…
“Ne olacaksa olsun?”…
Diyecek noktaya çekilerek…
İnancımızın da ötesinde…
İnanmak istemediklerimize dahi…
İnandırılmaya çalışılıyoruz…
Ne oluyoruz…?
Bize ne oluyor…?
Bir bilen yok mu…?
Nefes alamaz hale geldik…
Boğuluyoruz…
Önce beş kahraman polisimiz…
Hemen artlarından…
Yirmialtı Mehmetçik “SON SEFERDE” vatan toprağına emanet edildi…
“GİRDİK, GİRİYORUZ”…
“VURDUK, VURUYORUZ”…
“PKK NIN BELİNİ KIRDIK, KIRIYORUZ”…
Söylevleriyle…
Hırsımız ve hıncımız frenlenip, zamana yayıldı…
Atılan nutuklar Çukurca’nın güneyine geçti de…
Nutuk atanlar, bir türlü Irak’ın kuzeyine geçemedi…
Neçirvan geldi…
“Maksut Ağa” kırmızı dipli mumla davet edildi…
Behram Salih geçiyordu uğradı…
Velhasılı, geldi oğlu geldiler…
Ammaaaaaaa…
“Bir kürt kedisi” dahi vermeyeceklerini beyan edenlere karşın…
Çukurca duvar oldu…
Biz o duvarı aşamadık…
Vaz geçtim kediden…
Bir “FARE” bile deşemedik…
Hey gidi ÇANAKKALE hey…
Hey gidi KOCATEPE, ÇİMENTEPE, ÇİĞİLTEPE hey…
Hey gidi Ermeni Harbi Gazisi Yiğit Babam RECEP ÇAVUŞ hey…
O günlerde yedi düvelden korkmayan yiğitlerin evlatları olan bizler…
Bu gün maşa Barzani’den, tombul Talabani’den çekinir olduk…
İşte tam da o sırada deprem oldu…
VAN…
YERLE YEKSAN…
Her depremde olduğu gibi…
Bir çadır “VANLI”ya, üç çadır beş çadır “GILICI GANLI” ya gitti…
Hatta…
Bu sefer VAN’ da daha da cüretkâr davrandılar…
Yardım kamyonunu toptan çalıp, ortadan kaldırdılar…
Türk Milleti ayağa kalktı…
“VAN VATAN TOPRAĞIMIZDIR”…
“NE VATAN TOPRAĞIMIZDAN VAZGEÇERİZ”..
“NE VATANDAŞIMIZ OLAN VANLI’DAN”dendi…
Yağdırdık deli gibi..
İhtiyaç duyulan her şeyi…
Unu, yağı pirinci…
Şehirler para toplamakta yarış etti…
Hangi şehir birinci…?
Elde avuçta ne var ne yok verildi…
Ammaaaaaa…
PKK bir taraftan fitne zehri akıttı…
İş bilmez beceriksizler diğer yanda…
VANLI’ yı dar naçar bırakıp, namert eline bakıttı…
Parsayı her zaman olduğu gibi…
Hırsız, arsız, namussuz toplayıp, ceplerine akıttı…
GEDİZ, ADAPAZARI, BOLU, DÜZCE, VARTO…
HIRTO OĞLU, HIRTO…
İsteselerdi verirdik, kanımızı, iliğimizi, canımızı…
Ammaaaaaaa…
“Toplanan para VAN’a tahsis edilecek” diyerekten…
Aha da o sırada çıktı “BEDELLİ”nin sözü…
Kim çıkardı…?
Nasıl çıkardı…?
Bilinemedi özü…
Hani deniyordu ya…
“TERÖRLE MÜCADELE EDİLİRKEN ASLA BEDELLİ GÜNDEME GELMEMELİ” diye…
“ZENGİNİMİZ BEDEL ÖDER”…
“FAKİRİMİZ ASKERE” denmesin…
Kamu vicdanı yaralanmasın…
“ŞEHİTLER DÜŞÜNÜLSÜN”…
“KARA TOPRAKTA AYAĞA DİKİLİP, KALKMASIN”…
“KEMİKLERİ SIZLAMASIN”…
“GAZİLERİN ÇIKAN GÖZÜ, KOPAN KULAĞI,
PARÇALANAN KOLU, BACAĞI, AYAĞI UNUTULMASIN”…
“YÜREĞİMİZ DAĞLATILIP, İÇİMİZDE FIRTINALAR KOPARTILMASIN…
Bu gün, bu zamanda…
“OLMAZ BEDELLİ, YAKIŞIK ALMAZ”…
“ZAMANI DEĞİL” diye…
Hırslanırken TÜRK MİLLETİ…
TAMDA 24 ŞEHİT DÜŞMÜŞKEN KARA TOPRAĞA…
BİR O KADAR POLİSLE…
Kimse dinlemedi…
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ’nde, göstermelik politikalarla, başka şeylerde kafa, göz yaranlar…
BEDELLİ de…
Her zaman olduğu gibi…
MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİ DE DÂHİL…
Birden bire anlaşıverdiler…
Zenginimiz bedel ödeyip, hayatını yaşarken…
Fakirimiz…?
