Bir traktörün römorkuna doldurmuş, köyümüz Tülmen‘den(Urfa) yirmi kilometre uzaklıktaki Bozova‘nın gölüne yüzmeye götürmüşlerdi bizi…
Hepimiz çocuktuk…
Göle “Büyük göl” diyorlardı ama sadece yanındaki göle göre büyüktü…
Kuzenler cıvıl cıvıldık, taka tuka giden traktörün arkasında, dünyalar bizimdi…
Mayomuz falan yoktu, daha göle yaklaşırken üstümüzü çıkarmış, iç çamaşırlarımızla yüzmeye, birbirimize su atmaya, deliler gibi eğlenmeye hazırlanmıştık…
Traktör durdu, toz toprak içinde, hep birlikte göle doğru koşmaya başladık…
Bir düdük sesi duyup zank durduk…
Atın üzerinde bir kır bekçisi “Yasak” dedi…
Bizi kovdu…
Sıcak altında, kös kös traktöre doluşup döndük, yol boyu birbirimizle hiç konuşmadık…
*
Önceki gün şu haberi okudum:
Bir kamyona doluşmuş bir sürü kadın ve çocuk, Ege‘ninBarbaros Koyu‘na yüzmeye geldiler…
Plajdakilerin şaşkın bakışları arasında çocuklar denize koştu…
Kimileri rahatsız olmuştu, polisi aradılar, polis onların mülteci olduğunu düşünüp geldi, hepsini toparladılar, kamyona bindirip gerisin geriye gönderdiler…
Arkadaki köylerin çocuklarıydı onlar…
Çocuklar ağlaya ağlaya gittiler…
*
Haberi okurken…
O an ben de o kamyondaydım…
Giderken, gözüm suda kaldı…
Parmaklarımın ucuna kalkıp, kamyon kasasından, geride kalan denize baktım…
Su kokusu vardı havada…
*
İşte bu günah senin…
Özensiz, şefkatsiz, istenmeyen… Aptal telkinlerle çiftlik tavşanı hızıyla üreyen… Ama medeni dünya çocuklarının sahip oldukları her şeyden mahrum… Başı okşanmamış, sevilmeyen bu çocuklar…
Senin günahın…
Kovulan, itilen, istenmeyen çocukların her damla gözyaşında payın var, emin ol…
*
Bozova’nın o gölü çoktan kurudu…
Her hatırladıkça, yanaklarım kurumaz…