NERDE KALMIŞTIK…?
ALPARSLAN BAŞEĞMEZ
YÜZLEŞMEK Mİ…?
YÜZSÜZLEŞMEK Mİ…?
NTV televizyonunu seyrediyorum…
Haber yapımcısı, bir büyükelçi eskisi ile program yapıyor…
Onlar konuşurlarken bir yandan da…
Haberin konusu ekrandan akıyor…
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ile zevceleri ve mahdum bey, İngiltere davetlisiydiler ya…
Kraliçe Elizabeth ve kocası…
Bizimkileri en üst düzeyde karşılamış…
2011 yılında…
Bir Obama…
Bir de bizimki, kraliçenin davetine mashar olmuş…
Bay ve Bayan GÜL bilmem ne “gam” sarayında kabul edilmiş…
Kraliçe sarayın merdivenlerinde Bayan GÜL’ü tepeden tırnağa süzmüş…
Bilhassa geri çekilip, geriden, geriden eteklerinden “ağrı” ayakkabılarına nazar atmış…
Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL ve bilmem ne dükü bay Flip, tören kıtasını teftiş etmiş…
Tören kıtasının arka tarafında atlı birlikler varmış…
Bu atlı birlikler, çok ama “ süper çok” misafirler için törene çıkartılırlarmış…
Zaten bilmem ne “gam” sarayı da birinci derece “süper önemli misafirler” için, ağırlama yeri olarak açılır, bu tür merasimlere hazırlanırmış…
Altın kaplamalı atlı saray arabaları da “süper oğlu süper misafirler” için, merasimlerde kullanılırmış…
Kraliçe Elizabeth ve Sayın Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL bir atlı arabaya…
Prens Flip ve Bayan GÜL diğer atlı arabaya binip yemeğe gideceklermiş…
Vs, vs, vs…
Baldudak büyükelçi eskisi, bir anlatıyor, bir anlatıyor sormayın gitsin…
Tabiii…
Haber yapımcısı da bu anlatımlarda, büyükelçi eskisine çanak tutuyor…
Onlar anlatıyor…
Ben de saf saf…
Kendi kendime…
“Bu havuç politikası ne ola ki”…
“Bizden yine ne çıkarları var ki”…
“Bizi yine ne biçim bir katakulliye getirecekler ki…?”diye düşünüyorum…
Lawrens kimdi, Lawrens…?
Bir hatırlamaya çalışın hele…
Hani şu…
Şimdilerde birbirini yiyen…
“Arap Baharı”yaşamak için birbirinin kanını emen…
Cennet Mekan Yavuz Sultan Selim Han’ımızın 1517 Ridaniye Seferi Hümayunundan sonra, hakim olduğumuz kutsal topraklarda…
Tam 500 yıl, burunlarını dahi kanatmadan yaşattığımız…
Güvenilmez…
Fitneliklerine ve kalleşliklerine güç yetmez…
Menfaatleri uğruna üç kuruşa adam satan…
Yüce Türk Milletini, hiç ummadığı bir anda, arkasından hançerleyen…
“Soysuz” Araplar var ya…
İşte o Arapları kışkırtıp bize karşı isyan ettiren…
Yedinci ordumuzu, Yemen çöllerinde arkadan vurduran…
Altıncı ordumuzu Suriye ve Filistin’de kırdıran…
İşte o Lawrens, aklıma geldi…
İngiliz Lawrens…
Hey gidi TÜRK GENÇLİĞİ hey…
Tarihini iyi oku, oku da tarih boyunca Türk Milletine yapılan kaleşlikleri iyi belle…
Ya Çanakkale…
Hey gidi son kale, Çanakkale hey…
Liman Von Sanders denen Alman gavurunun ordularımıza baş kumandan yapıldığı…
Haince verdiği yanlış emir ve talimatlarla…
İkiyüz elli bin Mehmetçiğin şehit yaptırıldığı…
Cennet Mekan Ulu Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Kahraman Silah Arkadaşları sayesinde Anafartalar’ın da geçilmez yapıldığı…
Boğazın sularında dev gibi armadaların batırıldığı…
Çanakkale hey…
Gözümüzü yumduğumuzda…
Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatan ve kefensiz bedeniyle “Çanakkale Geçilmez” diye haykıran “MEHMETÇİĞİN” sesinin, rüzgârın ıslık sesine karıştığı…
Mübarek Çanakkale…
İngilizlerin 1915 de Çanakkale’de ne işleri vardı…?