“ŞEHİT OLUP GEÇMİŞ GÜNAHLARINDAN ARINACAK”…
SAĞ KALAN BİZLERDE, BAĞİRIP, HAYKIRACAĞIZ…
Tam da “ŞEHİTLER ÖLMEZ, VATAN BÖLÜNMEZ” diyecekken…
VİCDANİ RET piyasaya sürüldü…
VİCDANLARI SIZLATAN RET…
Birden bire gündemin tam ortasında “öcü” gibi göründü…
Aralık’ın sonu…
Sondu…
Çünkü…
Böyyük, böyyük adamlarca hep öyle dendi…
Her zaman olduğu gibi…
Arzu ve istekler, Avrupa Birliği kriterleri üzerinden dayatılıp dillendi…
Allanıp, pullanıp…
Minaresi çalınmadan önce…
Kılıfı hazırlandı…
“VİCDANİ RET YASALACAK”…
“AVRUPA BİRLİĞİ NORMLARINA GÖRE, AVRUPA İNSAN HAKLARI MAHKEMESİNİN ALMIŞ OLDUĞU KARAR GEREĞİ”…
“BAHANE UYDURUP ASKERLİĞİ RET EDENLER”…
“BU İŞTEN PAÇAYI SIYIRACAK”…
KAAARDEEEEŞİİİİİİİİİM”…
Kelle paça çorbası gibi…
Aniden çorbaya döndü gündem…
Televizyonlar, gazeteler, radyolar ağız birliği etmiş gibi…
“VİCDANİ RET” proğramları yapıyorlar…
“İnsan ne at üstünde doğar, ne at üstünde ölür”…
“Nereden çıktı bu söz”…?
“Her Türk asker doğar diye bir şey yok, yok böyle saçma sapan bir felsefe”…
Diyerek de…
TÜRK MİLLETİNİN inandıkları değerle de alay ediyorlar…
Çünkü Türklüğe inanmıyorlar…
Televizyonlara çıkartılan bu işin retçileri de…
Pişmiş kelle gibi sırıtıp, sırıtıp anlatıyorlar…
“Ben onbir yaşımdan beri asker olmak istemiyorum”…
“Bu orduda askerliği ret ediyorum”…
İşte anahtar cümle bu…
“BU ORDUDA ASKERLİK YAPMAYI RET EDİYORUM”…
HİÇ KİMSE KİMSEYİ ALDATMASIN…
Bunlar öğle 40-50 kişi değil…
ORGANİZELİ, PLANLI, PROĞRAMLI, ÖRGÜTLÜ…
Demokrasinin her türlü nimetlerinden faydalanan…
CUMHURİYET DÜŞMANLARI…
Devletimizin eli uzundur, her yere erişir…
Devletimizin kulakları büyüktür, her şeyi duyar, bilir…
Devletimizin gözleri inanılmaz şekilde kocamandır, her şeyi görür…
Her yere erişsin…
Herşeyi bilsin…
Her şeyi görsün de…
Tarihi şan, şeref ve kahramanlıklarla dolu olan, Asil Türk Milletine, bir anlatıversin…
Bu VİCDANİ RET durup dururken nereden ve nasıl çıktı…?
BEDELLİ nereden ve nasıl çıktıysa…
VİCDANİ RET de oradan çıktı…
Hiç kimse demokrasinin ardına sinmesin…
Kimse kimseyi kandırmasın…
VİCDANİ RET çilerin söylevi…
“BU ORDU DA, ASKERLİĞİ RET EDİYORUM”dur…
Kafalarına göre bir ordu düzeni esasdan ve yeniden yapılandırılabilirse ki….
UZUNCA BİR SÜREDİR TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİNİ ÇÖKERTME VE DİZ ÇÖKTÜRME GAYRETLERİ İŞTE BU YÜZDENDİR…
O ZAMAN, KOŞA KOŞA, OLUŞMASINI İSTEDİKLERİ YENİ YAPININ İÇİNE GİRECEKLERDİR…
Bu ordu ne ordusudur…?
Bu ordu Cumhuriyet ordusudur…
CENNET MEKAN, ULU ÖNDER, MAREŞAL, GAZİ MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE KURTULUŞ SAVAŞIMIZI YAPAN KAHRAMANLARIMIZIN ORDUSUDUR…
Bunu kimse açıkça beyan etmiyor…
“KIZIL ORDU GİBİ DİNSİZ, KEMAL’İN ORDUSUNU RET EDİYORUM”demiyor…
Karanlık mahvillerde dile getirilse de…
Şimdilik açıkça söylenmiyor…
Ne deniyor…?
“BEN BU ORDUDA ASKERLİK YAPMAM” deniyor…
Yazılarımı devamlı takip edenler mutlaka hatırlayacaklardır…
Ben epeyce bir zaman önce…
Kaybolan çocuklardan bahsetmiştim…
İlkokulda, henüz 10-11 yaşlarında iken, birden bire kaybolan…
“Resmiyete” hiç sokulmayan…
Ancak aileleri tarafından yerleri bilinen, “Kayıp çocuklar”…
Onlar şimdi…
Altlarında şalvar…
Şalvarın üstünde uzunca cüppeler…
Başlarında da …
Tepesinde tuğra işaretleri bulunan sarıklarla…
Sokaklarda rastladığımız evlatlarımız…
Şimdilerde epeyce yaşı olan, delikanlılarımız…
Neredeydiler…?
Hangi tedrisattan geçtiler…?
Şimdi ne yaparlar…?
Askerliklerini yaptılar mı…?
Yapmadılarsa, yapacaklar mı…?
Geriden gelenler neredeler…?
“MERDİVEN ALTI” kreşlerde büyütülüp,örnek abiler ve ablalar olarak mı yetiştiriliyorlar…?
Ayrıca…
GÜLMEYESİCELER…
NURSUZLAR…
CUMHURİYET DÜŞMANI, UĞURSUZLAR OLARAK…
MEMLEKETİMİZİN HER YANINA DAL BUDAK MI SARIYORLAR…?
Ben bir garip Ahmet olarak bunları görüyorum da…
Devletimizin mümtaz kurumları…
Ve…
En büyük güvencemiz…
Hedef tahtası yapılan…
Tük Silahlı Kuvvetlerimizin yetkilileri görmüyorlar mı…?
Yoksa görüyorlar da…
BEDELLİ ASKERLİK ile…
VİCDANİ RET ORGANİZASYONLARINI…
Demokratik açılım olarak mı değerlendiriyorlar…?
HEY GİDİ DÜRBÜN KILIÇLI, DÖRT YILDIZLIM HEY…
HEY GİDİ KENARLARI “SÖĞÜT YAPRAĞI” SIRMALI APOLETLİM HEY…
Demokrasi tamam…
Topuk selamı tamam..
Biz de yürekten inanıyoruz…
Öyle de olmalı..
Öyle olmalı da…
Ya Türkiye Cumhuriyeti…?
Bir karar verin artık…
Bir karar verin de…
Her kes rahatlasın…
CENNET MEKAN, ULU ÖNDER, MAREŞAL GAZİ, MUSTAFA KEMAL ATATÜK VE SİLAH ARKADAŞLARININ KURDUĞU CUMHURİYET, İLELEBET PAYİDAR MI KALACAK…?
Yoksa…
Şimdilik ULU ALLAH’a (c.c) şirk koşulmuyor amma…
Hazreti Kuran’dan ayrı kitabı olan…
Peygamberimiz Hazreti MUHAMMED MUSTAFA (S.A.V) gibi “NEBİ” gösterilmeye çalışılan, bir “adam” ve onun yeni “Din”i ile mi yönetilecek…?
“VİCDANİ NEFRET”duymaksızın…
Kabullenebilirsek…
Bilelim de…
Biz de kabullenelim…
Açıkça söyleyin…
“VİCDANİ RET” mi…?
“VİCDANSIZ BİR CÜRET Mİ..?
YOKSA OKYANUS ÖTESİNDEN DAYATILAN YENİ BİR CİNNET Mİ…?
Saygılarımla
Cep No: 0 505 522 67 25