Niye geldiler…
Fransızlar, Avusturalyalılar, Yeni Zellandalılar…
Hindistanlılar, gurkalar, murkalar, curkalar…
Turistik seyahat etmek için mi geldiler, Çanakkale’ye…?
Niye Çanakkale’ye saldırıp 250 bin Mehmedin kanına girdiler…
Ya Afyon…?
Ya Kocatepe, Tınaztepe, Savaştepe, Çiğiltepe…?
Hey gidi REŞAT BEY hey…
Ruhun şad, Makamın Cennet olsun…
Ya Kütahya, Eskişehir, Balıkesir, Manisa, Uşak, İzmir…
Şimdilerin “GAVUR İZMİR’İ”…
Ya Manisa …?
O da şimdilerde “KAHRAMAN BÜLENT”imizin memleketi…
Yunan niye geldi…?
Yunan’ın ne işi vardı Anadolu’da…?
Ne işi vardı Fransız’ın Kahraman Maraş’ta, “Ayıntap” da…?
Ne işi vardı İtalyan’ın Antalya’da…?
Ne işi vardı Ermeni’nin Van’da, Kars’ta, Erzurum’da…?
Ne işi vardı İngiliz’in Samsun’da, Kerkük’te, Musul’da İstanbul’da…?
Ne işleri vardı bu gavurların, tertemiz Türk Yurdu’nda…?
92 yıl önce vatanımızı işgal eden, vatandaşlarımızı vahşice katledenler…
Davalarından mı döndüler…?
Yaptıklarına nadim mi oldular…?
Yoksa…
Yüce Türk Milleti’nden özür mü dilediler…?
General Trikopis’in kılıcı, elinden alınırken Altıntaş da…
Sadece kılıcı alınmadı…
Kahpe düşmandan söke söke Türklük onurumuz, gururumuz ve tutsak aldıklarını zannettikleri hürriyetimiz de geri alındı…
Cennet Mekân Ulu Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk gibi bir dahi ile O nun silah arkadaşlarının şerefli mücadelesi sayesinde…
Türk Milletinin Anaları, Bacıları, Kızları, kızçeleri “PİÇ” doğurmaktan kurtarıldı…
Esas bu konularla yüzleşilsin…
Bu konular konuşulsun…
Kos tutmuş yaraları tırnaklayıp, tırnaklayıp kanatarak hiç bir yere varılamaz…
Haydi, yüzleşelim, istenilen her şeyle yüzleşelim…
Amma…
Yüzsüzleşmeyelim…
Çünkü…
Yüzsüzleşenler…
Yüce Türk Milleti’nin şerefli tarihi altında, ezilir, kalır…
Bunu da kimse asla unutmasın…
Hatay’ın nasıl alındığını bilirmisiniz…?
Mustafa Kemal Atatürk belki savaş çizmelerini giymemişti amma…
Ölüm yatağında…
Dikkat edin, “hasta yatağında” demiyorum…
Ölüm yatağında, Hatay’ın alınmasını emretmişti…
Misak-i Milli sınırlarımız içinde bulunan Musul ve Kerkük’ün ilhakı için hazırlık aşamasına gelinmiş iken…
Cennet Mekân Ulu Önder Mareşal Gazi Mustafa Kemal Atatürk, canını Ulu Allah’a (c.c) teslim etmişti…
Aynen 1984’ten bu yana yaşadıklarımız gibi…
Aynen eli kanlı bebek katili Apo gibi…
Tamda Musul ve Kerkük’te hak iddia edip ilhak için hazırlık yaptığımız bir sırada…
Dersim ve yöresinde Seyyit Rıza diye bir hain türedi…
Şimdilerin Avrupası, Amerika’sı nasıl PKK’yı destekliyorsa…
O zamanın İngiltere’si de TUNCELİ’ miz de, Seyyit Rıza gibi hainleri desdekliyerek, içeride iç karışıklık yaratıp, Musul ve Kerkük’ü, Türk Milletinin ilgisi ve alakasından ırak tutmak istiyordu…
Menemen’de KUBİLAY nasıl şehit edildiyse…
Onlarca askerimiz de Dersim’deki karakol baskınlarında can verip, şehit oluyordu…
Yüzleşelim mi…?
Haydi yüzleşelim…
Amma…
Asla yüzsüzleşmeyelim…
Dersim harekatını yapan kim…?
Türk Silahlı Kuvvetleri…
Yani…
Genel Kurmay…
Konuşsana paşam, konuşsana…
Kenarları söğüt dalı sırmalım…
Dürbün yıldız, dört yıldızlı apoletli generalim…
Konuşsana…
Konuşup da yüreğimizin yangınını söndürsene…
Tunceli’nde ne oldu…?
Tüm bilgi belge senin elinin altında…
Tüm istihbarat raporları “eğer kaldıysa” kozmik odanda…
Konuşsana…
Bu vatanın evlatları olarak bilmek hakkımız değil mi…?
Ömrü hayatımız boyunca yüreğimizi verdiğimiz, tek güvencemiz, Türk’ün Ordusu zan altında…
Musul ve Kerkük’ün ilhakının önü kesilsin diye…
Seyyit Rıza denen, içinde Allah (c.c) korkusu bulunmayan yobaz…
İngilizler tarafından kışkırtılıp, Türk milletinin başına bela edilmedi mi…?
Konuşsana…
İstiklal Mahkemeleri ile yüzleşelim…
Menemen’de Kubilay’ı şehit eden, Girit’li Derviş Mehmet ve taifesi ile yüzleşelim…
Daha dün, yakın tarihimizde…
Kıbrıs Barış Harekatı’nda, Dikelya üssünden telsiz muhaberemizi karıştırarak bozup, Barış Harekatımızın başarısını engellemeye çalışan İngilizlerin, düşmanca tavırlarıyla yüzleşelim…
Taksim’de ölenlerle…
Sivas’ta yakılanlarla…
Kahramanmaraş’ta, Çorum’da, yerlerde sürünenlerle…
12 Eylül’e kadar,bizi idare edenlerin, el dahi sıkışmadıkları için ölen 5.500 yiğitle…
1984’ten bu yana…
40 bine yakın vatandaş ve şehitle…
PKKlının giydiği “mekap”la…
Kullandığı “Biksi”yle,“Kaleşnikov”la…
Attığı “Geco”yla…
“Topuk koparan” mayınla…
Satılan eroinle, esrarla…
“Pazarlayanların” zincirindeki, “pasta”yla…
Açılımın başkenti Habur’la…
Şehit verdiğimiz, Şemdinli’deki, Çukurca’daki, Yüksekova’daki taburla…
Esendere’yle…
Dağlıca’yla…
Aktütün’le…
Savur’la…
Yüzleşelim mi…?
Cumhuriyet Türkiye’sinde…
Ulu Allah’ın (c.c) Kur’an’ına, Son Peygamberi, “Habibim” dediği Hazreti Muhammed Mustafa (SAV) ya karşın…
Sağımızı, solumuzu saran…
Bizi “Allah’la kandıran”…
Tarikatlarla, cemaatlerle ve onların neredeyse “NEBİ” haline getirilen…
Nursuzları ve risaleleriyle…
Gülmeyesiceleri ve günsüzleriyle…
Yüzleşelim mi…?
Yüzleşelim…
Amma…
Asla yüzsüzleşmeyelim…
Yüzleşelim…
Her şeyle yüzleşelim…
İşsizlikle yüzleşelim…
Yoksullukla yüzleşelim…
Hırsızlıkla yüzleşelim…
Dolandırıcılıkla yüzleşelim…
Üretimsizlikle yüzleşelim…
Yatırımsızlıkla yüzleşelim…
Dış borçla yüzleşelim…
İç borçla yüzleşelim…
Ödemeler dengesiyle yüzleşelim…
Cari açıkla yüzleşelim…
Yeşil kartla yüzleşelim…
Yapılan ayni yardımlarla yüzleşelim…
Hatta…
Alman vakıflarının bazı tarikat ve cemaatlerle, PKK ya aktardığı paralarla…
CİA güdümlü, Amerikalı Soros’ un, Tesev gibi sözde bazı dernek ve vakıflar ile Gülmeyesiceler gibi ne idiğü belirsiz bazı örgütlere, aktardığı paralarla…
Yüzleşelim…
Yüzleşelim amma…
Asla yüzsüzleşmeyelim…
Her şey tadında kalmalı…
Vatana can kurban olmalı…
Genç, dinamik, enerjik nufusu ile…
Türk Milleti zamanını boşu boşuna heba etmemeli…
Tek isteğimiz…
Sayın Başbakanın…
Huzurlu ve birbirine daha da düşmanlaşmayan bir Türkiye ortamını, Yüce Türk Milletine sağlamasıdır…
Hala “Umutla” bekliyoruz…
Hakkımız değil mi…?
Saygılarımla
Cep No: 0 505 522 67 25